Türk sinemasının kötü karakteri olarak hafızalara kazınan Erol Taş, gerçekte ise pamuk gibi bir kalbe sahipti. Oyuncunun hem yaşam hikayesi hem de oyunculuğa adım atışı ise oldukça ilginç. İşte usta oyuncu Erol Taş’ın iplik fabrikasından, oyunculuğa uzanan muhteşem hikayesi…
Yeşilçam’ın ‘kötü adamı’ Erol Taş’ın oldukça dramatik bir hayatı oldu. 2 yaşında babasını kaybettikten sonra hamallıktan, tezgahtarlığa pek çok işte çalıştı, hatta boksörlüğe merak sarıp Türkiye ikinciliğine kadar yükseldi.
Askerden sonra ise iplik fabrikasında çalışmaya başladı. Burada çalışırken, ara verdiği zamanlarda film setlerine izlemeye giden usta oyuncunun burada hayatı değişti. Erol Taş o günler için şunları söylemişti:
"Lütfi Akad o bölgede bir film çekiyordu. Biz de işten kaytarıp çekimleri izliyorduk arkadaşlarla. Günlerce süren çekimlerden birinde mahallede oturan birkaç serseri, film ekibine musallat olup, onları rahatsız etmeye başladı. Film ekibini korumak için birkaç arkadaşımla birlikte, serserilerle kavgaya giriştik ve Lütfi Bey'in yanında onlara bir güzel dayak çektik.
Serseriler toz oldu tabi. Lütfi Akad daha sonra haber göndermiş bana, 'Bir kavga sahnesi var, gelsin oynasın' diye. Böylece sinema hayatım başladı. Filmdeki rolümü diğer yönetmenler de beğendi ve ardı ardına teklifler gelmeye başladı."
Erol Taş’ın dramatik hayatı evlendikten sonra da bitmedi. Usta oyuncu kanserden eşini kaybetmesinin ardından üç çocuğu ile bir başına kaldı. Güler ile Gönül adında ikiz kızları ile onlardan üç yaş küçük olan oğlu Metin’e hem analık hem de babalık yaptı.
Çocuklarını tek başına büyütmek zorunda kalan Erol Taş, oyunculuğu bıraktıktan sonra ölene kadar kahve işletmişti. Buraya gelenleri şaşırtacak derecede misafirleriyle ilgilenen usta oyuncu 1998'de geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybeder.