İSTANBUL (AA) - AİŞE HÜMEYRA BULOVALI - Beyoğlu'nda Osmanlı döneminde külhan olarak kullanılan alan, sanat direktörleri Selçuk Demirci ve Nuri Görsev tarafından "Culter" adıyla hizmet verecek bir sanat mekanına dönüştürüldü.
Tiyatro oyunları, film gösterimleri, sergiler, tasarım ve müzik performanslarının yer alacağı tarihi mekanda, oyunculuk, grafik tasarım, yaratıcı yazarlık gibi eğitim programlarıyla atölye çalışmaları düzenlenecek.
Hacı Mimi Külhani Sokak'taki 350 metrekarelik mekana ilişkin AA muhabirine açıklamada bulunan Culter'ın kurucu ortağı, grafik tasarımcı Selçuk Demirci, uzun süre devam eden hazırlıkların ardından açılışın gerçekleştirildiğini söyledi.
Demirci, tiyatro oyuncusu arkadaşı Nuri Görsev'le hayata geçirdikleri "Ödül" adlı oyundan sonra enerjilerinin tuttuğunu belirterek, bu nedenle sanat alanında yeni şeyler denemeye karar verdiklerini aktardı.
Yenilikçi projeler gerçekleştirmek amacıyla bir mekan arayışına gittiklerini vurgulayan Demirci, "Uzunca bir arayış sonrasında külhanın yer aldığı bu mekanı bulduk. Bu mekan aslında daha önce bir konut olarak kullanılmış ve gerçekten benim çok ilgimi çekti. Ben aslında sanatta ve farklı alanlardaki kısıtlamaların, bizi bir o kadar daha yaratıcılığa ittiğine inanıyorum. Bu yüzden de bu mekanın bizim yaratıcılığımızı geliştireceğini düşündük." ifadelerini kullandı.
- "Külhan beyler gibi biz de sanatın kimsesizleriyiz"
Selçuk Demirci, mekanın sanat alanına dönüştürülmesi sırasında birçok konuda çekinceler yaşadıklarına işaret ederek, şunları kaydetti:
"İçinde bir külhanın bulunması, tarihi bir birikim barındırması bizi biraz çekincelere sürükledi. Bizi ileriye taşıyacak bir mekanın aslında çok da farkında değildik. Mekan oluşmaya başlayınca gerçekten hayal ettiğimiz şeye yaklaştığımızı fark ettik. Osmanlı'da kullanılan 'Külhan Bey' lakabı, külhan ocağını yakan kişilere verilen bir unvanmış. Genelde de bu iş için kimsesizler seçilirmiş, 24 saat ocağın başında durması gerektiği için. İşte bu hikayeler de bizi oldukça etkiledi. Biz de sanatın kimsesizleriyiz biraz. Çünkü sanatın içine gerçek manasıyla girdiğinizde çok büyük bir dönüşüm başlatmanız, önce kendinizi, sonra insanları, toplumu ve dünyayı keşfetmeniz lazım. Bu süreç sizi kimsesizleştiren bir süreç. Dolayısıyla mekanla bu anlamda da bireysel olarak çok uyuştuk."
Farklı disiplinleri bir araya getiren bir performans sergisi üzerine çalıştıklarını da dile getiren Demirci, "Bu sergide grafik tasarım araştırmalarını projelendirmek istedik. İnsanların tüm kimliklerini bir kenara bırakarak sadeleştiği ve o sadeleşmeye karşı verdiği tepkiler üzerine çalışıyoruz. Bu sergi, aynı zamanda Nuri ile benim hem kişiliklerimizi hem de kariyerimizi bir arada kullanabileceğimiz bir proje oldu. Proje içerisinde tasarım ve performans oyunculuğu çok fazla. İnsanlar sergiyi gezerken, onu destekleyen bir performans oyunculuğu görecekler." dedi.
Demirci, mekanın geri dönüşüm malzemeleriyle hazırlandığına dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Buradaki her şeyi satın almadan, dönüştürerek kullanmaya çalıştık, hem israfı önlemek hem de iklim değişikliklerine karşı mücadeleyi desteklemek adına. Ahşaplar revize edildi. Metaller, demirler hurdacılardan alındı. Mümkün olduğunca bu konuya destek vermeye çalıştık. Bunun dışında afiş basmıyoruz mesela. Dijital işler yaparak, kağıt, boya ve kimyasal madde kullanmaktan çekiniyoruz. Bu anlamda hem bireysel hem de mekan olarak bu mücadeleye hizmet etmeye çalışacağız."
\
- "Mekanın ruhuyla buluşacak işler yapmak istiyoruz"
Nuri Görsev ise külhanın Osmanlı döneminden kalma bir eser olduğunun altını çizerek, "Bu bölgede aslında daha önce büyük bir hamam varmış. Hamam günümüzde yok ama parçaları var. Binayı da yaparken hamamın parçalarını yok etmek istememişler. Üzerine inşa etmişler. Çok ilginçtir ki çok büyük bir hamammış. Bu alanda birçok parçası var ve bazı binalarda da kullanılıyor. Mesela yolun karşısındaki binaların altı hala hamam." değerlendirmesinde bulundu.
Mekanın farklı bir ruha sahip olduğunu kaydeden Görsev, şu bilgileri verdi:
"Bu mekanla birlikte Beyoğlu'nun da bir ruhu var. Bizim de isteğimiz bu ruhla buluşan projeler üretmek. Fakat hepsinden de öte temel bir mottomuz var, iddia ya da güzel bir hayal denilebilir. Biz denenen şeyleri denemekten uzak durarak, yenileri deneyimlemek ve bu mekanın ruhuyla buluşacak işler yapmak istiyoruz."
Görsev, mekana özel "Beyoğlu'nda En Kırmızı Akşam Üstü" başlıklı bir tiyatro oyunu hazırladıklarını aktararak, "28 Aralık'da prömiyerini gerçekleştireceğimiz oyun, bu bölgeyi ve bu bölgede yaşayan entellektüel insanların hayatlarındaki duruşunu anlatıyor. Sonrasında Franz Kafka'nın kaleme aldığı 'Bir Köpeğin Araştırmaları' adlı bir hikayesi var. O hikayeyi, Selçuk'un sahne tasarımıyla tiyatroya uyarlamaya çalışıyoruz ve oyunda bir köpeğin gözünden insanlara toplumu anlatmak istiyoruz. Bu eser de hem ele alınışı hem de sahnelenmesi adına yenilikçi bir şey." dedi.