İşte Say'ın baskının ardından kaleme aldığı o yazı;
**SONER İÇİN…**
Türkiye ağır bir Faşizm yaşıyor. İnsanlar korkmuş durumda. Şaşkın.
Herkes internetine "facebook”una bile ne yazacağını hesaplamak zorunda. Korku İmparatorluğu.
Öyle ki; "Çağdaş" olmak, "birey" olmak, ya da "muhalif" olmak ya da "özgürlükçü" olmak ve hatta "sanatçı" olmak bile gerici bir zihniyetin gözünde sanki suç.
Her an tutuklanabilirsiniz. Her an evinizi polis basabilir.
Sebepsiz yere. Götürülürsünüz.
Sebepsiz…
Faşizm ilkeldir. Bu saydıklarımız da ilkellik. Umarız çok da uzamaz bu durumlar.
Gittikçe daralan bir çemberin içindeymişiz gibi. Birçok yazı yolladığım ve çok severek takip ettiğim "Oda TV" polis baskınına uğradı. Dostum Soner Yalçın gözaltına alındı.
Öyle ya; Bir yerde bir "arı kovanı" bir "toplanma merkezi" olmaya başlamıştı "ODA TV"...
Hiç bir yerde olmayan çok özel yazılar bu internet sitesinde yayınlanmaktaydı, on binlerce kişi tarafından okunmaktaydı.
Bu durum rahatsız mı edici?
Dostlar;
Bu ülkede yaşananların bildiğimiz tek adı vardır; FAŞİZM!
İktidar, cemaatçi polis ve savcı destekli baskı rejimi.
Halk mı? Yandaş televizyon ne diyorsa ona inanacaktır.
Sonra?
Sonra da Soner'in tutuklanması altyazıda geçerken, yukarıda göbek atanlar, eğlenenler TV'lerde...
Onu izleyeceklerdir.
Sevgililer gününde "laiklik" tutuklanmıştır.
"Kaygılar" bahara kadar polis gözetimindedir, sonra atılır içeri onlar da. Anneler gününde de "Sessizlik" tutuklanır.
Bu evrende ve bu gezegende "sevginin gücü, güce olan sevgiyi aştığı vakit" aydınlığımıza geri döneceğiz.
Güneş battı artık, gece oldu, sesler fısıltılara dönüştü.
Işığımız, seslerimiz, nefesimiz. Küle dönüştürdüler.
Sessizlik...
Işığı arıyorum. Beraber aydınlanmak için.
Beraber nefes almamız için.
Uygarca yaşayabilmemiz için.
Soner'in bu zor günlerinde "sevginin gücü" ile onun yanında olmamız gerekir.
Çünkü "kaygı" ve "sessizlik" içeri atılırsa fena elbette, ama "sevgi" içeri atılırsa, onun dönüşü yok dostlar.
Radikal