HABER

Eruygur'un avukatından çarpıcı sözler

"Ergenekon" davasının temyiz duruşmasında sekizinci gün, sanık savunmalarıyla devam ediyor.

Eruygur'un avukatından çarpıcı sözler

"Ergenekon" davası sanıklarından eski Jandarma Genel Komutanı emekli Orgeneral Şener Eruygur'un avukatı Filiz Esen, müvekkilinin bu yargılama nedeniyle geçirdiği beyin kanaması sonucu hayatının geri kalanını bakıma muhtaç ve akli arızalı olarak vesayet altında geçirmek zorunda kaldığını, okuma yazma kabiliyetini geri dönüşsüz şekilde yitirdiğini belirterek, "Müvekkilim hakkında hüküm tesis edilmesi ve tutuklanması müvekkilin yaşam hakkının doğrudan ihlali anlamına gelmektedir" dedi.

Yargıtay 16. Ceza Dairesindeki duruşmaya emekli Orgeneral Hurşit Tolon'un da aralarında bulunduğu bazı sanıklar, avukatları ve sanık yakınları katıldı.

Sanık eski Jandarma Genel Komutanı emekli Orgeneral Şener Eruygur'un avukatı Filiz Esen, savunmasında müvekkilinin emekli olduktan sonra Atatürkçü Düşünce Derneğinin genel başkanlığına seçildiğini, yargılama sırasında geçirdiği rahatsızlığı sebebiyle görevine dönemeyeceğinin anlaşılması üzerine genel başkanlık görevini devretmek zorunda kaldığını söyledi.

Eruygur'un, ömrünü Türk vatanına, ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğüne, Atatürk ilke ve idealine adamış, faaliyetlerini bu uğurda her zaman yasal sınırlar içinde ifa etmiş, yüksek sorumluluk duygusuna sahip gerçek bir vatansever olduğunu ifade eden Esen, bu yargılamaya rağmen Jandarma teşkilatı içinde en çok sevilen komutanların başında geldiğini belirtti.

Esen, müvekkilinin "hayali bir senaryo" ile "Ergenekon Terör Örgütü"nün yöneticisi olmak ve cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye çalışmak suçlarından mahkum edildiğini anlattı.

Şener Eruygur'un savcılık sorgusu tamamlanmadan sürenin dolması nedeniyle mahkemeye çıkarıldığını ve tutuklanarak önce Metris, sonra Kandıra Cezaevine gönderildiğini ifade eden Esen, "Eruygur, tutuklanmasından iki buçuk ay sonra ani tansiyon yükselmesi nedeniyle iki katlı koğuşun merdivenlerinden düşerek beyin kanaması geçirmiş, boynu 4 yerden kırılmıştır. Yaşaması tam anlamıyla mucize olan müvekkilin yarım kalan savcılık sorgusu dışında yargılamanın hiçbir aşamasında herhangi bir beyanı ya da ifadesi yoktur. Kendisi hakkında kimlik tespiti dahi yapılamamış ama nasıl oluyorsa hüküm tesis edilerek tutuklanmıştır" dedi.

Avukat Filiz Esen, müvekkilinin ileri düzeyde hipertansiyon hastası olduğuna yönelik sağlık raporları ve dilekçelerinin dikkate alınmadığını, beyin kanaması nedeniyle geçirdiği ameliyat sonrasında talepte bulunmadıkları halde "her an ölebileceği düşüncesiyle" apar topar tahliye edildiğini söyledi.

Eruygur'un, beyin ameliyatından sonra aylarca yoğun bakımda yatmak zorunda kaldığını, ağır hafıza kaybı yaşadığını, okuma yazma kabiliyetini geri dönüşsüz şekilde yitirdiğini, kendini ifade edemez duruma geldiğini aktaran Filiz Esen, bu nedenle hiçbir zaman savunma yapabilecek durumda bulunmadığını, yargılamadan haberi dahi olmadığını bildirdi.

Esen, bu nedenlerle "davanın düşmesi" ya da en azından "durma kararı" verilmesi gerektiği yönündeki taleplerinin hiç bir zaman dikkate alınmadığını söyledi.

"Son derece zeki ve akıllı bir komutandı"

Avukat Filiz Esen, Eruygur'un, 2002-2004 tarihleri arasında son derece zeki ve akıllı bir komutan olduğunu belirterek, beyin hasarı ve arızasının, tamamen bu mahkemenin asılsız suçlama ve tutuklaması nedeniyle düşmeye bağlı olarak 17 Eylül 2008'den sonra meydana geldiğini ifade etti.

Yargılama aşamasında duruşma ehliyetinin olmaması nedeniyle durumunun tespiti için istedikleri Adli Tıp Kurumunun gerçekleri yansıtmayan raporu ile Eruygur'un hayatının hiçe sayıldığını ifade eden Esen, raporda "suç tarihinde cezai ehliyetinin tam olduğunun" yazılması nedeniyle Eruygur hakkında hüküm tesis edildiğini söyledi.

