Bu nedenle yaşlanma süreciyle beraber oluşan cildimizin kırışmasını, sarkmasını, lekelenmesini, matlaşmasını ilk olarak yüzümüzde fark ederiz. Aslında yavaş yavaş gelişen yaşlanma bulguları, bazen biz fark etmeden cildimize yerleşmeye başlar. Ve bir gün aynaya baktığımızda, o eski genç cildimizi tanıyamayız.
İşte bu sürprizle karşılaşmamak için yaşlanma sürecine önlem alarak girmeliyiz. Doğru zamanda yapılacak doğru tedavi seçenekleri ile o canımızı sıkan erken yaşlanma bulgularını ileri düzeye gelmeden engelleyebiliriz. Günümüzde yaşlanma karşıtı tedavi seçeneklerinin artmış olmasından dolayı oldukça şanslıyız. Ancak önemli olan, hangi seçeneğin, hangi yaş grubuna daha uygun olduğunu bilmektir. Bu sayede yanlış ve gereksiz tedavi seçeneklerinden de kendimizi koruyabiliriz. Önlem tedavileri doğru yapıldığında ne kadar koruyucu ise, yanlış ve gereksiz yoğunlukta yapılan tedaviler sonucunda da cilt daha çok yorulacaktır. Bu nedenle hangi tedavinin hangi yaş grubuna daha uygun olduğunu bilmek çok önemlidir.
Yaşlanma sürecini etkileyen birçok faktör bulunmaktadır. Bunlardan bazıları; genetik yatkınlık, çevresel faktörler, güneş ışınları, yer çekiminin etkisi, dengesiz beslenme, sigara kullanımı olarak sayılabilir. Bu faktörlerin etkisi ile ortalama 35 yaştan sonra, yaşlılık belirtileri yüzümüzde belirmeye başlar. Yaşlanma bulgularımız çok mimik kullanma ve genetik yatkınlığımız nedeniyle daha erken yaşlarda da oluşabilir. Önemli olan bu bulguların ortaya çıktığını hissettiğimiz andan itibaren, yaşlanma karşıtı uygun tedavi seçeneklerine başvurmaktır.
Özellikle çok mimik yapan kişilerde alında, iki kaş arasında, göz kenarlarında zaman içinde belirginleşen, mimik yapmadan bile yerleşen çizgiler oluşabilmektedir. Bu çizgiler o kadar belirginleşebilir ki, yazın kasılmanın içinde kalan bölge bronzlaşmaz ve tatil sonrası alın ve kaş arasında bronzlaşmamış beyaz bir hat şeklinde ilginç bir görüntü oluşabilir. Bu belirtiler başlandığında yapılabilecek en basit yaklaşım, düşük doz botulinum toksin uygulaması ile çizgilerin artmasını önlemektir. Bu tedavi ile açılamayan çizgilere hyaluronik asit dolgu enjeksiyonu yapılarak derinleşmeleri önlenebilir. Çizgilerin başlangıç evresinde yapılan bu tedaviler sayesinde, ilerleyen dönemlerde olabilecek derin oluklanmaların önüne geçilebilir.
Yaşlanma sürecinde bazen mimik çizgileri çok belirginleşmeden cildin kalitesinde azalma olur. Özellikle sigara kullanan, düzensiz yaşamı olan kişilerde çevresel faktörlerin etkisi ile cildin kendini yenileme özelliği azalır. Bu gibi durumlarda yapılacak kimyasal peeling tedavisi cildin hemen canlanmasını sağlayabilir. Ayrıca vitamin enjeksiyonu , PRP tedavisi , lazer ve kombinasyon tedavileri de diğer tedavi seçeneklerini oluşturur. Lekelenme şikayeti ön planda olan bir kişi için, öncesinde enzim peeling, sonrasında birkaç seans PRP tedavisi ile çok daha genç bir cilt ortaya çıkar.
