ALİ BALLI - Türk Sanat Müziği'nin güçlü seslerinden şarkıcı Safiye Soyman, yatağa mahkum MS hastası 35 yaşındaki oğlu için hem bir anne hem de sanatçı olarak mücadele veriyor.
Safiye Soyman'ın sağlıklı bir yaşam süren oğlu Harun Aköz'ün hayatı, yaklaşık 19 yıl önce bir kas ve sinir hastalığı olan Multiple Skleroz (MS) teşhisiyle altüst oldu.
Hızla hastalığı ilerleyen ve yatağa mahkum kalan Aköz'e annesi Soyman, bir bebek gibi bakmaya başladı.
Sağlığına iyi geldiği için bakıcılarının da yardımıyla Bodrum ilçesinde yaşamını sürdüren Soyman ve oğlu, çevresindekilere de yaşama sevinci aşılıyor.
Yardımcılarıyla birlikte oğlunu evinden çıkartarak farklı mekanlara götüren Soyman, zaman zaman gittikleri otantik restoranlarda oğluna kendi eliyle sarma ve bazlama yapıyor.
Soyman, bunları yaparken oğlunun sevdiği şarkıları söylemeyi de ihmal etmiyor.
Safiye Soyman, oğlunun hastalığa yakalanma sürecini AA muhabirine anlattı.
Hastalık seyrinin oğlunun ayağında karıncalanmayla baş gösterdiğini ifade eden Soyman, "O dönemde oğlum bana 'Anne ayağımda karıncalanma var' dedi, daha sonra ayakları birbirine dolanmaya başladı. Doktora gitti ancak 'Bir şey yok' demişler. Daha sonra gözünden anladım ve 'Oğlum bir göz doktoruna git' dedim. Orada da bir şey bulamadılar. 'MR çektirelim' dedim hastalık MR'dan sonra tespit edildi." dedi.
Doktorların oğluna MS teşhisi koyduğunu ve daha sonra bu hastalığı araştırdığını anlatan Soyman, şöyle konuştu:
"Doktorlara 'Bu ölümcül bir hastalık mıdır?' diye sordum. 'Kanser, tümör değil' dediler. Ben de 'Şükürler olsun' dedim. Ne olduğunu bilmiyordum. O zamanlar bir gazinoda çalışıyordum. Bu hastalığı biz üzerimize bir gömlek gibi giydik ve taşıyoruz. Oğlum yine de nefes alıyor, ona şükrediyorum."
Oğlunun çok zeki bir çocuk olduğunu belirten Soyman, şöyle konuştu:
"Oğlum turizm bölümünü bitirdi. Hastalandı, eve kapatmadık, dışarıdan uluslararası işletme bölümünü de okudu ve mezun olma aşamasına geldi. İkinci diplomasını çok hastalandığı için daha alamadı ama çok yönlü bir çocuktu. Benim oğluma nazar değdi."
Soyman, oğlunun işiyle uğraşırken bir anda bu hastalığa yakalandığını dile getirerek, böyle bir hastalığı Allah'ın kimseye yaşatmaması temennisinde bulundu.
- "Ben hep gülmek zorundayım"
Bir anne ve sanatçı olarak çok zor günler geçirdiğini ifade eden Soyman, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sahneye çıkıyorum, gülmek zorundayım, şarkı söylüyorum, gülmek zorundayım, ben de bir anneyim. Bu yaşadıklarımı hiç kimseye belli etmedim. Herkese moral vermek zorundayım. Hele hele oğlumun benim üzüldüğümü görmesini asla istemiyorum. Bu anlatılmayacak bir şey. Oğlum da benim gibiydi, neşeliydi. Oğlumun sosyal hayatını hiçbir şekilde ihmal etmedim. Biz hep Harun için yaşam mücadelesi verdik. Çoğu zaman gırgır şamata yapıyoruz, gülmek zorunda kalıyoruz ama işte gerçek Safiye Soyman."
Bugüne kadar yaşadığı hiçbir şeye isyan etmediğini söyleyen Soyman, oğlunun da sağlığında kendisine hep "Beterin beteri var, ben iyiyim" dediğini aktardı.
MS hastalığı için yeni çareler arandığını kaydeden Soyman, "Bir ayağımız İstanbul, bir ayağımız da Bodrum'da. Oğluma Bodrum havası, oksijeni çok iyi geldi. 3 yıldır doktora bile gitmiyoruz. Oğlumu kapalı yerlere götürmemeye çalışıyorum. Oğlumu hiçbir şeyden mahrum etmemeye çalışıyorum. Elimden ne geliyorsa yapıyorum. Bütün kazancım, çalıştığım oğlum için. Oğluma her şey feda olsun." dedi.
Soyman, oğluna ömrünün sonuna kadar bakacağını, onun sağlığına kavuşması için ne gerekiyorsa yapacağını anlatırken, duygulu anlar yaşadı.
- "Benim oğlum da iyi olacak"
Teknolojinin çok ilerlediğini ve kanser hastalığına bile çare bulunmaya başlandığına dikkati çeken Soyman, "Benim oğlum da iyi olacak. MS hastalığına da çare bulunmaya başlandı. Dünyada ne çıktıysa onu araştırıyorum. Bakmayın benim güldüğüme. Her zaman bir umut vardır, hiçbir zaman umudumu kesmeyeceğim." ifadesini kullandı.
Oğlunun Bodrum'da yaşadığını ve onu güzel ortamlardan hiç ayırmadığını, işi gereği sürekli Ankara, İstanbul ve Bodrum arası gidip geldiğini belirten Soyman, "Oğlum benim dünyam. Oğluma bir şey olursa ben yaşayamam." diye konuştu.
Soyman, en çok oğlunun kendisine "anne" demesini özlediğini ve bir gün bunun yaşanacağını düşündüğünü sözlerine ekledi.