Son üç dört yıl içinde özellikle İstanbul’da patrikhane ve kiliselere başvurarak, kendi dinine ve kimliğine dönen Ermenilerin sayısında gözle görünür bir artış olduğunu bildirildi. Radikal gazetesine bilgi veren üst düzey bir kaynak bu kişilerin sayılarının her yıl ‘yüzlerle’ ifade edilebileceğini anlatarak, şunları aktarıyor: "Başvuru sahibinin gerçekten Ermeni kökenli olup olmadığı araştırılıyor. Bunun için birkaç yol var. Vukuatlı nüfus kayıt örneği, Patrikhane kayıtları ve yerel sözlü anlatımlar. Özellikle Doğu Anadolu Bölgesi’nden gelen vatandaşların yoğunluğu dikkat çekici."
Ermeni tabusu aralanmaya başlamasına karşın, Türk ve Müslüman kimlikli Ermeniler için bunu açıklamanın toplumsal olarak halen zor olduğuna dikkat çeken aynı kaynak, din değiştirmek isteyen bir kişinin trajedisini şöyle anlattı:
“30’lu yaşlarda İstanbul’da yaşayan bir avukat din değiştirmek istiyordu. Ailesi Orta Anadolu’dan göç etmiş. Memleketlerinde bilindik bir aileymişler. Toprakları, bağları varmış. Tehcirde, o dönemki yasalara aykırı olmasına rağmen rüşvet verip İstanbul’a kaçmışlar. Avukat, yaklaşık beş yıl önce aslında Ermeni olduğunu tesadüfen öğrenmiş. Yetiştirilme tarzı olarak Türk milliyetçisi, muhafazakar biri. Ailesinde sağ siyasi partilerde aktif siyaset yapanlar olduğunu söylüyordu.
Aslen Ermeni olduğunu öğrendiğinde kendi değimi ile ‘kafayı yemiş.’ Çünkü küçüklüğünden beri Ermeniler hep düşman ve ‘öteki’ gösterilmiş. Annesi babası, ‘böyle yapmaya mecburduk. Senin iyiliğin için’ demişler. 5 yıl kendi içinde savaş yaşamış. Sonunda din değiştirmeye karar vermiş. Ama bu sefer yine ailesi, ‘Bize zararın olur’ demiş. ‘Araf’ta kaldım, ne bu dünyamdan ne ötesinden emin değilim’ diyordu.”
Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi Ruhani Önderi Kirkor Ağabaloğlu da köklere dönüşteki artışı doğruluyor. Özellikle son beş yılda artış olduğuna dikkat çeken Ağabaloğlu’nun verdiği bilgiler şöyle: “Anadolu’da özünü kaybetmiş aşağı yukarı bir milyon civarında insan var. Bu insanlar bize Anadolu’nun çeşitli şehir, kasaba ve köyleriden geliyorlar. Yıllarca Müslüman olarak yaşayan ama aslında Ermeni- Hristiyan olan bu kişiler bize gelerek danışıyorlar. Artık pek çok şeyin konuşulması ve Ermeni açılımı sayesinde gerçek kimlikleriyle yaşamak için din adamlarına ve kiliselere başvuruyorlar. Anadolu’da yaşanlar için bu süreç daha zor, çünkü yaşadıkları yer küçük olduğu için, değil mahalle baskısı, kendi akrabaları tarafından da dışlanmaları anlamına geliyor. Bu yüzden vazgeçen çok fazla kişi var.”
"PROPAGANDA OLMASIN"
Kandilli Ermeni Oniki Havariler Kilisesi Yönetim Kurulu Başkanı Dikran Kevorkyan ise “İnsan köklerinden kolay kolay kopamıyor” diyerek şunları söylüyor: “Annesi anneannesi Ermeni asıllı olup da dönemin siyasi şartları yüzünden dinini ve kimliğini değiştirmek zorunda kalan pek çok gizli Ermeni var. Ama bütün bunları dinini değişitirecek, Ermeniliğe dönecek diye bir propoganda malzemesi haline getirmeye gerek yok. Bir de sırf statükoya, devlete karşı ‘vakti zamanında böyle olmuştu, şimdi biz aslımıza dönüyoruz’ diyerek ortalığıa dökülmenin alemi yok. İnsanın özüne dönmesi tabii ki olur, yeterki samimi ve dürüst olunsun.”