Yaşlanma süreci ayrıca, çizgiler oluşmadan özellikle burundan ağız köşesine uzanan bölgede oluklanma, yüz ovalinin bozulacağı şekilde yanaklarda sarkma ve gıdı oluşumu şeklinde kendini gösterebilir. Bu gibi durumlarda radyofrekans ve ultrason kombinasyon tedavileri sayesinde kollajen dokuda toparlanma sağlanarak, sarkma ilerlemeden önüne geçilebilir. Saten yüz germe adını verdiğimiz bu tedavi yöntemi, günümüzde ameliyatsız yüz germe tedavilerinin en önemlilerinden birini oluşturmaktadır. İşlem ağrısız olduğunda anestezi gerekmez. Öncesinde anestezi gerekmeden yapılan bir işlem olması tedavinin avantajlarından biridir. Ayrıca işlem sonrasında herhangi bir morarma, şişme olmaması sayesinde hasta işlemden çıkar çıkmaz sosyal hayatına devam edebilir. Tedavi sırasında bağ doku sentezine yardımcı olması için işlem öncesi 24 saat ile işlem sonrası 24 saat boyunca bol bol su içilmesi gerekir. Bunun dışında hasta günlük hayatına aynen devam eder. Genellikle sarkmanın tam olarak önüne geçilebilmesi için haftada bir dört seans uygulama önerilir. Bu tedavi sonrasında güneşe çıkmada herhangi bir sakınca olmadığından, yaz mevsiminde de yapılabilen bir tedavi seçeneğidir. Bu sayede tedavinin uygulandığı günde bile deniz ya da havuza girilmesinde bir sakınca olmaz. Bu tedavinin uygulandığı ilk seansta bile toparlanma görülürken, maksimum etkinin ortaya çıkması ortalama üçüncü ayın sonunda görülür. Hiçbir yan etkisi olmayan bir tedavi seçeneği olduğu için, yaşlanma önlemi olarak, ayrıca ilerleyen dönemlerde ameliyat ihtiyacına gerek olmadan sarkma tedavisi isteyen kişiler için en doğru tedavi seçeneklerinden biridir.
Hangi önlem tedavisi yapılırsa yapılsın, asla ihmal etmememiz gereken en önemli adımlar: Güneş koruyucu kullanmak ve doğru yaşlanma karşıtı ürünlerin kullanılmasıdır. Güneş ışınları yaşlanma bulgularının baş mimarlarından biridir. Bu nedenle özellikle sabah saat 10 ile akşamüstü saat 17 arasında daima güneşten korunmak gerekmektedir. D vitamini ihtiyacımız kadar olan güneş ışınlarını bu saatler dışında güneşte kalarak sağlayabiliriz. Ancak bu saat aralığında daima en az 30 faktör içeren güneş koruyucular, geniş kenarlı şapkalar kullanarak, şemsiye altında güneşlenmek gibi önlemler alarak güneşten korunmalıyız. Bunula beraber, özellikle 30 yaşından sonra doğru yaşlanma karşıtı bakım ürünleri ile cildimizin yaşlanmasına meydan okumalıyız. Yaşlanma karşıtı ürünler, çizgilerimiz derinleştiğinde yeterli etkiyi gösteremezler. Ancak önlem olarak kullandığımız takdirde, tedavi başarımızı arttırıp, yaşlanmamızı geciktirirler.
Günümüzde teknolojinin de ilerlemesi ile yaşlanma bulguları henüz başlangıç aşamasındayken yapılacak birçok önlem tedavisi bulunmaktadır. Bu sayede çok zahmete girmeden, cildimizin 35 yaşındaki halini, ilerleyen yaşlarımıza kadar koruyabiliriz. Böylece aynaya bakıp yüzümüzü gördüğümüzde kendimizi daima genç hissederiz. Genç bir görünüm ile genç bir ruha sahip oluruz. Genç bir cilt, genç bir ruh ve mutlu gülüşler için, doğru tedavi yöntemlerini seçmeliyiz.
Dr. Öykü Maraşoğlu Çelen
Dermatoloji Uzmanı
Doktorlar Merkezi, Abdi İpekçi Cad. Reasürans Han 1 No:57 Kat:4 Nişantaşı-İstanbul
Tel: 0 212 234 58 55
www.oykucelen.com
www.facebook.com/droykucelen