Derbi sonrası şöyle bir şey dikkat çekti. Fenerbahçe taraftarının takılmaları, kızdırmaları vardı ancak bu bile sınırlı ölçüdeydi. Bir günde derbi unutuldu. Bence yenenin de, kaybedenin de çok fazla umurunda olmadı. Tüm etkisi bir gün sürdü. Koskoca derbi niye bu hale düştü?
"Her iki takımın da taraftarı mutsuz, keyifsiz, isteksiz ve umutsuz. Her iki kulüp de, o kulübü yönetmeye layık olmayan kişiler tarafından çiftliğe çevrilmiş durumdalar. Her iki kulübün de yönetimleri ile gönül verenleri arasında büyük bir uçurum oluştu. Her iki kulüp de çok kötü yönetiliyor. İki kulüp hiçbir zaman birbirine bu kadar yaklaşmamıştı. Galatasaray taraftarı da, Fenerbahçe taraftarı da üçüncülük mücadelesi vermeyi ve zirveden bu kadar kopuk olmayı içine sindiremiyor. Bunun nedeninin kötü yönetim olduğunu biliyor ve bu yüzden de takımlarına kırgın, kızgın. Kazanmanın nesine sevineceklerdi ki! Ya da Galatasaray kazansa neye sevinecekti. Bence etkisi bir gün bile sürmedi. Bir iki minik şaka, takılma ile konu kapandı gitti.
G.SARAY ÇÖKÜŞ İÇİNDE
İki kulübün de bu yönetimlerden kurtulamamak gibi bir sorunu var ama Fenerbahçe’nin durumu daha iyi. En azından çok iyi başkan adayları var ve Fenerbahçe en azından başka branşlarda başarılı. Basketbolda iyiler en azından. Galatasaray tam bir çöküş içinde. Dursun Özbek’in ve kardeşinin gideceği yok. Gitsin de yerine ben talibim diyen doğru düzgün bir aday yok."
CAMİA, ÖZBEK İLE BAĞINI KOPARMIŞ
- Dursun Özbek ve yönetimi şu anda hiçbir yere gidecek gibi durmuyor. Böyle yürür mü? Ayrıca hep “Gitsin” diyorsunuz. Peki, giderse kim gelecek? F.Bahçe’de Aziz Yıldırım’ın yerine 3-4 aday sayabiliyoruz ama G.Saray’da yok. Siz ne dersiniz?
"Dursun Başkan zaten gitmiş de haberi yok. Erdoğan Teziç’in cenazesinde karşılaştık başkanla. Bitik durumda. Ve daha kötüsü, camia ile de bağı kopmuş. Orada eski başkanlar, Divan Kurulu Başkanı, Galatasaray’ın en önemli isimleri birlikte. Başkan aralarında değil. Tek başına bir yerde. Çok üzüldüm başkan adına. İçim acıdı. Giderse kim gelecekten daha önemli soru şu: Camia, gelecek adamın çözümlerine hazır mı? Riva ve Florya da elden gittiğine ve borçlar aynen durduğuna göre çözümler azalıyor ve zorlaşıyor. Peki, camia bu çözümlere ve zorluklara hazır mı? Genel Kurul buna karar verirse biri çıkar. Az önce de söyledim zaten Fenerbahçe o konuda daha şanslı diye ama Galatasaray’ın da çok çok üstün bir yönü var; ortak aklı var. Bu başka hiçbir camiada yok. Özhan Canaydın bu ortak aklı katletti. Galatasaray’ı böldü, dağıttı. Hala onun acılarını çekiyoruz. Mali olarak da Ünal Aysal büyük zararlar verdi. Çıkış var mı? Yok değil. Yeter ki, Galatasaray bu çıkışa hazır olsun ve kabul etsin.
BİR ÇIKIŞ YOLU BULUNUR
Cenazede Divan Başkanımız İrfan Aktar’la konuştuk. “Çok sallıyorsun bana” diye takıldı. “Dur daha sallamaya başlamadım. Durumdan memnunsan susayım” dedim. O da gidişatın kötülüğünü benim kadar görüyor. Kendisinden rica ettim, “Abi, Galatasaray’ın en önemli organının başındasın. Eski başkanları, aklı erenleri, çözüm yolu bulabilenleri ve yönetimi bir araya getir. Buradan çıkmamız lazım. Ama birlikte çıkabiliriz. Başkan yetersiz ve farkında değil” dedim. Yakında bir hamle yapmasını bekliyorum. Bir çözüm bulunur. Bir yolu vardır. Yol yoksa da yol yapılır. Aynı şeyi bir duayen, herkesin saygı duyduğu bir isimden, rahmetli Erdoğan Teziç’ten rica etmiştim birkaç hafta önce. “Biraz bekleyelim” demişti. Ömrü vefa etmedi. Nur içinde yatsın."
