HABER

Eski TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı hakkında çarpıcı 'Adnan Oktar' iddiası! Sosyal medyadan yanıt verdi: 'Hukuki girişimlerde bulunacağım'

Eski Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı'nın, Adnan Oktar suç örgütünü konu alan ‘Adnan’ belgeselinde, örgüt üyelerinin 1999'da düzenlenen operasyondan kurtulması için sahte işkence raporu hazırladığı iddia edildi. Söz konusu iddiaya Fincancı "Diziyi hazırlayanlar öyle olduğunu iddia etse de ne yazık ki bana ulaşmadılar. Herhangi bir açıklama isteği de olmadı" diyerek yanıt verdi.

Eski TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı hakkında çarpıcı 'Adnan Oktar' iddiası! Sosyal medyadan yanıt verdi: 'Hukuki girişimlerde bulunacağım'

Bir platformda Adnan Oktar suç örgütünü konu alan ‘Adnan’ belgeselinde 1999 yılında örgüte yapılan emniyet operasyonuyla ilgili bölüm dikkat çekti. İddialara göre 1999 yılındaki operasyondan örgüt üyeleri, eski Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın hazırladığı rapor ile kurtuldu.

thumbs_b_c_281d380a5ff71c78d49883e07f0ca425

Emniyet hakkında sahte işkence raporu düzenlediği iddia edilen Fincancı sosyal medya hesabından şu açıklamayı yaptı:

"- İşkence kamu görevlilerinin kasıtlı, korkutma, sindirme amacıyla yaptıkları bir şiddet eylemidir. Fail kamu görevlisi olduğundan devletlerin önleme, uygulamama ve cezasız bırakmama sorumluluğu olan mutlak yasak bir suçtur.

  • İşkence görenin kim olduğu,ne yaptığı işkence suçunu meşrulaştıramaz.Ancak işkenceyi meşrulaştırma çabaları ve cezasızlık işkencenin devam etmesi için yaygın olarak kullanılmakta,işkencenin görünür olması çabalarının değersizleştirilmesi için tüm yöntemler işleme sokulmaktadır.

"RAPORLARI SAHTE GİBİ GÖSTERMEYE ÇALIŞTILAR"

  • Bir belgesel olarak yayına girdiği anlaşılan son dizi de işkencenin meşrulaştırılması için hakikat dışı söylemleriyle kişisel olarak benim düzenlediğim tıbbi değerlendirme raporlarını sahte gibi göstermeye çalışmaktadır.

sebnem-korur-fincanci-aa-1935520

  • Beni hedefe koyar gibi yapan, ancak son noktada çok tehlikeli bir duruma kapı aralayarak, işkence görenlerin zarar görmesine yol açacak ifadelere yer vermektedir.

  • Adli tıp uygulamalarında tıbbi değerlendirme; öykü, tıbbi muayene, ruhsal değerlendirme, tetkikler ve bu aşamalarda derlenen verilerin tartışılması, ayırıcı tanı ile sonunda tanıyı içeren bir sonuçtan oluşur.

  • Bu aşamalar ilk muayenelerde olmadığında eksikler tanımlanarak tüm inceleme adımlarının tamamlanması gereğini ifade eden bir değerlendirme de mümkündür.

  • İşkencenin belgelenmesi için sürdürülen araştırmalar aylar, hatta yıllar sonra işkence tanısı koyabilmeyi mümkün kılan tanı yöntemleri geliştirilebilmesini sağlamıştır. İstanbul Protokolü de tüm bu aşamaları ve yöntemleri içeren bir kılavuzdur.

  • Zarar verdiği ve zarar gördüğü iddia edilen tarafların varlığında bu taraflardan biri istediği olmadığında düzenlenen tıbbi belgeyi, kimi zaman da bu belgeyi düzenleyeni, kurumları değersizleştirmeye, bu olayda olduğu gibi nihai olarak işkenceyi meşrulaştırmaya hizmet eder.

  • İşkenceyi meşrulaştırmak topluma zarar verecek bir girişimdir. Bir kez meşru görüldüğünde toplumun tüm bireyleri işkence görme riski ile karşı karşıyadır.

  • O nedenle işkence ile mücadele eden insan hakları savunucuları kimin kime işkence yaptığından, meşru göstermek için ortaya konanlardan bağımsız ve ayrımsız işkenceyi görünür kılmak için uğraş verirler.

  • Bir yargılama sürecinde olması gereken işkenceyle kanıt toplamak değil adil yargılama ile sürecin yürütülmesidir. Bir suç iddiasının araştırılmasında işkence görenlerin varlığı ve işkencenin görünür kılınması suçun araştırılmasını akamete uğratmaz.

"SUÇUN ÖRTBAS EDİLMESİNE YOL AÇAR"

  • Tam tersine işkence uygulaması mutlak yasak olmasına rağmen devam ettiğinde, cezasız bırakıldığında ve suça dair delillerin uygun yöntemlerle toplanması yerine getirilmediğinde o iddia edilen suçun da örtbas edilmesine yol açar.

  • Sahte rapor iddiaları da bu tıbbi belgelerin değersizleştirilmesi için yaygın olarak kullanılmaktadır. Yalnız bu ülkede değil, dünyanın pek çok ülkesinde bu tür iddialarla on yıllardır karşılaştım.

  • Yapılan soruşturmalarda düzenlenen bütün raporların tıbbi bilgiye ve araştırmaya dayalı sonuçlar olduğunu kanıtlamış olsam da her seferinde denemekten vazgeçmediler, belli ki vazgeçmeyecekler.

"BANA ULAŞMADILAR"

  • Diziyi hazırlayanlar öyle olduğunu iddia etse de ne yazık ki bana ulaşmadılar. Herhangi bir açıklama isteği de olmadı.

  • İlgili tıbbi belgeleme süreci tümünde her zaman uyguladığımız gibi tıp biliminin olanakları ile ve birçok uzmanlık alanından görüşler ve ilgili tetkiklerin değerlendirmesiyle hazırlanmıştır.

  • Elbette bu raporlar tıbbi ortamlarda tartışılabilir. Yeni tetkikler varsa değerlendirilir. Bir bilimsel yayının tartışması bilimsel ilkelerle yapılır ancak işkencenin meşrulaştırılması için kullanılamaz.

  • Uygunsuz bu süreç ve sosyal medyada emek verdiğimiz kurumları da içine alacak biçimde yürütülen karalama kampanyası ile ilgili hukuki girişimlerde bulunacağımı da buradan paylaşayım."

PLATFORMDAN AÇIKLAMA

140journos tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı:

“Şebnem hanım merhaba, sorular belgesel yayınından önce aşağıdaki adreslerden tarafınıza iletilmiştir.

Tarafların haklarındaki iddialara cevaplarına platformumuz her zaman açıktır. Sorularımızı açık olarak aşağıda da yeniden iletiyoruz.

Vereceğiniz yanıtlara belgeselin altındaki açıklamalar ve yorumlar kısmında yer verilecektir.

Bunun haricinde, serinin son bölümünde geniş çaplı bir cevap hakkı kullanmak isterseniz platformumuz bütün taraflara olduğu gibi size de açıktır.”

En Çok Aranan Haberler