Hükümet MHP, DSP ve ANAP 3'lü koalisyonu tarafından kurulmuştu.
Ecevit başbakanlığında kurulan hükümette Devlet Bahçeli ve Mesut Yılmaz Baş. Yardımcılığı koltuğuna oturdu. Muhalefette ise Fazilet Partisi vardı.
Hükümetin dağılım süreci ise seçimden hemen sonra 13 şubat 1999'da Abdullah Öcalan'ın yakalanması ile başladı
Uzun zamandır ülkenin ana maddesi olan terör ve pkk sorunu Abdullah Öcalan'ın yakalanması ile farklı bir boyut kazandı. Kürt ve türk ayrımı en üst seviyeye çıktı. ''İdam edilsin mi? edilmesin mi?'' tartışmaları başladı. Yaklaşık 1 yıl boyunca ülke gündemini Abdullah Öcalan'ın idamı meşgul etti.
Ülke gündemi uzun bir süre idamı tartıştı. İdam kararı verildi fakat ertelendi. AİHM'ye gidildi. Bahçeli'nin inadı kırılarak idam cezası müebbet hapis olarak değiştirildi.
İdam konusundaki kararlılığını ülke menfaatleri için kıran Bahçeli ile anlaşan hükümet ortakları idamı kaldırdı. Apo sonsuza kadar içeride kalacaktı. Bu karardan sonra ülkenin her yerine kaos hakim oldu. PKK, Hizbullah, AB meselesi, Ahmet Kaya olayı, ölüm oruçları ve Hayata Dönüş Operasyonu gibi olaylar ile ülke inanılmaz zor günler geçiriyordu
Tam ortalık duruldu denirken birbiri ardına gelen olaylar ülkeyi yeniden kaos ortamına soktu. Özellikle Hizbullah ve ölüm oruçlarına karşı yapılan operasyon ile halk yine diken üstünde yaşamaya başladı. Ülke bunlar ile uğraşırken Beyaz Enerji Davası ile bir darbe de yüksek bürokratlardan yedi. Enerji Bakanlığındaki yolsuzluklar askerin müdahalesi ile ortaya çıktı.
Askerin Enerji Bakanlığı'na düzenlediği operasyon ile üst düzey bürokratların da içinde bulunduğu rüşvet ve ihale ağı ortaya çıkarıldı. Siyasetin yönünü değiştiren asıl olay ise muhalefet partisi FP'nin içinde Recai Kutan ve Erbakan'a karşı oluşan genç siyasetçilerdi
Siyaseti olarak tam kontrollü bir hükümet olduğu için muhalefet görevini üstlenen FP pasif kaldı. Artık yeni bir harekete ihtiyaç olduğunu düşünen genç partililer seslerini yükseltmeye başladı. Sonradan 14 sene boyunca ülkeyi yönetecek olan kadro burada şekillendi. FP 'nin politikalarını benimsemeyen genç siyasetçiler isyan bayrağı çekti.
Modernist bir tavır sergilenmesini, avrupaya yakın bir politika izlenmesini istiyorlardı. Abdullah Gül, Bülent Arınç, Recep Tayyip Erdoğan, Melih Gökçek ve Numan Kurtulmuş bu yenilikçilerden bazılarıydı. Bu sırada ülkenin en önemli 2 adamı arasında askerin müdahaleci tavrı ve yolsuzluklar konusunda büyük anlaşmazlıklar oldu
Cumhurbaşkanı ve Başbakan arasındaki gerginlik; askerin siyasete müdahale etmesi ve bürokrasi içindeki yolsuzluk olaylarındaki tavrı yüzünden had safhaya ulaştı. Sezer özellikle laik düzenin zarar görmemesi için askerin bu tavrını desteklerken, Ecevit siyasi arenada postal sesi duymak istemiyordu. 19 şubat 2001 MGK toplantısında Cumhurbaşkanı Sezer ile Ecevit arasında ipler koptu. Sezer Ecevit'e anayasa kitapçığı fırlattı
Toplantıda başbakan Ecevit'i askerin soruşturmasını engellemekle suçlayan Cumhurbaşkanı Sezer başbakanın önüne anayasa kitapçığını fırlattı. Hükümetin sonunu getiren ise bu büyük kavgadan sonra Ecevit'in basın mensuplarına verdiği demeçler oldu. Fitil ateşlenmişti.
Toplantıyı terk eden Ecevit hiç beklenmedik bir şekilde olayı tüm detayları ile basın mensuplarına anlattı. Başbakanlıkta olan açıklamada Ecevit Bunu ''cumhuriyet tarihinin en büyük krizi'' ve ''eşi benzeri olmayan bir terbiyesizlik'' diye nitelendirince olay tüm ülkede şok etkisi yarattı. Zaten sallantıda olan ekonomi çöküş evresine girdi. Halk sokaklarda eylemlere başladı. Başbakana bir vatandaş yazar kasa fırlattı. Faizler %700'e fırladı
Bu dev kriz yüzünden 7.6 milyar dolar tutarında yabancı yatırım ülkeyi terk etti. 1 milyona yakın çalışan işsiz kaldı. Binlerce iş yeri kapandı. Sokaklarda eylemler başladı. Son çare olarak ekonomiyi düzeltmek için devreye Kemal Derviş sokuldu. Ülkede süper kahraman havası yakalayan Derviş'in önlemleri işe yaramadı
Ekonominin başına siyasi kaygısı olmayan ve konu hakkında yeterli donanıma sahip olan Dünya Bankası Başkan Yardımcısı Derviş getirildi. Derviş'in müdahaleleri uzun dönem için geçerli olsa da ekonomik kriz halkı canından bezdirmişti. Kurtarıcı olarak gelen Derviş ekonominin dümenine geçen Derviş'ten sihirli dokunuş bekleniyordu ama maalesef olmadı. Ekonomi kötüye giderken muhalefet partisinden kopan yenilikçiler AK Parti'yi kurdular fakat ilk başta pek ciddiye alınmadılar
Muhalefet tarafı ekonomik krizi fırsata dönüştürmek istiyordu ama FP partisi kapatılınca gençlerin partiden ayrılışı kolay oldu. Abdullah Gül'ün FP genel kurultayında Recai Kutan'ın karşısına çıkıp az farkla kaybetmesi yenilikçileri destekleyenlerin sayısının hiç de az olmadığını gösterdi. Bunun üzerine genç siyasetçiler partiden kopup Adalet ve Kalkınma Partisini kurdu. Partinin başında Abdullah Gül vardı. Yeni partiyi muhalefet pek ciddiye almadı ama askeri ve laik kesim rahatsızlık duydu. Kapatma davası açıldı. Recep Tayyip Erdoğan yargılanıp hapse mahkum oldu
Parti lideri ilk başta Abdullah Gül iken Recep Tayyip Erdoğan'a dönüldü. Okuduğu şiir yüzünden hapis cezası alan Erdoğan'ın halkın gözündeki popülaritesi bunda büyük etkenlerden biriydi. Siyasetteki bu karışık hal yetmezmiş gibi Bülent Ecevit rahatsızlandı. Kendi iyiyim dese de etrafındaki herkes bunun farkındaydı. Çekil çağrıları oldu. Sağ kolu Hüsamettin Özkan istifa etti.
Ecevit yaşının verdiği yorgunluk üzerine stresi bol ortama daha fazla dayanamadı. Rahatsızlandı. Çoğu zaman ayakta durmakta dahi zorlanıyor ama mücadeleyi bırakmıyordu. Koalisyon hükümetine son darbeyi ise Devlet Bahçeli vurdu. Bursa kurultayında erken seçim çağrısı yaptı. Diğer ortaklar bunu şaşkınlıkla karşıladı.
Ecevit'in hastalığı, ekonomik kriz derken kulislerde konuşulan erken seçimi ilk defa Bahçeli dillendirdi. Kurultayda tüm ülke önünde erken seçim çağrısı yaptı. Ülke kaos içindeyken ve ekonomik kriz varken erken seçim yapmak resmen siyasi bir intihardı ama Bahçeli erken seçim kararından vazgeçmedi. 31 temmuz 2002'de karar alındı. Seçim 3 kasımda olacaktı.
Erken seçime karşı olan Yılmaz ve Ecevit bunun siyasi hayatlarını bitireceğinin farkındaydı. Ekonomiyi düzeltmeden böyle bir işe girişmek intihar etmek ile aynı değerdeydi ama Bahçeli'nin erken seçim isteğine karşı daha fazla direnemediler. Mecliste erken seçim için oylama yapıldı ve kabul edildi. Seçim maratonunda AKP'yi ilk başta kimse umursamadı ama anketler en iddialı parti olduğunu söylüyordu. Halk ekonomik kriz dönemini unutmayacaktı.
Erken seçim maratonuna çok hızlı giren AKP lider Erdoğan'ın önderliğinde halkın gözünde resmen büyüdü. Bunun en büyük sebebi koalisyon hükümetinin ekonomik kriz sürecini yürütememesiydi. Diğer partiler bu yeni partiyi umursamadılar ama seçim gününe yaklaştıkça oldukça fazla destekçisi olduğu belli olan parti tek başına iktidara yürüyordu. Halk yenilik arıyordu ve Erdoğan'ı tek alternatif olarak görüyorlardı. Ve sonuç olarak erken seçim gerçekten ''siyasi intihar'' oldu. Eski hükümetten hiçbir parti meclise giremedi. AKP 363 CHP ise 178 koltuk kazandı.
Seçim günü geldiğinde %10 barajı kuralı %40'ın üzerinde oy mecliste temsil edilemeyecekti. 2 parti hariç bütün partiler baraja takıldı. HADEP bundan en zararlı çıkan parti oldu. AKP 10 miyon 800 oy ile birinci parti oldu ve tek başına iktidara geldi. Chp ise 6 milyon 100 bin oy aldı.
Erdoğan ve kurmayları 14 sene sürecek iktidar yürüyüşlerine başladı. Erken Seçim ülkenin kaderini resmen ters yüz etti.