HABER

Eşini öldürene aylık yok

ANKARA - Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, eşini kasten öldüren bir kadına SSK'dan ölüm aylığı bağlanamayacağına karar verdi. Bir kadının SSK'dan aldığı ölüm aylığı, kocasını kasten öldürdüğü gerekçesiyle kesildi ve ödenen aylıkların iadesi istendi.

Kadın, öldürme olayının kocasının ağır tahriki nedeniyle meydana geldiğini savunarak, ölüm aylığı bağlanması ve ödenmeyen aylıkların iadesine karar verilmesi istemiyle dava açtı.

Adana 1. İş Mahkemesi, davayı reddetti. Davacı kadın, yerel mahkemenin kararını temyiz etti. Temyiz istemini görüşen Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin kararını bozdu.

Bozma kararından sonra dosyayı yeniden inceleyen yerel mahkeme, ilk kararında direndi.

Davacının bu kararı da temyiz etmesi üzerine dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'na geldi. Hukuk Genel Kurulu, yerel mahkemenin direnme kararını oyçokluğuyla onadı.

Genel Kurul'un kararında, Sosyal Sigortalar Kanunu'nda ayrı bir düzenleme bulunmadığı ifade edilerek, sorunun çözümünde genel hükümlerden yararlanılması gerektiği vurgulandı.

Türk Medeni Kanunu'nun miras bırakanı kasten ve hukuka aykırı olarak öldüren veya öldürmeye teşebbüs edenlerin mirasçı olamayacakları gibi, ölüme bağlı herhangi bir hak da edinemeyeceklerini hükme bağladığı anımsatılan kararda, Emekli Sandığı Kanunu'nun aylık bağlanacak kişiyi kasten ve haksız yere öldüren veya öldürmeye teşebbüs edenlere dul ve yetim aylığı bağlanamayacağını öngördüğü kaydedildi. Kararda, şöyle devam edildi:

"Türk Medeni Kanunu ve Emekli Sandığı Kanunu'nda belirtilen hükümler sosyal güvenlik hukuku alanında evrensel hukuk ilkeleri arasında yer alan 'hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı' ilkesinin gözetilmesini zorunlu kılmakta, sigortalının kasten öldürülmesi halinde Sosyal Sigortalar Kanunu'nda öncelikle aranan 'ölüm aylığına hak kazanma' olgusunun gerçekleşmediği sonucunu ortaya koymaktadır.

Aksine düşünce, yasa koyucunun temel kavramlar yönünden sosyal güvenlik kurumları arasında farklılık yaratmak istediği sonucunu ortaya koyacaktır ki, bu durumda buna ilişkin düzenlemeye yasa metninde açıkça yer verilmiş olması gerekirdi."

Çoğunluğun görüşüne katılmayan 9. Hukuk Dairesi Üyesi Mustafa Kıcalıoğlu, karşı oy yazısında, bu durumda bir kanun boşluğu bulunduğunu belirterek, kanun koyucunun bu boşluğu bilinçli bıraktığı düşüncesinin daha doğru olacağını savundu.

En Çok Aranan Haberler