"Yargılamaya durma veya düşme verilmeliydi"

Esen, ilgili yasaya göre, "eğer sanığın sonradan kaybettiği akıl sağlığı, duruşmaların gidişatını engelleyecek derecede, yani duruşmayı takip edemeyecek, savunmasını yapamayacak, sorulan soruları anlayamayacak derecede ise akıl sağlığının olmadığının kabul edilip, davanın düşürülmesi" gerektiğini aktardı.

Eruygur'un herhangi bir ifadesi ve savunması olmadan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince 5 Ağustos 2013'teki hüküm duruşmasına kadar gelindiğini belirten Esen, tüm bunlara rağmen, savcılık sorgusu tamamlanmış, yargılama süresince yasaya uygun kimlik tespiti yapılabilmiş, dava süresince ifadesi ve savunmaları alınmış, diğer sanıkların ifadelerine beyanda bulunulabilmiş, son beyanları alınmış gibi Eruygur hakkında diğer sanıklarla hüküm verildiğini anlattı.

Yargılama sürecinde Eruygur'un geçirdiği rahatsızlıkları sıralayan Esen, 4 Kasım 2013'te düzenlenen Sağlık Kurulu Raporu'nda, Eruygur'un "ileri evre beyin kanaması yapmış yüksek tansiyon, böbrek yetmezliğine neden olmuş şeker hastalığı, kalp yetmezliği, uyku apnesi, kompresöre bağlı maskeyle uyuma, kronik obstrüktif akciğer hastalığı, böbrek kanseri, geçirilmiş beyin kanamasına bağlı ağır beyin fonksiyonu bozuklukları ve major depresyon" hastası olduğunun tespit edildiğini bildirdi.

Esen, Eruygur'da, bu hastalıklarından sonra "beş yıl önce geçirilen ağır beyin kanaması neticesinde düzelmesi mümkün olmayan beyin fonksiyon bozuklukları zamanı, mekanı algılamada, hatırlamada, konuşma için cümle kurmada, tekrarlamada, dikkatte ağır bozukluklar"ın tespit edildiğini söyledi.

Şener Eruygur'un, gündelik şahsi işlerini yapma, ilaçlarını tanıyıp kullanabilme kabiliyetini bile yitirdiğini anlatan Esen, bu nedenle mahkumiyetini hastane odasında tutuklu olarak geçirdiğini ifade etti.

Filiz Esen, Eruygur'un beyin hasarının hiçbir zaman düzelmeyeceğinin kesinleşmesi nedeniyle 1 Nisan 2014'te "vesayet altına" alındığını, eşi Mukaddes Eruygur'un kendisine vasi olarak tayin edildiğini aktardı.

Avukat Esen, "Sonuç olarak, müvekkilim bu yargılama nedeniyle geçirdiği beyin kanaması sonucu hayatının geri kalanını bakıma muhtaç ve akli arızalı olarak vesayet altında geçirmek zorundadır. Hakkında hüküm tesis edilmesi ve tutuklanması, müvekkilin yaşam hakkının doğrudan ihlali anlamına gelmektedir. Müvekkilim bu davadan önce hiçbir beyinsel problemi olmayan son derece zeki bir insan iken bu dava nedeniyle beyni ağır hasarlı bir insan olmuştur ve artık asla eskisi gibi olamayacaktır. Sebebi tamamen bu mahkemedir, yargılamadır" değerlendirmesinde bulundu.

Hukuki değerlendirme

Müvekkili yargılanma ehliyetine sahip olmasa da ülke tarihinin en önemli davası bu yargılama hakkında hukuki bir değerlendirme de yapmak istediğini belirten Esen, Eruygur'un atılı suçları işlediği konusunda hiçbir yasal delil bulunmadığını ifade etti.

İddianamede böyle bir örgütün varlığının ortaya konulamadığını, böyle bir örgüt ile irtibatını gösteren hiçbir delilin, Eruygur'un dış dünyaya yansıyan hiçbir irade ve hareketi bulunmadığını söyleyen Esen, "Müvekkilin müsnet suçları işlediği hususunda kuvvetli suç şüphesini gösteren hiçbir olgu mevcut olmadığı gibi aksine, bu yönde hiçbir açık ve somut delil, bilgi, bulgu yoktur. İddialar soyut kabul ve varsayımdan öte geçememektedir" diye konuştu.

Şener Eruygur'un, Ağustos 2008'de düşmeden hemen önce ailesine gönderdiği mektubu okuyan ve mahkeme heyetine sunan Esen, "Okuma yazma yeteneğini geri dönüşsüz kaybeden müvekkilimin bu el yazısı mektubunu tarihe not düşmesi açısından da dilekçemle beraber yüksek mahkemenize vermek istiyorum" dedi.

Avukat Filiz Esen, bu nedenlerle Eruygur'un yurt dışına çıkış yasağının kaldırılarak, hükmün esastan bozulmasına karar verilmesini talep etti. (AA)

En Çok Aranan Haberler