Sam Raimi’yi severim. Ama kendisinin çektiği Spider-Man üçlemesiyle ilgili hislerim aksi yönde. Spider-Man benim belki de en çok okuduğum çizgi romandır, benim çizgi roman okumaya başlamamda ciddi bir rolü vardır. Hatta Spider-Man’in Teksas-Tommiks gibi siyah beyaz, gazete kağıdına basılmış halleri benim ilk çizgi romanlarımdır büyük ihtimalle. Bu sebepledir ki, kendisinin büyük bir çizgi roman hayranı olduğunu bilmeme rağmen, filmlerinin o çizgi romanların hissini verebildiğini düşünmüyorum.
Bu işi yapmak istemeyen, sorumluluğunun farkında, ciddi Peter Parker tamam ama bu ağır yüke karşı işinden zevk alan, düşmanlarıyla dalga geçen, eğlenceli Spidey’i bir türlü bulamadım, ki benim gözümde -Superman’in izci idealizminde olması kadar- karakterin özünün oluşturan en önemli unsurlardan biri de buydu. Pek çok işi umarsızca eleştirme sebeplerimden biri de stüdyoların ellerindeki karakterlerin özünü yakalayamaması.
Neyse konumuza dönelim. O sebepledir ki, Raimi’nin The Week’e yaptığı son açıklamalar pek çoğunuzu ciddi anlamda heyecanlandırma potansiyeli gösterse de ben aynı duyguları taşımıyorum ne yazık ki. Yaptığı açıklamalar bir nevi itiraf gibi başlıyor; “Üçüncü Spider-Man filminde batırdığımı biliyorum.” ki bütün suçun kendisinde olmadığını, esas suçun işine karışan stüdyoda olduğunu bilsek de, yine de film kötüydü evet. Sizi heyecanlandıracak söylemleriyle tamamlıyor Raimi; “Marvel şu an bir bütün olarak ilerliyor, bunun farkındayım. Biliyorum şu an bana ihtiyaçları yok. Ama yardımımı isterlerse çok mutlu olurum. İstenmek çok güzel olurdu”.
Evet yönetmenimiz biraz yem atmış, şu sıraların trendine ben de bir selam vereyim demiş. Şahsi yorumum Raimi Spider-Man’le ilgili görevini tamamladı. Ama kendisi çok daha farklı bir projeyle Marvel’a güzel bir tat getirebilir, atıyorum bir Blade filmiyle, belki Punisher’la, ne biliyim Vision’la. Ama Spidey biraz farklı biriyle daha başarılı olacaktır kanımca. Daha genç, ergen bir Spidey diyince aklıma Sam Raimi’den ne kazanırız fikri gelmiyor ne yazık ki.