İSTANBUL (AA) - ANDAÇ HONGUR - İki oğlu hemofili olarak dünyaya gelen 64 yaşındaki Gönül Kılınç, uzun yıllardır çocuklarının hastalığıyla tek başına mücadele ediyor, 3 çocuğu için her türlü zorluğa göğüs geriyor.
İlk evliliğini 15 yaşındayken görücü usulü yapan Gönül Kılınç'ın bu evliliğinden Bilal ve Nihal adlı iki çocuğu dünyaya geldi. Oğlu Bilal'e, anneden geçen bir hastalık olan hemofili tanısı konulmasının ardından eşinin ailesi tarafından suçlanan ve dışlanan Kılınç, çocuklarını sağlıklı bir ortamda büyütmek istediği için 26 yaşındayken eşinden boşandı. Kılınç, 6 yıl boyunca hemofili hastası oğlu Bilal'e ve kızı Nihal'e tek başına baktı.
Daha sonra ikinci evliliğini yapan Kılınç, hemofili taşıyıcısı olduğunu söylemesine ve tekrar anne olmak istememesine rağmen eşinin ısrarı üzerine üçüncü çocuğu Efe'yi doğurdu. Dünyaya hemofili olarak gelen Efe'de, 6 yaşındayken geçirdiği karbonmonoksit zehirlenmesi nedeniyle mental rahatsızlık oluştu. Efe 2,5 yaşındayken ikinci eşi tarafından terk edilen Gönül Kılınç, ikisi hemofili hastası olan üç çocuğunu, büyük bir yaşam mücadelesiyle büyüttü. 1,5 yıl meme kanseri tedavisi gören ve geçen yıl tedavisi tamamlanan Kılınç, hayatı boyunca kendisini yalnız hissettiği zamanlar olmasına rağmen, yaşamaya ve yaşatmaya devam etti.
Gönül Kılınç, AA muhabirinin sorularını yanıtlarken, oğlu Bilal'e 2-3 yaşlarındayken hemofili tanısı konulduğunu söyledi.
Oğlunda kanamalar, düşmeler, çürümeler meydana gelince kayınvalidesinin bunları kendisinin yaptığını bile düşündüğünü belirten Kılınç, şunları anlattı:
"Hemofili olduğu ve aileden geldiği tanısı konulduktan sonra 'Zürriyetimiz böyle ilerleyecek. Siz biliyordunuz da böyle bir evlilik niye yaptınız?' gibi söylemlerle karşılaştım. Evliliğim oldukça sıkıntılı bir hale geldi. Eşimin ailesi tarafından dışlandım. Hiç unutamadığım bir anımdır; oğlumun damağı kesilmişti, dikiş attırdık ama kanı durmadı. O zaman hemofili olduğunu bilmiyorduk. Çapa'daki bir doktor 'Hiç burada durmayın, Hacettepe'ye gidin' dedi. Çocuk kucağımda uyurken ağzını sıkıyordu, ben de ağzından kan pıhtılarını alıyordum. Eşim otobüste bana birkaç kez vurdu, 'Kanı bozuk, cinsi bozuk kadın' diye. Ondan sonra zaten yürümedi, sürekli böyle devam etti. Bir anneyi teselli edecekken, benimle birlikte evladı için mücadele etmesi gerekirken, beni bu yolda yalnız bıraktı. Düşündüm ve çocuklarımın böyle bir ortamda büyümesini istemediğim için eşimden boşandım."
Eşinden ayrılarak 2 çocuğuna kendi başına bakmaya başlayan Kılınç, "Önceden hemofili tedavisi için faktörümüz yoktu. 1990'lı yıllarda faktör Türkiye'ye geldi. O yıllarda buzlar, plazmalarla tedavi süreçlerini götürüyorduk. Çocuğum ağrı içinde uyuyamazken, beni en çok hiçbir şey yapamamam, çaresizliğim yordu. Devamlı hastanelerde geçti hayatım. Hep okuldaydım, hastanedeydim. 6 sene tek başıma iki çocuğumla yaşadım. İş yerinden gündüz kaç kere koşup eve gittiğimi hatırlamıyorum. Eve yakın mesafede çalışıyordum, arada fırsat buldukça 'Acaba ne yaptılar? Ne oldu?' diye eve koşuyordum. Çocuklarım kimseden yardım almadan, Allah'ın yardımıyla bugünlere geldiler." diye konuştu.
