Her zaman ev hanımlarının rahat oldukları, çalışanlardan daha az yoruldukları, sabah istedikleri saatte kalkıp akşam istedikleri saatte yattıklarını, canları istediğinde temizlik ve yemek yaptıklarını düşünülür. Ama işin aslı asla böyle değildir. Ev hanımları iyi bilir, hele bir de anneysen her şeysin demektir.
Her gün farklı bir şey pişirmek zorundadır. Beraber yaşadığı herkesin hem damak zevkine hem de sağlığına göre yemek yapmalıdır. Henüz genç bir kızken elini bile süremediği balıkları ayıklamayı öğrenmiş, etleri kasaplardan daha güzel parçalamayı başarabilmiştir.
Ütü yapmaktan nefret etse bile haftada bir gününü muhakkak ütüye ayırır. Eşini, çocuklarını ütüsüz bir yere yollayamaz. Hem sonra elalem ne der?
Yıkar, ütüler, diker, giydirir...
Ev hanımları eşi ya da çocukları hastalanınca sabahlara kadar hatta belki günlerce uyumadan başlarında bekler. Kendisi hasta olmaz, olsa bile yatak döşek yatmaz.
Bildiklerini eksiksiz anlatmak için çabalar. Eşine, çocuklarına ve kendisine yeni bir şeyler öğretmek, eklemek çabasındadır.
Nabza göre şerbet verir, herkesi idare etmeyi iyi bilir. Evdeki huzurdan sorumludur.
Elinden geldiğince çözüm odaklıdır. Karşısına alıp saatlerce konuşup, terapi yapabilir. Sorunu, sıkıntıyı en iyi o anlar. Yapılması gerekenleri bilir, yönlendirir.
Hesap ve idareyi iyi bilir. Evdeki eksikleri, ihtiyaçları denetler ve temin eder.
Kim nerede, ne zaman, neden? Sorularını en iyi o bilir. Gözü bütün ev halkının üzerindedir.
Sıkılıp, üzülse de belli etmemeye çalışır. Aile bireyleri üzülmesin diye içine atar, mutluymuş rolü oynar. Çok üzerine gidildiğinde bayılma numaraları ve ağlıyormuş gibi yaparak dikkatli üzerine çekmekte başarılıdır :)
Herkese eşit ve adaletli davranır.
Çocuklarını yıllarca bıkmadan, usanmadan okula götürüp getirebilir.
Keser, yıkar, tarar, kurutur, bakım yapar, süsler...