Birçok anne-baba, ergenlik dönemine giren çocuklarının kendirleriyle paylaşımlarının azaldığından, kendilerin pek az şey anlattıklarından yakınırlar. Gerçekten de ergenler çocukluktan çıkma çabası içine girdikleri bu dönemde çoğu şeyi anne-babalarıyla paylaşmak istemeyebilirler. Sorunlarını kendilerinin çözebileceklerini, anne-babadan yardım istemenin çocukça bir tutum olduğunu düşünmeye başlarlar. Ergenler bu dönemde akranlarıyla daha çok paylaşma eğiliminde olurlar. Kendi duyguları veya sorunlarını anne-babalarına anlattıklarında onlar tarafından anlaşılamayacaklarını düşünürler. Bir miktar mesafe koymaya gereksinimleri vardır. Çocuk gibi davranılmaktan hoşlanmazlar, kendilerini ispatlama çabası içindedirler. Bazı ergenler, anne-babaların sorularının kendilerini kontrol etmek amacıyla sorulduğunu düşünürler ve bu yüzden de yanıt vermek istemeyebilirler. Kontrol edilmek, ergen için kendisine güvenilmediği anlamını taşıyabilir. Bu tür sorular ona göre sohbet amaçlı değil, kontrol amaçlı sorulur. Bu konuda ergenlerin haklı bir yönü de vardır. Çünkü genellikle anne-babalar ergenle konuşmaya başladıklarında sohbet bir süre sonra öğüt vermeye dönüşür, anne-baba kendisi konuşup ergenin dinlemesini ve söylediklerini yapmasını bekler. Özellikle de ders çalışma konusu gündeme geldiğinde sohbet "hayatta başarı" üzerine söylev çekmeye dönüşür. Ergenler bir süre sonra bunu öğrenir ve aynı konunun tekrarlanmasından sıkıntı duymaya başlarlar. Ergen bu durumda anne-babasının yalnızca kendisinin okul başarısı ile ilgilendiğini, kendisiyle ilgili başka hiçbir konuya ilgi göstermediğini söyleyerek konuşmanın bir anlamı olmadığı düşüncesiyle kendisini çeker.
Kendinizle kıyaslamayın!
Ergenler bir yandan kendi seçimlerini yapmak isterken diğer taraftan da anne-babalarıyla bağlarını sürdürmek, yaptıkları seçimler konusunda onların onayını almak, beğenisini kazanmak ihtiyacı duyarlar. Yaptıkları seçimler ya da ileri sürdükleri fikirler konusunda anne-babaları eleştiri de bulunduğunda beğenilmediklerinde kendilerini anlaşılmamış hisseder, bazen de anne-babayı modası geçmişlikle eleştirebilirler. Erişkinlerin çoğu, çocukluğunu hatırlamaz ama kendi ergenlik dönemlerini hatırlarlar ve "Ben senin yaşındayken..." diye başlayan söylevler çekerek kendi ergenlik dönemleriyle çocuklarınınkini kıyaslayan konuşmalar yaparlar. Ergen için bu tür konuşmaların pek de bir anlamı yoktur. Ergen için önemli olan şimdiki zaman ve bu zamanın gereksinimlerine uymaktır. Geçmiş ve gelecek onu daha az ilgilendirir. Bu da anne-babaların ilgilendikleri konularla ergenin ilgi alanlarının farklılaşmasına ve iletişimin kopmasına neden olur.
Doğru iletişim için
Ergenlerle iletişim kurmanın yolu; daha az öğüt vermek, daha çok dinlemede kalmak ve anlamaya çalışmaktır. Geri bildirimler dürüstçe, ama eşitlikçi bir tarzda yapılmalı, alay eder ve küçük görür tarzda olmamalıdır. Çocuğunuz yaptığı herşeyi beğenmeniz ve onaylamanız tabii ki beklenemez, ama kendi beğenilerinizi ortaya koyarken onun beğenilerini aşağılama hakkına da sahip değilsiniz, bunu unutmamak gerekir. Eğer ergenin kendi beğenileri kendi tarzı fikirleri olabileceğini kabul edip bunlara saygı gösterir, kendi görüşünüzü de dürüstçe söylerseniz karşılıklı iletişim sürdürmek mümkün olacaktır. Dikkat edilmesi gereken nokta; kendi fikirlerinizin ya da zevklerinizin ergeninkinden üstün olduğu yanılgısı ile hareket etmemektir. Örneğin; siyahlar giyinmiş kızınıza, "Ortaçağ cadısı gibi olmuşsun." demek yerine "Ben bu kadar koyu renk giyinmenin seni soluk gösterdiğini düşünüyorum, ama yine de son karar senin." diyebilirsiniz. Böylece çocuğunuz sizin onu olgun bir insan olarak gördüğünüzü düşünecek ve buna uygun davranacaktır.
Büyüdüğünü anlamasına yardımcı olun!
Anne-babaların yaptıkları bir başka hata, ergenle konuşurken yalnızca onun sorunları ile ilgili konuşmak gerektiğini düşünmeleridir. Yalnızca ergenin sorunlarına, derslerine ve gelecek planlarına ilgi gösterirler. Oysa ergenler de erişkinler gibi düşünebilir, tartışabilir, eleştirebilir, başkalarının sorunlarına ilgi duyar, çözüm üretebilir hale gelirler. Bu nedenle sohbetlerin yalnızca ergen üzerine odaklanması; onun kendisini, ilgi gösterilecek, yardım edilecek bir çocuk gibi algılanmasına neden olur. Ergen artık yardım edilecek, sorunu çözülecek insan olmaktan çıkmalı; kendisini başkalarına ilgi gösteren, çözüm üreten, düşünen, sorun çözen bir kişi gibi algılayabilmelidir ki büyüdüğünü anlasın! Bunun için de ergenin fikrini sormak, yardım istemek ve bazen ona danışmak gereklidir. Bu yaklaşımla ergen kendisini dünyanın merkezi olarak görmekten yavaş yavaş çıkar, erişkinlerin hep şikayet ettiği bencilliğinden kurtulur ve kendisini erişkin gibi sorumluluk sahibi bir kişi olarak algılamaya doğru adımlar atar.