TERİM BU TARZ YÖNETİMLE GELSE REZİL OLURDU
Sizce Tudor’un bu derbiden sonra durumu ne olur? Yine Fatih Terim sesleri yükseliyor. Bu konuda ne dersiniz? Kurtarıcı Terim mi?
"Biraz yoğurt, biraz su eklesen bile Tudor’dan artık cacık olmayacağı ortada. Ama mesele Tudor değil. Mesele yönetim. “Terim gelse ne olur? Mourinho gelse ne olur?” dedim daha önce. Bu yönetim kafası ile hiçbir şey olmaz. Bak bu takım, hemen hemen aynı kadro ile Hamza Hamzaoğlu ile şampiyon oldu. Kötü yönetimle Terim’i de gördük. Canaydın zamanı Terim yok muydu? Ne yaptı? Şampiyon mu olduk o zaman? Galatasaray’a lazım olan pozitif yönü ağır basan bir yönetim. Hoca sonraki mesele. İyi bir yönetimle çalışmaya devam etse belki şimdi Hamza, Türkiye’nin en iyi hocası olmuş olurdu. Terim iyi yönetimle geldi, efsane oldu. İmparator oldu. Aynı Terim bu tarz bir yönetimle gelse rezil olurdu, kariyeri başlamadan biterdi belki de! Galatasaray’a lazım olan birbiriyle dost, pozitif bir yönetim anlayışı.
PFDK KENDİNE YAKIŞANI YAPTI
Başakşehirli futbolcuların Rize maçından sonra gazeteciye saldırması haftaya damgasını vurdu. Görüntüleri izlemişsinizdir. Neler söyleyeceksiniz, sonrasını nasıl yorumlayacaksınız"Görüntüleri izlemedim. Daha doğrusu izleyemedim. Biraz baktım sonra sinirlenip kapattım. Açıkçası görüntülerin işin aslını anlatmaktan aciz olduğuna inanıyorum. Olay, görüntülerden daha vahim... Konu alışık olduğumuz üzere Emre ile başlıyor. Emre’ye küfrediyorlar. Öyle söyleniyor. Emre’de delirip küfür eden kişinin üzerine saldırıyor. Yahu Emre, 25 yıldır üst düzeyde futbolcusun. Yakışıyor mu? Elbette ki, kimsenin kimseye küfür etme hakkı yok ama o noktada duymazdan geleceksin. Küfür edeni duymazsan o kendi kendine küfür etmiş olur zaten. Duyma, geç git. Hadi duydun ve saldırdın. Onu da mazur görelim. Ya diğerlerinin yaptığına ne demeli. Bakın küfür edene saldırmıyorlar, küfür edeni dövmüyorlar. Olan biteni görüntüleyen gazeteci çocuklara saldırıyorlar. Gazetecinin ne alakası var konuyla. Ondan ne istiyorsunuz? Hem de otobüsten inip, güruh olarak saldırıyorlar. Ayıptır ya! Daha da fenası 1 kişiye 10 herif saldırıyorlar. Delikanlı ya bunlar! Bakın dikkat edin bunlar için sporcu lafını kullanmıyorum. Böyle sporcu olmaz. Buna sporcu denmez. Adam da denmez. Neyse ki, Başakşehir bu rezilliği yapanları kadro dışı bıraktı, TFF de PFDK’ya sevk etti. Tabii PFDK da kendine yakışanı yaptı ve saçma sapan cezalar verdi. Aynı suçu işleyenlerin her birine farklı ceza... Birine 1 maç, diğerine 5 maç. Neye göre belli değil. Tam eyyam. Ama Türkiye’ye yakışan da budur zaten. Hak hukuk, hak getire. Umarım Fatih Terim de bunları Milli Takım’dan uzaklaştırarak en hakiki cezayı verir. Böyle serseri gibi davranan kişilerin milli formayı üzerlerinde taşımaya hakkı yok. Genç adamların kavga etmesini anlarım. Ama onun bile bir adabı vardır. Akşam yemeğe, bara gitmişsindir kavga çıkar anlarım. Ama stadyum önünde gazeteci dövmeyi anlamam. Bunu hayvanlar bile yapmaz!"
İSTENİLEN İLİŞTİRİLMİŞ GAZETECİLİK
- Olaylar artık öyle bir boyuta geldi ki artık kulüpler, gazetecileri maçlara bile almayacak. Zaten antrenman yok, röportaj yok, kulüplerden sosyal medya aracılığı ile baskının dibi var. İliştirilmiş spor gazeteciliğine doğru gidiyoruz. Bu konuda ne diyeceksiniz?
