Farz, İslam dinine inanan, akıl sağlığı yerinde ve ergenlik çağına ulaşmış her insanın yerine getirmekle yükümlü olduğu ibadetlerdir. Farz olan ibadetler hem Kur’an ayetleri hem de sahih hadisler ile kesin bir şekilde anlatılmıştır. Bu ibadetlerin herhangi bir geçerli neden olmaksızın yapılmaması büyük günah olarak kabul edilir. İslam hukukuna göre farzlardan birini inkar etmek ise küfre düşmek anlamına gelir.
Farz-ı Kifâye kelimesinin içerisinde geçen kifaye Arapça kökenli olup “yeterli olma” ve “kafi gelme” anlamına gelir. Bir tamlama olarak kullanıldığında ise “kifaye” şeklinde ifade edilir. Bu terim İslam hukukunda belirli bir ibadet veya görevin bir grup Müslüman tarafından yerine getirilmesiyle diğer bireylerin sorumluluktan kurtulduğunu ifade eder.
Farz-ı Kifaye, İslam inancındaki toplumsal sorumluluğu ifade eden bir kavram olarak açıklanır. Buna göre, bir görev veya ibadet toplumdan bir grup insan tarafından yerine getirilirse diğer kişilerin üzerinden bu sorumluluk kalkar. Ancak, kimse bu görevi yerine getirmezse tüm toplum sorumlu tutulur ve günahkar sayılır. Dolayısıyla bu kavram bireysel sorumluluğun ötesinde toplumsal bir dayanışma ve iş birliğini vurgular.
Farz-ı Kifaye’nin yerine getirilmesi için belirli bir zaman aralığı olabilir ve bu süre içerisinde görev icra edildiğinde diğer bireyler sorumluluktan muaf tutulur.
İslam dininde Cuma namazı haricindeki cemaatle birlikte kılınan namazlar farz-ı kifâye olarak kabul edilir. Farz-ı kifâye bir topluluğun yerine getirmesi gereken fakat bir kişi veya birkaç kişi tarafından yapıldığında diğerlerinin üzerindeki yükümlülüğü kaldıran bir tür ibadettir. Buna göre bu tür ibadetler toplumsal bir sorumluluktur ve bir grup Müslüman tarafından yerine getirildiğinde diğer Müslümanların sorumluluğu düşer. Bu kapsamda düşünüldüğünde cemaatle kılınan bazı namazlar bu tür bir sorumluluk taşır. Bunlardan en bilinenleri cenaze namazı ve bayram namazıdır.
Farz-ı kifaye olan diğer ibadetler ve sorumluluklar şunlardır: