Koroner arter hastalığı (kalp damar hastalığı), en sık karşılaşılan kalp hastalıklarının başında geliyor. Tüm vücuttaki kan akımının yüzde 3 veya 5’inin koroner damarlardan geçtiğini ifade eden Emsey Hospital Kardiyoloji Uzmanı Dr. Burak Teymen, koroner arter hastalığının bu damarların kendisinde meydana gelen tıkanıklıklarla ortaya çıktığını ifade etti. Koroner arter hastalığına ölümlerin yüzde 45’inin kalp krizi kaynaklı olduğunu anlatan Uzm. Dr. Burak Teymen, “Koroner arter hastalığı için risk faktörleri, kan yağ değerlerinde bozukluk, hipertansiyon, sigara kullanımı, şeker hastalığı, ailede koroner arter hastalığının bulunması, obezite, fiziksel hareketsizlik, yağlı beslenme alışkanlığı, erkeklerde 45 yaş, kadınlarda 55 yaşları koroner arter hastalığı için risk faktörlerindendir” diye konuştu.
Koroner Arter hastalığı olan kişilerin bazı özel durumlarda hiçbir yakınması olmayabileceğini anlatan Uzm. Dr. Burak Teymen, ağrının alt çene kemiği, kol, boyun, karnın üst kısmı ve sırta doğru yayılabilceğini söyledi. Uzm. Dr. Burak Teymen, “Göğüs ağrısı genellikle 1-2 dakikadan uzun 30 dakikadan kısa süreyle olur. Üzüntülü, kederli, aşırı heyecanlı durumlarda, rüzgârlı, aşırı soğuk ve aşırı sıcak havalarda da tetiklenebilir. Koroner damarlarda ortaya çıkan darlık ya da tıkanmalar, hastada göğüs ağrısı ve kalp krizine (miyokard infarktüsü) neden olabilir” ifadelerini kullandı.
Koroner damarlarda darlık oluşumu ve oluşmuş darlıkların ilerlemesini önlemek için temel prensibin risk faktörlerinin düzeltilmesi olduğunu anlatan Uzm. Dr. Burak Teymen, şöyle devam etti:
“Şeker hastalarının düzenli kontrolleri, kilo verilmesi, tansiyon yüksekliğinin tedavi edilmesi, yüksek kolesterol ve trigliserid değerlerinin düzeltilmesi, sigaranın kesin olarak bırakılması düzenli egzersiz yapılması gibi önlemler tedavinin esasıdır. Koroner arter hastalığı olanların şikayetlerinden biri de hareket ederken özellikle egzersiz sırasında zorlanmalarıdır. Hastalar genellikle sıkıştırıcı bir ağrı olduğunu söylerler ve hareketi tamamlayamazlar. Nefes almada güçlük çekme, göğüste basınç hissi ve yanma, yorgunluk kalp hastalığının belirtisi olabilir. Hastalığın belirlenmesinde EKG, Eforlu EKG, sintigrafi, ekokardiografi ve koroner anjiografi yöntemlerinden yararlanılır.”
Tedavinin yanı sıra öncelikle hastalığı önlemeye yönelik tedbirler alınmalı. Kötü beslenme alışkanlıkları, sigara, hareketsiz yaşam gibi olumsuz faktörler değiştirilmeli düzenli ve dengeli beslenin. Hafif orta tempoda günlük yürüyüşler yapın. İdeal kilonuzu koruyun. Sofrada tuz kullanımından ve tuzlu gıda tüketiminden kaçının. Aşırı yağlı beslenmeden uzak durun. Beyaz eti (balık, tavuk, hindi) kırmızı ete tercih edin. Alkol gibi kötü alışkanlıklardan uzak durun. Eğer içiyorsanız sigarayı derhal bırakın. Tansiyonunuzu düzenli aralıklarla ölçtürün. Açlık kan şekerinizi düzenli aralıklarla baktırın. Birinci derece akrabalarınız içerisinde 50 yaşından önce koroner arter hastalığına (kalp krizi, stent veya bypas) yakalanmış olanlar varsa siz de mutlaka sağlık kontrollerinizi yaptırın” dedi.
Bazı durumlarda ilaçla tedavi uygulandığının altını çizen Uzm. Dr. Teymen, “Koroner anjiyografi dediğimiz yöntemle kalbin damarları görüntülenir. Buradaki durum tespit edildikten sonra "Balon + Stent tedavisi mi uygulanmalı? Ameliyat mı yapılmalı?" gibi bu soruların yanıtına odaklanmak gerekiyor. Gerek koroner anjiyografi, gerekse stent ve balon uygulamasında genel anesteziye ihtiyaç duyulmuyor. Stent ve balon yerleştirilirken hastalarla iletişim halinde olmamız gerekiyor. Hastayı uyutmadan konuşarak gerçekleştiriyoruz. Kasık damarı veya bilek damarından girdiğimiz yeri lokal anestezi ile uyuşturuyoruz. Anjiyodan sonra hastanede bilekten veya kasıktan anjiyo sonrası 2-3 saatlik bir dinlenme süresi gerekiyor. Balon+Stent işleminden sonra ise hastaların bir gün hastanede yatması gerekiyor. Balon+stent işleminde genelde bir gün sonra hasta normal yaşamına dönebiliyor” diye konuştu.