KADIN

Ergenler için Stres Yönetimi

Esasında yaygın olarak kullanılan “stres yönetimi” teriminden pek hoşlanmam.

Ergenler için Stres Yönetimi

Ben insanın yaşamında tutmak istediği şeylerin yönetiminden yanayım, tutmak istemediğimiz şeylerin ise (yöneterek) hayatımızı kaplamasına izin vermek yerine bilinçli olarak küçültülmesinden, bunu yaptıkça gözden kaybolup gitmesini tercih ederim ancak bunun uygulanması ciddi çaba, iç eğitim ve iç disiplin gerektirir. Kolay değildir. Bu nedenle çocukluktan yetişkinliğe kadar ki süreçte; bilinçli ve farkındalıkla dolu bir yaşam biçimini öğrenmek şarttır. Eğer bizler yaşam kalitemizin belirleyici faktörlerin dış etkenlerden değil, içimizdeki durağanlık veya dalgalanmalara bağlı olduğu bilincini kabullenirsek ve işte bu durağanlığı ve dalgalanmaları yönetmeyi öğrenirsek; yaşantımızda bize stres yaratan faktörlerin küçülüp kaybolmasını sağlamak bir o kadar kolay olur.

Hayat güzel, yaşamak harika bir mucize ama kolay değil elbet. Büyümek, öğrenmek, çalışmak… Hepsi kendi içlerinde güzellikleri ile beraber bin bir zorluğu da getiriyor. İnsanoğlunun bu kadar geliştiği; bilim, teknoloji, bilgi ve üretim konularında hiç olmadığımız kadar ilerlediğimiz bu yıllarda hiç olmadığımız kadar mutsuz, ümitsiz ve zorlu günler geçiriyoruz sanırım ama diğer yandan da güzel şeyler de yaşanıyor. Yine bilim, sağlık, üretim ve teknoloji konusundaki gelişmeler sayesinde, hiç olmadığımız kadar sağlıklı ve uzun yaşayabiliyoruz, hiç sahip olmadığımız imkanlar var. Bilgi resmen parmaklarımızın ucunda, dünya avuçlarımızın içinde. Hızlı bir yaşamımız var ve bu hız ve yoğunluk biz yetişkinlerde çok stres yaratıyor. Günlük hayat koşuşturmacası içinde stres döngüsüne o kadar çok kapılıyoruz ki, bedensel yorgunluk, zihinsel dağınıklık veya bir sağlık problemi ile karşı karşıya kalmadan pek fark edemeyebiliyoruz bize ettiklerini.

Peki ya çocuklarımız?

Ben çok hata yapabilen bir insan ve bu nedenle eksiklikleri olan bir anne olarak; kendi iş, geçim derdi ve duygusal karmaşalarımın sarmalı içinde kapılıp giderken bazen oğlumun da kendi okul, arkadaşlıkları ve günlük yaşantısında strese girebileceğini unutuyorum. Unutmak demeyelim de, “daha çocuk, ne stresi, sadece sıkılıyor ve şu anda mutsuz” diye saf ve aptalca bir yanılgıya düşüyorum. Sanki strese girmek için illa yetişkin olmak gerekiyormuş gibi. Sınav dönemi hazırlığı, arkadaşları ile iletişimi, artık sosyal medya ve popüler kültür araçları sayesinde çocuklara kolaylıklara ulaşan sosyal ve politik değişim haberleri; çocuklarda sadece sıkılıyor olmaktan gelen mutsuzluk değil, baskı ve stres de yaratıyor. Nasıl biz yetişkinleri huzursuz eden şey belirsizliğin artması ise, onlar için de bence aynı.

Kendi deneyimime göre; baş ağrıları, karın ağrıları, uykusuzluk veya aşırı uyku hali, iştahta değişimler olarak gösteriyor çocuklarda stres. Ne dedik, yaşam tüm güzelliğine rağmen zorlukları da barındırıyor... İşte o zaman nasıl çocuklarımıza sağlıklı beslenmeyi, hijyeni, eğitim almayı öğretiyorsak; stresle baş etmeyi de öğretmemiz lazım. Bu ne yazık ki, bir süre öncesine kadar ben de dahil olmak üzere, bir çok ebeveynin gözden kaçırdığı bir eğitim (belki de kendimiz bile çok iyi bilmediğimiz için).

