Yüz milyarlarca galaksiyi içinde barındıran uzayda dünya bu sistemde sadece bir gezegen. Her insanın kendi ölümü kıyamet olduğu gibi dünyamızın da sonu bizim kıyametimiz olacak. Dünyanın nasıl yok olacağı bir muammayken, kainatın nasıl yok olacağı konusunda çeşitli düşünceler var, işte olası yok oluş senaryolarından bazıları;
İlki ısı devinim bilimine dayanıyor. Bu ısı farklarının ölümü olarak adlandırılabilir. Bir nevi kainat donarak son bulacak. Bu‘Büyük Donma’sonunda evren, her yanı soğumuş, ölü ve boş bir hale gelecektir. 1800’lerde termodinamik bilimi geliştikten sonra, evrenin ancak bu şekilde sona ereceği düşünülüyordu. Fakat 100 yıl önce Albert Einstein’in geliştirdiği geneli zafiyet teorisi evren için daha kötü bir son öngörüyordu. Genel izafiyet, madde ve enerjinin uzayı ve zamanı yamultup çarpıttığını ifade ediyor. Uzay-zaman ve madde-enerji arasındaki bu ilişki tüm evren için geçerlidir. Einstein’a göre evrendeki maddeler evrenin nihai kaderini belirleyecektir.
Bir teori de var olan karanlık enerjinin her şeyi yok edebileceği. ”Evren bir bütün olarak ya genişliyor ya da daralıyordur aynı büyüklükte kalamaz ”teorisini ortaya koyan Einstein’den sonra 1998’de iki ayrı ünlü astrofizikçi ekibi şaşırtıcı bir duyuruda bulundu: evrenin genişlemesi hızlanıyordu. Normal madde ve enerji evrenin bu şekilde davranmasına yol açmazdı. Bu “karanlık enerji” olarak ifade edilen yeni bir enerji türünün varlığını haber veriyordu. Karanlık enerji evreni genişletiyordu. Karanlık enerjinin varlığı, evrendeki şeylerin miktarının onun nihai kaderini belirlemeyeceğini gösteriyordu. Tersine evreni bu karanlık enerji kontrol ediyor, onun genişlemesini sürekli hızlandırıyordu. Bu karanlık enerjinin evreni yok edeceği düşünülüyor. Ayrıca farklı bir teoriye göre karanlık enerji Samanyolu galaksisini parçalayıp içindeki yıldızları savuracak, sonra da karanlık enerjinin çekim gücü Güneş’in Dünya üzerindeki çekim gücünden fazla olduğu için güneş sistemi bozulacak, Dünya patlayacak, evrenin patlamasından hemen önce de atomlar parçalanacaktır. Caldwell buna Büyük Parçalanma adını veriyor, fakat bu teorinin biraz abartı kendisi de kabul ediyor.
Başka bir teori de atom altı parçacıkların incelenmesi sonucu ortaya çıkıyor. Saf suyu bir cam bardağa koyup sıfırın altı bir dereceye kadar soğuttuğumuzda su donma noktasının altında bile süper soğuk bir halde sıvı olarak kalmaya devam eder. Suda herhangi bir parçacık olmadığı ve bardakta da pürüz bulunmadığı için buzun oluşması mümkün olmaz. Fakat bardağa bir tane buz kristali bıraktığımızda su hızla donar. Bu örneğin nedeni ise aynı durumun Uzayda da gerçekleşebileceği. Kuantum fiziğine göre, tümüyle bol bir vakumda az miktarda enerji vardır. Fakat daha az enerjisi olan başka bir vakum da olabilir. Yani evren bir bardak süper soğuk su gibidir. Ancak daha az enerjili vakumun bir ‘baloncuğu’ baş gösterinceye kadar varlığını sürdürecektir. Daha düşük enerjili bir vakum var ise, onun bir baloncuğu bir gün evrende bir yerde ortaya çıkacaktır. Böyle bir durumda insanlar, gezegenler ve hatta yıldızların sonu anlamını taşıyor.
Tüm bu teorileri ile beraber evrenler konusunda içimizi biraz rahatlatacak bir teori daha var. Bulunduğumuz evren birçok evrenden sadece biri ve bu çoklu evrende tek tek evrencikler var. Bizimki donsa bile çoklu evren sonsuza kadar var olmaya devam edecek ve ortaya çıkan yeni evrenciklerde yeni yaşamlar olacaktır.