- "Kaderleri de doğum günleri de aynı"
Gönül Kılınç, 8 yıl süren ikinci evliliğini yaptığında eşine hemofili taşıyıcısı olduğunu ve çocuk sahibi olmaması gerektiğini söylediğini aktarırken, "Ama eşim çok istedi çocuğu olmasını. İkinci oğlum Efe doğduktan 1 ay sonra hemofili olduğu anlaşıldı. Ağabeyi Efe'ye tecrübelerini yansıttı. Büyük oğlum Bilal 24 Ocak 1973 doğumlu, Efe 24 Ocak 1989 doğumlu. Kaderleri de doğum günleri de aynı." dedi.
İkinci eşinin yurt dışına kaçarak kendilerini terk ettiğini anlatan Kılınç, Efe'nin 6 yaşındayken şofbenden kaynaklı bir karbonmonoksit zehirlenmesi nedeniyle mental bir rahatsızlığı oluştuğunu söyledi.
Kılınç, hastalıkları nedeniyle çocuklarının tedavisi için damar yoluna girmeyi ve ilaçlarını vermeyi öğrendiğini dile getirerek, "Çocuklarım bana hiç isyan etmedi, 'Doğurmasaydın, niye doğurdun?' demedi. Efe'de kendime kızdım çünkü başka bir çocuk yapmamalıydım. Ama babası çok istedi. Efe'yi dünyaya getirip getirmemekte hep ikilem yaşadım, çok sorguladım kendimi ama kıyamadım, 'Ne olursa olsun dünyaya getireceğim' dedim. Hastalığı kolay değil bu çocukların ama dikkatli olduğunuz ve kurallara uyduğunuz sürece zor değil." dedi.
Aralık 2016'da meme kanseri olduğunu belirten Kılınç, şöyle devam etti:
"Mayıs 2017'de tedavim tamamlandı. Ben tamamen iyileştim ve şimdilik her şey yolunda gidiyor. Aslında 20 yaşımdan beri yaklaşık 40 senedir hastanelerdeyim. Neredeyse bir sağlıkçı kadar çok şey yapabildiğimi söyleyebilirim, hayat öğretiyor. Güçlü olduğumu söylemeleri bana güç veriyor, kendimi güçlü hissediyorum. Hastalığımı öğrendiğimde doktoruma 'Lütfen ne yapılması gerekiyorsa yapalım, ben sizinle el ele yürümeye hazırım. Asla teslim olmayacağım. Benim yapacak çok işim var. Torunlarımın mezuniyetini göreceğim. Efe'nin bana ihtiyacı var. Ne gerekiyorsa yapalım, ben her şeye hazırım.' dedim. Hastalıklar bana böyle bir yükümlülüğüm olduğunu öğretmiş olabilir. Kendimi sorumlu hissettim ve gaza geldikçe geldim. Kaçmak hiç aklımdan geçmedi çünkü çocuklarımı bırakıp arkamı dönüp gitsem, bir saniye bile duramam, kahrımdan ölürüm. Ne olursa olsun, gözümü kapatana kadar onlarlayım. Annelik galiba böyle bir şey. Hastanede çocuklarım elimde koşturuyordum, babaları yanımda değil, tek başımayım. Sonra bir bakıyorum bir baba, karısı yok yanında çocuğunu sırtlamış ve tedavi ettirmeye gelmiş. O zaman kendime 'Neden?' diye soruyordum. Kendimi yalnız hissettiğim çok zaman oldu, 'Evelallah' dedim hiç o boyutlara geçmeden yoluma devam ettim. Benim ölmeye bile hakkım yok, dürüst olmak lazımsa."