"ŞOK YAŞADIM HÜNGÜR HÜNGÜR AĞLADIM"
Yusuf Yılmaz (Kuyumcu, 37 yaşında): Aslında Adıyamanlı ama çocukluğum boyunca Antep’te yaşayan bir aileydik. Herkes bizi Müslüman - Kürt olarak bilirdi. Babam beş vakit namazında memur, annem yedi çocuğuyla ilgilenen, oruç tutan bir ev kadınıydı. Kürtçe konuşur, Türkçe’yi de bilirdik. Yazları Adıyaman’a gittiğimizde mahalledeki çocuklarla oyunda anlaşmazlık çıktığında “Hadi ordan gavur, sen Ermenisin” derlerdi. Başta anlamazdım. 12 yaşında bir gün anneme sorunca aslında Hıristiyan olduğumuzu ama dönerek Müslümanlığı geçtiğimizi söyledi. Bir de Ermeni asıllı olduğumuzu söyledi. Bunu öğrenince hüngür hüngür ağladım. Çünkü bize okulda Ermenilerin yakıp, yıktığını ve hain olduğunu öğretmişlerdi. Nasıl olur da ben bir Ermeni olurum diye düşündüğümü hatırlıyorum. İslamiyeti dolu dolu yaşıyan biriydim. Şok yaşıyordum. Arada kalmıştım. İki kimliğim arasında git-gel yaşadım. İstanbul’a yerleştim. İncil’i anlamaya çalıştım. Yenikapı’daki Ermeni Kilisesine gidip gelmeye başladım. 19 yaşımda vaftiz olmaya karar verdim. Vaftiz olduğumda babam ve dayılarım bir süre benimle konuşmadılar. 17 yıldır Hıristiyan olarak yaşıyorum. Müslümanlıkta bir laf vardır 'Aslını inkar eden haramzadedir'..."
Meral T. (Ev kadını. 45 yaşında): Babamı dedem evin içinde Ermeni kültürüyle yetiştirmiş. Ancak hem dedem hem de babam ve amcalarım dışarıda bir Müslüman gibi yaşıyorlarlardı. 15 yaşında annem anlattı bana Ermeni olduğumuzu. Çok şaşırdım. Yaşanan techirden sonra mecburen böyle davranmak zorundan kaldıklarını söylerdi babam. Ben 28 yaşımdayken İstanbullu bir Ermeniyle evlendim. Ben de özüme dönmeye karar verdim ve vaftiz oldum.”
"HERKES ZATEN BİLİYORDU"
Selahattin Gültekin (Serbest meslek. 45 yaşında ): Tuncelili Ermeni bir ailenin Alevi kültürüyle büyüyen çocuğu olarak yaşadım. Etraftaki herkes zaten Ermeni olduğumuzu bilirdi. Amcalarımdan biri terziydi, diğeri de zanaatkardı. Bu yüzden bizim farkımızdaydılar. Aile içinden İstanbul’a, Fransa’ya göçler verdikten sonra oraya gidenler kendi öz kimliklerine döndüler. Vaftiz oldular, kimliklerine Hıristiyan yazdırdılar. Zamanla toplumda tabular yıkılmaya başladı, açılım ortamı oluştu. Bu durum bana da ‘zamanın geldiğini’ gösterdi. Altı ay önce vaftiz oldum ve Miran Pirgiç ismini aldım. Evli ve iki çocuğum var. Üniversitede okuyorlar. Onlar da kendi zamanlarını kendileri belirleyecek.”
KÖKLERİNE NASIL DÖNÜYORLAR?
Köklerine geri dönmek isteyen Ermeniler önce ‘din değiştirme’ talebiyle mahkemeye gidiyor. Bu karar alındıktan sonra kiliseye başvuruluyor. Bir din görevlisi Hırıstiyanlığın temel öğretilerini kişiye anlatıyor. Kişinin öğrendiğine karar verildikten sonra vaftize geçiliyor.
Kilisede önce dualar okunuyor. Vaftiz edilecek kişi suya sokuluyor. Ve okunmuş kutsal bir yağ, el, ayak ve alnına meshediliyor. Vaftiz olan kişi mihrabın önünde şehadet ederek dine kabul ediliyor.
ANADOLU'DA KALMAK İÇİN GİZLENDİLER
Savaş yıllarında Anadolu, birbiri ardına patlayan Ermeni isyanları, kıtlık ve salgın hastalıklarlar sebebiyle, düzenini kaybetmişti. Çeteler arası savaşlar ve misillemeler yapılıyor, kana kan-cana can bir mücadele veriliyordu. Doğuda yaşayan Ermeniler için zorunlu göç kararı alındı. Kadın, çocuk, erkek yüz binlerce sivil Ermeni 1915’te alınan ‘tehcir’ kararıyla zorunlu göçe gönderildi.
Bir yıl süren techirde günümüze kadar taşınan büyük bir dram yaşandı. İnsanlar yollarla ölürken, aileler parçalandı. Anadolu’daki yerlerini yurtlarını bırakan Ermenilerin bir kızmı yurtdışına giderken, bir kızmı da kimliklerini değiştererek doğdukları topraklarda yaşamına devam etti. Ancak parçalanan ailelerin bir kısmı Anadolu’da kaldı. Onlarsa yaşadıkları büyük acının travmasıyla, baskılardan korunmak için kimliklerini gizleyerek, kapalı kapılar ardında yaşamak zorunda kaldı.