Peki ben (bir uzman olarak değil sadece bir anne olarak) neler yapıyorum:

1.Sağlıklı beslenme: Söylememe gerek yok. Sağlıklı bir yaşamın başı, vücudunuzu ne ile beslediğiniz ile doğrudan ilintilidir. Ergenlik dönemine giren çocuklar da ani iştah artışları oluyor ve genellikle abur cubur tüketerek kolaya kaçıyorlar. Fazla şeker, yağ ve tuz tüketimi gelişen bedenlerine zarar verdiği gibi, “yalancı ve sağlıksız” bir enerji veriyor bence. Bu nedenle, doğru beslenme bilincini vermenin yanı sıra, evdeki ergeniniz için bol miktarda meyve, kuruyemiş (bizim evde çekirdek bir favori ve patates cipsine güzel bir alternatif), doğal maden suyu, ekmek, kek, yoğurt, süt gibi gıdalar bulunduruyorum ben.

Sağlıklı uyku: Ergenlik ile uykuya dalma süreleri geciken ergenlerimiz, sabah erken uyanmaktan kaçamıyorlar. Bu da onları çok uykusuz bırakıyor. Ben oğlumun okul döneminde geç uyumasına izin vermiyorum. Hemen uykuya dalmasa bile, her gün aynı saatte yatakta oluyor. Dinlenmek çok önemli. Uykusuzluğun getirdiği yorgunluk, stresi arttırmaktan başka bir işe yaramıyor.

Spor: Spor eşittir endorfin diyorlar ya, kendimden biliyorum çok doğru. Ben spor yaptığım günlerde, saatlerce kendimi çok mutlu hissediyorum. Aynı şeyi oğlumda da gözlemliyorum. Antrenmana gitmediği bazı günler çok huzursuz oluyor. Eğer çocuk belli bir spor dalı ile ilgilenmiyorsa yürüyüşe çıkartın. Hem baş başa vakit geçirmek için güzel bir fırsat, hem zihni dağılır hem de yorulacağı için uykuya daha kolay dağılır. Biz en stresli, gergin zamanlarımızda yürüyüş yapıyoruz. Markete kadar bile gidip gelsek, oğluma çok iyi geliyor. Evden çıkan çocuk ile yürüyüş sonrası eve giren çocuk bambaşka bir ruh halinde oluyor.

Doğa: Doğa ile baş başa kalmak, strese karşı bağışıklık geliştiren en etkileyici ilaç. İstanbul’da yaşıyoruz biz, uzaklaşmamızı sağlayacak bir aracımız yok ama toprağa yakınız. Siz çocuğunuza ağaçlara sarılmayı, bir parkın ufacık çim alanında yuvarlanmayı öğrettiniz mi? Öğretin mutlaka. Doğa’nın iyileştiremeyeceği hiçbir stres türü yok bence.

Spritüel: Dini inancınız olabilir, olmayabilir. Benim burada bahsettiğim kişinin kendi içine dönmesi. Bazımız bunu Allah’a inançla yapıyoruz, bazımız da sadece kendi ruhumuzu dinleyerek. Bazımızın inancına özgü ritüelleri var, bazımızın yok ama burada esas çevremizde, fiziksel dünyamızda ne oluyor olursa olsun; endişeye yenilmemektir. Ben meditasyon yapan bir anne olarak, oğluma da öğretiyorum. Oğlum ayrıca, kendi tercihi ile inançlı bir insan. En zor zamanlarında iki dakika nefes almak, (isterse) dua etmek, endişeleri uzaklaştırıp, korkuları düşünmeden durmanın, kendini yine merkeze almanın etkisi anlatılmaz, denemek lazım. Onu strese sokan bir sınavdan evvel “korkma, nefes al, dua et” dememin bile onu çok rahatlattığını gözlemledim.

Kaçmak: Strese sebep olan haberlerden kaçmak, özellikle çocuklar ve ergenler için, çok önemlidir. Ben gizlemekten bahsetmiyorum, hiçbir şey yokmuş gibi davranılıyor olmasından da. Özellikle bilginin bu kadar kolay ulaşılabilir dahası bilgi kirliliğinin de bu kadar yoğun olduğu bu çağda; ergenlik dönemindeki çocuklardan gündemi saklamanın, süsleyip anlatmanın veya en kötüsü de tüm gerçekliği ve çirkin çıplaklığı ile göstermenin hiçbir faydası yok. Olanı, olduğu kadarıyla, kendi anlayışınızla, onun anlayacağı kadarı ile aktarıp geri kalanından kaçmasını sağlayacaksınız. Kaçmak çünkü özellikle kötü haberlerin insanı takip edip, bulduğu yerde yıkmak gibi bir becerisi var ne yazık ki. Eğer evde birileri kötü haberlerin yarattığı stresin kurbanı olacaksa, bu siz olun; çocuğunuz değil.

