ERZURUM (İHA) - ABD'de çalışmalarını sürdüren Erzurumlu bilim adamı Prof. Dr. Bahri Karaçay, tüm dünyada üniversitelerin paylaşamadığı kişi oldu. Genetik dalında araştırmalarda bulunan ve kansere yönelik başarılı çalışmalar yapan Erzurumlu bilim adamı Prof. Dr. Karaçay, amacının tüm insanlığa hizmet olduğunu bildirdi.
ABD Ohio State Üniversitesi'nde özellikle çocuklarda görülen ve neuroblastoma adı verilen sinir sistemi tümörü üzerinde çalışmalar yapan Prof. Dr. Karaçay, "Amacım, şu anda tedavisi olmayan bu tümör için tedavi geliştirmek" dedi. Prof. Dr. Karaçay, "Şu anda laboratuarımda üç farklı konuda araştırma yürütüyoruz. Neruoblastoma projesine ek olarak, hamilelik sırasında alkol kullanımının bebeğin beynindeki etkileri ile LCMV adı verilen virüsün yine hamilelik sırasında anneye ve ondan da yavruya geçmesi durumunda beyinde meydana getirdiği tahribatları belirlemeye çalışıyoruz. Bütün çalışmalarımız genler düzeyinde olmakta. Çalışmalarımızda amacımız, Erzurum'a veya Türkiye'ye değil, insanlığa bir katkı yapmaktır. İnsanlığa katkı, kendi insanımız ve memleketimiz için de zaten katkı demektir. O seviyede yapılacak başarılı bir çalışmanın yurt dışındaki etkisi, Türkiye için milyarlarca dolar harcanarak yapılacak reklamlardan daha fazladır" diye konuştu.
"ARAŞTIRMALARIM İÇİN ABD'YE GİTMENİN YOLLARINI ARAŞTIRDIM" Prof. Dr. Bahri Karaçay, ABD serüvenini ve buradaki çalışmalarını şöyle anlattı:
"Atatürk Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsünde ilk mastırımı yaparken
genler ve genetik mühendisliği hakkındaki ilk merakım o günlerde başladı. Daha sonra 1987 yılında Alman hükümetinin kurumlarından 'Alman Uluslararası Kalkınma Vakfı' tarafından verilen bir burs kazandım ve Almanya'nın Bonn şehrinde bulunan Friedrich Wilhelm Üniversitesi'nde araştırma faaliyetlerine katıldım. Almanya'da genetik mühendisliğiyle ilgili kitaplar okumaya başladım. Almanya'daki araştırmalarım, hayvan besleme ve fizyolojisi alanındaydı. Kariyerimi genetik mühendisliği dalında yapmaya orada karar verdim. Ancak genetik mühendisliği için Almanya'da doktora yapma imkanları araştırma yerine, Amerika'ya gitmem gerektiğini biliyordum. Çünkü benim için yeni bir alan olacaktı. Hayatımı bilime adadığım için, bunu en iyi şekilde yapmanın Amerika'da master ve doktora yapmakla gerçekleşebileceği bilinci içerisinde, Amerika'ya gitmenin yollarını araştırmaya başladım. Bu arada Atatürk Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü'nde doktoraya başladım. Derslerimi tamamlamış, araştırma safhasına ulaşmıştım ki tesadüfen Milli Eğitim Bakanlığı'nın 1416 sayılı kanun gereği, o yıl ilk defa genetik mühendisliği alanında yetişmek üzere iki öğrenciyi yurt dışına göndereceğini öğrendim. Daha sonra bu sınavda en yüksek notu aldığımı ve Amerika'ya gitme hakkını kazandığımı öğrendim."
Amerika'da ilk olarak master yapmaya başladığını anlatan Prof. Dr. Bahri Karaçay, genetik mühendisliği içerisinde özellikle insan genetik hastalıkları üzerinde çalışmak istiyordum. Bu nedenle Ohio State Üniversitesi'ne bağlı Pediatri Bölümünde (Columbus Children's HospitalColumbus Çocuk Hastanesi) hematoloji onkoloji kürsüsünde doktora araştırmamı yapmaya başladım. 1992'de master aldım. Bu benim ikinci masterim oldu. 1 yıl Ohio State Üniversitesi'nde genel biyoloji dersleri verdim. 1996 yılında da Ph.D. (doktora) unvanını aldım" dedi.
İNSAN GENİ TAŞIYAN FARE ÜRETTİK"
Prof. Dr. Bahri Karaçay, laboratuar çalışmalarında, kırmızı kan hücrelerinde meydana gelen ve mutasyonu bir çeşit anemiye sebep olan bir gen üzerinde çalıştığını söyleyerek, "Bu çalışmada benim için önemli olan, insandan aldığımız bir gen parçası ile bakteriden izole edilmiş bir geni birleştirip, onu farelere aktarmayı başarmamız oldu. Bir diğer deyişle, insan geni taşıyan fare ürettik. Normal insanlar üzerinde genlerini değiştirecek çalışma yapmak mümkün olmadığı için, bize genetik açıdan çok yakın olan farelerde yaptığımız deneylerle insanlar hakkında öğrenmeye çalışıyoruz. Genetik olarak farelere çok benziyoruz. O kadar ki insandan aldığınız bir geni, aynı görevi yapan fare geniyle değiştirirseniz, fare tamamen sağlıklı olarak hayatına devam eder. Daha ilginç bir şey daha söyleyeyim. Maymunlarla genetik açıdan yüzde 98 düzeyinde aynıyız. Bizi insan yapan, aradaki yüzde 2'lik bir fark" şeklinde konuştu.
Kanser konusuna büyük ilgisi olduğunu belirten Prof. Dr. Bahri Karaçay, "Hematoloji onkoloji kürsüsünde, yani kan hastalıkları ve kanser kürsüsünde çalıştığım için, özellikle çocuklardaki kanserler konusunda da öğrenmeye başlamıştım. Doktoram bittikten sonra, kanser konusunda çalışmalar yapan aynı hastanedeki başka bir laboratuarda doktora sonrası eğitim yapmaya başladım. O zamandan beride özellikle 5 yaşın altındaki çocuklarda görülen ve neuroblastoma adı verilen sinir sistemi tümörü üzerinde çalışmaktayım. Amacım, şu anda tedavisi olmayan bu tümör için tedavi geliştirmek. Lowa Üniversitesi Çocuk Hastanesi Çocuk Nörolojisi Bölümü'ne 2000 yılında geldim. Şu anda laboratuarımda üç farklı konuda araştırma yürütüyoruz. Neruoblastoma projesine ek olarak, hamilelik sırasında alkol kullanımının bebeğin beynindeki etkileri ile LCMV adı verilen virüsün yine hamilelik sırasında anneye ve ondan da yavruya geçmesi durumunda beyinde meydana getirdiği tahribatları belirlemeye çalışıyoruz. Bütün çalışmalarımız genler düzeyinde olmakta" dedi.
"TÜRKİYE ÇOK GERİLERDE" Türkiye'de, moleküler biyoloji veya moleküler genetik bölümlerinin sayısının her geçen gün arttığına dikkat çeken Prof. Dr. Bahri Karaçay, "Bu, Türkiye'nin geleceği için çok önemli. Çünkü genetik mühendisliğin gücünü ben hep atom enerjisini gücüne benzetiyorum. İnsanlığın kurtuluşunu sağlayacak güce sahip bir dal. Maalesef tahribatını sağlayacak güce de sahip. Türkiye'nin bu treni de kaçırmaması en büyük arzumuz elbette. 21. yüzyıl, genetik çalışmaların sonuçlarının günlük yaşantımıza tamamıyla yansıyacağı bir yüzyıl olacak. Türkiye bu kervana ne kadar önce katılırsa, bu konuda bağımlılığımız da o kadar az olacaktır. Çalışmalarımızda amacımız Erzurum'a veya Türkiye'ye değil, insanlığa bir katkı yapmak olmalıdır. İnsanlığa katkı, kendi insanımız ve memleketimiz için de zaten katkı demektir. O seviyede yapılacak başarılı bir çalışmanın yurt dışındaki etkisi, Türkiye için milyarlarca dolar harcanarak yapılacak reklamlardan daha fazladır" diye konuştu.
Prof. Dr. Bahri Karaçay, "Gen tedavisi geliştirdiğimiz yayınımız henüz dergi olarak basılmamışken, internette özeti yayınlandığının erkesi günü Amerika'nın değişik üniversitelerinden, Polonya'dan ve Meksika'dan makaleyi isteyen mailler aldım. Türkiye'den şimdiye kadar bu konularda araştırma yapan bilim adamlarından tek bir e-posta almadım. Sadece tanıdıklarında kanser olan hasta sahiplerinden iki mail aldım" dedi.
