İşte Çelik'in konuşmasından satırbaşları:
Bir üzüntümü söylemek istiyorum. Bu bütün kesimler için geçerli… Neden magazin haberlerine gösterilen ilginin iş sağlığı güvenliği haberlerine gösterilmediğini sormak istiyorum. Bu konu parlamentoya geldiğinde 7-8 defa haber olmuş ancak bir olay olduğu zaman haberler patlıyor.
Maden iş sağlığı güvenliği ile ilgili sözleşmeler 12 Avrupa ülkesi toplam 28 ülke tarafından onaylanmış. Birileri onayladı da Türkiye takip ediyor durumu yok.
Teftiş konusuna gelince… 2010 yılından itibaren madenlerle ilgili yeni bir teftişi hayata geçirdik. 160 maden ocağı var, her yıl iki kez programlı teftiş ediliyor. Ayrıca ihbar üzerine yaptığımız teftişler var.
Nedir yani, biz müfettişlere ne gibi yetkiler vermişiz. Ocakta ikinci çıkış yolu yoksa burası durdurulur. Mekanik havalandırma yoksa, yedek enerji kaynağı yoksa, patlamaya karşı korunaklı değilse, sensör yoksa, yedek havalandırma yoksa kapatılır diyor.
Bu bahse ocakla ilgili 8 kez programlı teftiş yapmışız 8 kez ihbarlı teftiş yapmışız. Bulunan noksanlar giderilmiş.
Teftişi yapan kim? Maden mühendisi ve iş teftişte olan arkadaşlar. Teftiş anlık bir hadise. Sensörlerden teknik görüntülerden, gereken olmazsa olmazlar değerlendiriliyor.
Eksik var mı bunlar belirleniyor. Ama ocak canlı bir organizma 1 saat sonra 1 gün sonda ve 1 ay sonra neyin olacağını bilemiyorsunuz. Bunun için yasa iş yerinde iş güvenliği uzmanı ve iş hekimi bulundurma zorunluluğunu getiriyor. Maden mühendisi olmak zorunda.
Demek ki madende 24 saat gelişen olayları bildirecek uzman var, bunları rapor ettikleri belgeler var. Hepsine savcılık el koymuş durumda nerede hata ve eksik var çıkacak ortaya. Yapısal sorunlar var. 160 yıllık Zonguldak’ta maden ocaklarımız var. 300 kilometrelik alanlar. Bu sistemde yapısal sorunlar tabii ki var. 3 kıtanın arasında getirdiği rezerv ve çalışma koşulları açısından ciddi sıkıntılarımızı var.
Burada bu araştırma önergesi çok önem arz ediyor. Önemli tespitler ortaya çıkacak. Bu olayda kimse suçlu ortaya çıkacak endişeniz olmasın.
Faruk Çelik’in ardından kürsüye çıkan MHP Manisa milletvekili Hasan Ören şunları söyledi:
Herkesin birbirine bağırma hakkı vardır ancak Ferit Mevlüt Aslanoğlu birine bağırdığında karşıdaki bütün siyasiler hoşgörüyle bakar, herkes bir bildiği olduğunu düşünür, tepki vermezdi. Aramızdan ayrıldı. Başsağlığı diliyorum…
Bu sürece birlikte yürütmeyi bunun Türkiye’nin bir acısı olduğunu, el birliğiyle iktidarıyla, muhalefetiyle işçilerimizi çıkarılması için elimizden gelen gayreti gösterdik.
Hatalar o kadar büyüktü ki kurtulabilenler kendi gayretleri ile ya da dışarıdan gelen müdahalelerle kurtuldular.
Sayın Çalışma Bakanı az önce açıklama yaptı. Madenlerdeki denetimin olduğunu, müfettişlerin çalıştığını ve Çalışma Bakanlığı’nın kusuru olmadığını açıkladı.
Enerji Bakanı da bununla ilgili burada “301 arkadaşımız hayatını kaybettiyse mazerete gerek yok burada bir hata söz konusudur” dedi.
Madenin sahibi de “3 ay daha vaktimiz olsaydı, yaşam odalarını yerleştirecektik ve 300 arkadaşımız ölmeyecekti” dedi.
Bu kürsüden defalarca yalvardık, bunun partiler üstü bir iş olduğunu söyledik. Yalvardık yakardık ne olur Soma’daki olan tehlikenin önlemini alalım dedik.
Hiç yapmadığım bir şeyi yaptım isim zikrettim belki kendilerini tahrik ederim, alınmayanların devreye girmesini sağlarım dedim
Ama size ulaşamadık, beyninize ulaşamadık. Belki de düşünmeyi istemediniz. İçinizden bir kişinin dinlemesi yeterli ama o her zaman TRT 3’ü izlemiyor ki.
Soma’daki olayın gerçek nedeni Siyasetin sermayeye maden sahiplerine tahakkümüdür. Maden sahipleri de siyasetin istediğinin karşılığını verdiğinde siyasilerden istediğidir.
Soma’da hayatını hiçe atıp yüzlerce metre aşağı inen o insanları maden sahibinin baskısı altında tutarsanız, seçimlerde Ak Parti’ye oy verilmediğinde maden ocaklarının kapatılacağını söylerseniz, siyasi baskı sonucu maden sahiplerini sıkıştırır, üretimi arttır baskısı yaparsanız 301 evladımızın cansız bedeniyle karşılaşırız.
Binlerce insanı Başbakan geldiğinde miting alanına getirenin bunu karşılığında bir şey istemeyeceğini mi sanıyorsunuz. Sendikayı ben belirleyeceğim kimin delege olacağına, kimin yönetim kuruluna geleceğine ben karar vereceğim.
Sayın Çalışma Bakanı bana da müfettişlerin ne zaman geleceğiyle ilgili bilgiyi önceden isterim diyor. Manisa milletvekilleri bilmiyor mu çalışma koşullarını. Taşeronluğa kurban olalım. Amele pazarı gibi.
Oradan çıkan insanlar anlatıyorlar. Biriniz duygularına hitap edebilir miyiz diye. O işverenin talebi olan beni denetleme bana gelene telefon açılsın, 3-5 eksiği görüvermesinlerin sonunda 301 evladımızın cansız bedeni.
Anneler ağlıyor. Çocuğu bağırıyor “babamı getirin“ diye. İçeriden çıkan bağırıyor “Beni bırakın Mahmut’u çıkarın, onun eşi hamile” diyor. Başbakan da biliyor Çalışma Bakanı da biliyor Enerji Bakanı da biliyor.
Sayın Enerji Bakanı siz buraya gittiğinizde, gittiğinizde Ramazan’da, buradaki insanlar 6 saat sizi beklediler. Siz orada ne dediniz. “Örnek alınacak niteliklere sahip o cağı işçi güvenliğini ön planda tuttuğunu, madencilikte en önemsedikleri konunun işçi sağlığı olduğu, 1 işçinin sağlığın bütün madenlerden kıymetli olduğunu söylemişti. Bu kadar methettiğiniz bu maden 301 kişinin canını aldı. ”
Geriye dönere yarayı da taşımak istemiyorum. Recep Tayyip Erdoğan’ın söylediği bir ayet değildir, hepiniz aynı düşünmek zorunda değilsiniz. Kendi aklınızı devreye sokmazsanız, Soma ve Soma benzeri birçok madende ve iş kollarında bu acıyı yaşamaya devam edeceğiz.