Akşamın ilk saatlerinde Dubai’de gökyüzü pembe ve şeftali tonlarında, güneş batıyor. Şehri ikiye bölen tuzlu su nehrinin kenarında, gökyüzünün suyu aydınlatmasını ilerideki baharat pazarından yükselen tarçın, karanfil ve buhur kokuları eşliğinde izliyoruz.
Bur Dubai, Birleşik Arap Emirlikleri'nin orijinal ticaret merkezi ve 100 yılı aşkın bir süredir de ticari kalbi. Bugün yeni Dubai’nin modernliğini yansıtmasa da, canlı baharat pazarları ve dalgakıranları ile Bur Dubai hala Ortadoğu ticaretinin en kalabalık yerlerinden biri.
Arap yarımadasının zengin bir deniz tarihi var. Ahşap tekneler ya da yelkenliler bölgede yüzyıllardır kullanılmakta ve balıkçılık, inci dalgıçlığı sektörleri ve ticaretin gelişmesinde önemli bir rol oynamışlar. Dubai’de beş yıldızlı plajlar meydana çıkmadan önce kıyılarında yaşayan kişiler için bu yelkenliler bir yaşam tarzıydı. Günümüzde Emirlikler balıklardan çok daha farklı şeylerle ilgilense de bu geleneksel ulaşım yolu hala Dubai Koyu'nun önemli araçlarından biri. Koyun her iki tarafında bulunan limanlar, büyük ve renkli kargo yelkenlileri İran’dan ve diğer ülkelerden gelen malları taşıyor. Bu arada yayalar karşıya kısa ve tahtadan yapılma kayıklarla geçiyor. Bu su taksilerinin iki tarafı da açık ve tepelerinde çok ufak bir çatıları var.
Tüm bu hareketliliğin ortasında yelkenliler ve eski Arap günlerini hatırlatan görkemli tekneler var. İnce çerçeveli, küçük gövdeli ve yüksek direkleri ile bu tekneler günümüzde motor ile çalışıyor ve genelde tur amaçlı kullanılıyor. Geleneksel zanaatçiler sayesinde, kayıklara ve kargo yelkenlilerine kıyasla, bu tekneler ağırbaşlılıklarını ve eski güzelliklerini koruyor.
Her ne kadar Dubai çevresinde sürekli olarak düzenlenen öğle yemeği, akşam yemeği, ay ışığı ve gezi turları bu yelkenlilerle yapılsa da ben bu deneyimi Arap teknesi ile yaşamak istedim. Gün batımından hemen sonra, içinde kuyumcuları, pastaneleri, terzileri ve baharat satıcılarını barındıran baharat pazarının yanındaki Bur Dubai Kayık İstasyonu'na gittim. Baharat satıcıları hararetli bir şekilde akşam satışlarını arttırmaya çalışıyor çünkü akşam saatleri gündüze (havanın neredeyse 50 derece olduğu zaman) göre oldukça karlı. Akşam saatleri kayıkla karşıya geçerek ünlü baharat ve altın pazarlarını barındıran Deyra’yı görmek için en güzel saatler.
Tersanede yüzen dalgakıranlara ulaşmayı sağlayan pek çok ahşap rampa bulunuyor. Sisli ve baharat kokulu havada bu hareketli alan kayıkta kendine güvenli bir yer bulmaya çalışan yolcularla dolu. Bu esnada yanınızdan içi kıyafetlerle ve ipeklerle dolu bir el arabası ile geçen ve tekstil pazarına doğru giden adamı görebilirsiniz.
Daha önceki yüzyıllarda bu su yolu İran, Çin ve Hindistan gibi karşı bölgelerden gelen ve mücevher, egzotik yiyecekler, el sanatları ürünleri taşıyan yelkenlilerle doluydu. Günümüzde bu alan kente giden tüccarlar, burka giymiş fakat gözleri sürmeli kadınlar, dize kadar uzunlukta ve beyaz geleneksel kıyafetleri giymiş erkekler, iyi giyinmiş işadamları ve tahta banklarda kendilerine yer arayan turistlerle dolu.
Bir dirhem tutarında olan bu yolculuklar, şehrin bu yüzüne inanmayan kişiler için ideal. Kalabalık tarafından itildikten sonra yanaşan kayıkta yer buldum. Daha sonra genç bir yerli aile de bana katıldı. Anneleri etrafta oynayan iki erkek çocuğunu yüksek sesle azarlıyordu.
Kayık kullanan adam herkesten paraları uzatmasını istedi ve yolculuğumuza başladık. Nehrin yukarısında doğru yavaşça devam eden yolculuğunuzda pazarların yanından geçtik. Suyun sakince kayığımıza çarpması, yanımızdan geçen teknelerdeki kahkaha sesleri ve küçük motorların çalışma sesi daha sonra ezan sesleri ile birleşince, yolculuğumuz görselliğin yanı sıra farklı bir işitsellik de sunmaya başladı. Günün bu saatlerinde karşıya geçmek gerçekten büyüleyici: güneş batarken gökyüzünün aldığı o derin turuncu renk, Bur Dubai’nin geleneksel rüzgar kuleleri ve minareleri gökyüzünde keskin bir iz bırakıyor. Kayığımız karşı kıyıya yaklaşırken egzotik baharatların keskin kokusu iyice belirginleşiyor.
İleride küçükten büyüğe dizilmiş binaları görüyoruz; Büyük Camii'nin alçak kubbeleri, Radisson Blu Otel'in belirgin kuleleri ve piramit şekilli Wafi AVM dahil olmak üzere parıldayan gökdelenler, canlı mahalleler, sayısız oteller, dükkanlar ve restoranlar ile dünyanın en uzun binası olan Burj Khalifa.
Güneş batıp gökyüzü kararınca Al Mansour’u kaplayan yüzlerce küçük ışık, Dubai’nin en eski yelkenlisi olan ve daha sonra gezici restorana dönüştürülen bu yelkenliyi aydınlatıyor ve suda zarifçe süzülüyor. Yelkenli adeta bir heykeli andıran görüntüsü ile herkesi kendine hayran bırakıyor. Bu ihtişamlı yelkenli gecenin karanlığında karşımızda usul usul süzülürken, bizim teknede olan herkesin konuşmaları yavaşlıyor. Büyük teknedeki kişiler belki bir akşam yemeği gezintisine gitmek için oradalar, ama onları izlerken asıl biz keyif alıyoruz.
Bu sıcak gecenin karanlığındaki kırmızı ışıklar bizi sarıp sarmalıyor. Dubai Koyu artık geceyi tüm ihtişamıyla karşılıyor.
Kayığımız Deyra Pazarı Kayık İstasyonu'na geliyor ve yolcular baharat pazarlarının baş döndürücü meydanlarını incelemek ya da altın pazarında takas yapmak için kayıktan iniyor. Bu yolculuk belki sadece bir kaç dakika sürüyor fakat bizi parlayan güzel binaların ve lüks arabaların dünyasından alıp uzaklara götürüyor. Eskiden Dubai’yi doğuya bağlayan karayolu olan bu alanda kayık ile gezinti yapmak beni adeta zamanda geriye götürüyor.