Türkiye için hizmet etme amacında olduğunu söyleyen Prof. Dr. Bahri Karaçay, "Çifte minareler, Palandöken, Yakutiye, Lalapaşa Cami, döner ve kadayıf dolması. Çalışma masamda çifte minarelerin bir kabartma tablosu var. Oturma odamızda, bir vazoda da Amerikalı olan eşimin Palandöken'de gezerken topladığı ve kuruttuğu yabani çiçekler var. Erzurum'dan bir parça benimle beraber. Amerika'da özel plaka çok yaygın. Amerika'ya geldiğimden beri arabamın plakasında 'Dadaş' yazar. Erzurum, benim hala asıl adresim. Oradan hiç ayrılmamış olduğumu düşünüyor ve öyle hissediyorum. Bu nedenle Atatürk Üniversitesi ile ortak çalışmalar yürütmek için gayretlerim var. Erzurumlular arasında Erzurum'a hizmet etmek düşünülür hep. Yurt dışına çıkınca, bu Türkiye için hizmet anlayışına dönüşüyor. Çünkü özlem bütün Türkiye için olmaya başlıyor. Ama Erzurum'un yeri bir başka tabi" diye konuştu.
"HEM BİLİM HEM DE MÜZİK ELÇİSİ OLDUM" Bilim alanında birçok başarılara imza atan Prof. Dr. Bahri Karaçay, müzikle de yakından ilgilendiğini dile getirerek, şu ifadelerde bulundu:
"Sadece Erzurum değil, Türkiye'nin ilk halk müziği çocuk korosunun elemanı olmanın gururunu taşıyorum. Şair Nef'i Orta Okulu birinci sınıfındayken, Erzurum Halk Oyunları ve Halk Türküleri Turizm Derneği tarafından kırk kişilik bir çocuk korosu kuruldu. Bu, Türkiye'nin ilk halk müziği çocuk korosuydu. Ben de ona katıldım. 12 Mart Kurtuluş Şenlikleri'nde 'Göç Göç' oldu uzun havasını okumuştum. Çok beğenilmişti. Çok değerli hocalarımdan eğitim aldım. Suat Işıklı, Metin Gülebenzer, Cengiz Çelenk, Betil Dövenler ve Ragıp Topçu hocalarımdı. 2004 yılı Nisan ayında Erzurum'daydım ve bir arkadaşın mağazasında yeni tanıştığım hemşehrilerimizle sohbet ederken, benim 1978 yılında, 'İlden İle' programında Aziziye Tabyaları'ndan Dadaş kıyafetiyle okuduğum 'Göç Göç Oldu' uzun havasını hala hatırladıklarını duymak beni çok sevindirmişti. Suat Işıklı hocamın koro şefi olduğu bir dönemde, TRT'de çalıştım. Kayıtlarımdan bir kısmının korunmak üzere TRT arşivlerine alındığını öğrenmek, müzik ya şamımdaki en manalı olaydır. O çocuk korosunun elemanlarından pek çoğu şu anda Türkiye'nin değişik radyolarında görev yapan değerli devlet sanatçılarımız oldular. Dernekte ve radyoda geçen yıllarım, benim için çok değerlidir ve kurmuş olduğum arkadaşlık ve dostluklar hala devam etmektedir."
Müzik çalışmalarına, Amerika'da doktorasını tamamlayıncaya kadar ara verdiğini ifade eden Prof. Dr. Bahri Karaçay, şöyle konuştu:
"1997 yılında TÜRKANA (Özü, orijini Türk olan demek) adında bir grup kurdum. Tamamen Türk müziği yapmamıza rağmen, sadece iki kişi Türk, diğerleri Amerikalı arkadaşlar. Grupta Kaval çalan Amerikalı Leslie'nin konserlerimizin sonunda sürpriz olarak 'Memleketim' parçasını Türkçe olarak söylemesi ve bunun karşısında memleket özlemi çeken vatandaşlarımızın tepkisini görmek, her defasında tüylerimi ürpertmiştir. Bu arada beste yapmaya da başladım. İlk CD'mizde altı bestemi kaydettik. Şarkılarımdan ikisini internet sitemden indirip dinleyebilirsiniz. Adresim, www.bahrikaracay.com . TÜRKANA'ya Türkiye basınında da yer verildi. Şikago Türk Festivali'nde bir konser verdik. Radyo ve televizyonda pek çok programlarımız oldu. Yine gazetelerde hakkımda makaleler yayınlandı. Üniversitelerin konservatuar bölümlerinde Türk müziği dersleri vermeye başladım. Bu derslerde slaytlarla önce kültürümüz hakkında bilgi verip, daha sonra sazla, kemanla müziğimizden örnekler veriyorum. Çok ilgi çektiği için sadece bulunduğum eyalette vermekle kalmayıp, onun dışında farklı eyaletlere de gitmeye başladım."