Müzik, Sanat: 13 yaşındaki oğlum hem resim, hem fotoğraf hem de müzikle ilgileniyor. Bu tür aktiviteleri yapmaktan hoşlanmayan, resim çizmeyen, bir müzik aleti çalmayan ergenler bile müzik dinlemeyi sever. Duygularını hangi şarkı ile hangi müzik türü ile ifade ediyor ise, ona yönlenmesini sağlayın. Eğer zaten temelde çok mutlu bir çocuk ise, seviliyorsa ve güvendeyse inanın bana Üçlü Konçerto veya Death Metal dinlemesi arasında çok bir fark yok. Dinlediği müzik sadece duygusal dünyasının dışa vurumu. Benim bu konuda izlediğim yöntem şu: uzun süreler mutsuz görünüyorsa, iyi beslenmiyorsa, uykusu bozuk ise ve bunlara ek olarak çizdiği resimler ve dinlediği müzikler depresif ise; müdahale ediyorum. Ama genel anlamda, stresli bir dönem olsa da, neşesi yerindeyse ama diğer yandan da kuru kafa çizme dönemindeyse, endişelenmiyorum.

Sosyalleşme: Ergen oğlumun özellikle stresli günlerinde hangi arkadaşı ile daha çok iletişim halinde olduğunu daha çok takip ediyorum. Özellikle bu yaşlarda çocuklar birbirlerini daha çok etkilemekte. Eğer gruptaki çocuklardan biri stresli ve mutsuz ise, aralarında toplu mutsuzluk, “öfff dünya ne kadar sıkıcı” söylemlerine daha kolay kapılıyorlar, kendi deyimleri ile birbirlerini “gaza getiriyorlar”. Bir arada yapılan neşeli aktiviteler (genel de bu yaşta komedi filmleri izlemek çok işe yarıyor) gruptaki tüm çocuklar için faydalı. Eğer bu mümkün değilse, bir süre ayrı ayrı zaman geçirmeleri daha iyi. Toplu bir stres yumağına gerek yok bence.

Farkındalık: Biz yetişkinler nedense strese girmenin çok çalışmak veya gündemi takip etmenin doğal bir sonucu olduğuna dair bir inanca sahipiz. Düşünsenize, çok çalışıyorsunuz ama hep streslisiniz. Ülkenizi çok seviyorsunuz, gündemi takip ediyorsunuz ama strese sokuyor sizi. Bu çocuklarımızın gözünde güzel olan şeylerin doğal olarak strese ve mutsuzluğa sebep olduğu izlenimini bırakıyor. Ben işim olduğu için önce mutluyum, zorlandığım için strese giriyorum. Farkındalıkla, işim ile ilgili negatif duyguyu uzaklaştırıp bana sağladıklarına odaklanırsam hem daha az stresli biri olacağım hem de oğluma çok çalışıyor olmanın mutsuzluk verici bir deneyim olmadığını öğretiyor olurum. Sınava hazırlanıyor olmak oğlumda stres yaratıyor olabilir ama strese sokan sınavın kendisi değil ama sonucun kötü olma ihtimalinin yarattığı korkudur. Eğer oğluma farkındalığı öğretebilirsem, yeteri kadar çalışma ile elinden geleninin en iyisini yapabileceğini, korkunun onu zorlayıp hata yapma ihtimalini arttıracağını öğretebilirim. Duyguların farkındalığının; bir durumu genel olarak iyi veya kötü olarak addetmek yerine, hem iyi hem de kötü açısından bakarak, iyiyi seçme bilincinin yerleşmesini sağladığını öğrendim, oğluma da öğretmeye çalışıyorum.

Yaşam iyisiyle kötüsüyle, mutlu günleri ile mutsuz günleri ile bir bütün olduğuna göre, bizler de ebeveynler olarak çocuklarımıza yetişkinlik hayatlarına hazırlamaya çalıştığımıza göre, stresle baş etmeyi, stres yönetimini öğretmeyi de yapılacaklar listemize almalıyız. Burada dikkat edilecek konu; genel mutsuzluk hali değil de özellikle sınav dönemleri, arkadaş tartışmaları, ülke ve dünya gündeminin yarattığı belirsizliklerin ve korkuların oluştuğu zamanlarda stresi en aza indirgemek için atmamız gereken adımları öğretmektir. Nihayetinde, ufak ufak stresle baş etmeyi öğrenmek yaşamın bütünlüğü içinde huzur ve mutluluğu yaratmak için de gerekli yolları öğrenmektir. Çocuklarımıza huzurlu ve mutlu olmayı da öğretelim. Bu hem ebeveynler olarak hem de toplumun parçası bireyler olarak görevimiz. Bence tabii…

En Çok Aranan Haberler