"Yok mu şimdi? Bazı gazeteciler bazı kulüpler tarafından yasaklı değil mi? Bazı meslektaşlarımız tesislere yasaklı değil mi? Tribüne gittiği zaman saldırıya uğradığı için maça gidemeyen meslektaşlarımız yok mu? Tam lafını söylediniz aslında. İstenilen iliştirilmiş gazetecilik. Doğruyu söyleme, eleştirme, haber verme. Yönetimlerin, yöneticilerin sözcüsü, ‘hık deyicisi’ ol. Sadece sporda değil, her yerde bu tip gazeteciler isteniyor artık. Dönem böyle bir dönem. Türkiye böyle bir Türkiye. Bu durum siyasette başladı ve her yere sirayet etti."
BEŞİKTAŞ YAKINDA FİNAL OYNAR
- Beşiktaş, Lyon’a elendi. Üzerinden çok geçti ama yine de bir değerlendirme yapar mısınız?
"Geçen haftaki konuşmamızda Beşiktaş’ın işinin zor olduğunu söylemiştim. Turu geçmesi mucize olurdu, olmadı. Lyon iyi bir takım ve kupayı almaları çok muhtemel. Siyah-Beyazlılar buraya kadar gelerek çok büyük bir başarı elde ettiler. Sonuçta kısıtlı bütçe ile kiralık oyunculardan oluşan bir kadro ile ciddi bir başarı yakaladılar. Bunlar hep tecrübe. Galatasaray, Avrupa şampiyonu olmadan önce defalarca çeyrek final, yarı final oynadı. Sonra şampiyon oldu. Çünkü o seviyeyi öğrenmek, yaşamak, alışmak lazım. Beşiktaş şimdi bunu yapıyor. Seneye daha yukarı çıkarlar inşallah. Sonunda da kupayı alabilir, en azından final oynarlar yakın zaman. Tabii bu anlayışla devam ederlerse. Bakın çok açık söylüyorum. Serdar BilgiliHüsnü Güreli ikilisi Beşiktaş’ın başında kalmış olsaydı, bu başarıları daha önce elde etmiş olurlardı. Arada kötü bir dönem yaşadılar şimdi toparlanıyorlar. Niye başarılılar biliyor musun? Çünkü pozitif bir yönetim anlayışları ve bu futbolcuların bile suratına yansıyor. Diyeceksiniz ki, bu turu geçebilirlerdi. Evet, geçebilirlerdi. Ama futbol bu... Biri hata yapacak. Bazen teknik direktör, bazen futbolcu, bazen yönetim. Bu hataları azaltmayı öğrenecekler. Ya da tolere edecek güce kavuşacaklar."
GALATASARAY TEBRİK ETMELİYDİ
- Galatasaray’ın ertesi gün sitede UEFA Kupası görseli ile ilgili bir paylaşım yapması büyük tepki çekti. Hatta başkan Özbek dahi bunun hatalı bir hareket olduğunu söyledi. Siz nasıl yorumluyorsunuz?
“Galatasaray’da bir nadanlık hakim” dedim geçen gün. Bu yapılan da o nadanlığın bir göstergesi ya da tecelli biçimi. Galatasaray’ın o kupaya sahip olduğunu hatırlatmak mı istiyorsun? Bunu bile zarafet içinde yapmak mümkün. En azından o fotoğrafı koyup, “Kupamızı kardeş takım istiyordu ama olmadı. Tebrikler Beşiktaş. Bir gün mutlaka” yaz, dostça bir şey söylemiş ol en azından... Bence o bile yersiz ama neyse. Ama dediğim olumsuz yönetim tavrı buraya da yansıyor. En basit tabirle ayıp. Centilmence değil."
BEŞİKTAŞ CAS’A BAŞVURMALI
- UEFA’nın Lyon maçında yaşanan olaylar sonrası Beşiktaş’a verdiği ceza için neler söyleyeceksiniz?
"Beşiktaş konuyu bir üst makama, CAS’a götürmeli. Çünkü Beşiktaş ile Lyon’un kusurları aynı derecede değil. Ama UEFA da aslında ceza vermedi sayılır. Tekrarını engellemeye yönelik bir sopa gösterme bu. Çünkü bu taraftar profilleri futbolda kötü olaylar yaşanmasına neden olabilecek bir görüntü veriyor. Kulüplerimiz bundan böyle kendine ayrılan biletler dışında satılan biletlerden sorumlu olmadığını ve bunun rakip kulüp yönetiminin hatası olduğunu belirten resmi yazılarla UEFA’yı uyarmalı Avrupa maçlarından önce."