Tıbbi Onkoloji Uzmanı Dr. Betül Açıkalın beslenmeye bağlı olarak kanser riskini artıran ana etkenler olduğunu bildirerek, fazla şeker, beyaz un ve kırmızı et tüketmenin kanser riskini artırdığına dikkat çekti. Açıkalın aynı zamanda moral ve motivasyonun kanseri yenmede tıbbi tedaviye doğrudan bir etkisinin olmadığını, ancak hastanın yaşama tutunmasında çok önemli bir yer tuttuğunu da sözlerine ekledi.
Sağlık Bakanlığı’ndan alınan verilerine göre; Türkiye’de yılda ortalama 163 bin 500 kişiye, günde ise 450 kişiye kanser tanısı konuluyor. Erkeklerde akciğer, prostat, kolon kanseri yaygınken, kadınlarda ise meme, tiroid ve rahim ağzı kanserlerine sık rastlanıyor. İç Hastalıkları ve Tıbbi Onkoloji Uzmanı Dr. Betül Açıkalın, beslenmeye bağlı olarak kanser riskini artıran ana etkenlerin olduğu bilgisini paylaştı.
Tıbbi Onkoloji Uzmanı Dr. Betül Açıkalın, “Fazla şeker ve şekerli madde, beyaz un ve unlu mamuller, fazla kırmızı et, işlenmiş et ürünler, fazla tuz tüketmek hidrojenize yağlar kullanmak, patates kızartması gibi yağda kızartılmış yiyecekler tüketmek, tütsülenmiş ya da aşırı ısıda pişmiş gıdalar, ızgaralar gibi yiyecekler tüketmek, nitratlar ve nitritler gibi koruyucu maddeler içeren işlenmiş hazır gıdalar tüketmek, yeterli meyve ve sebze tüketmemek, lif içeriği yetersiz bir beslenme tarzına sahip olmak gibi durumlar kanser riskini artıran ana etkenler” dedi.
“Kanserin üstesinden gelmek mümkün"
Kanserle mücadelede, hastalara verilecek psikolojik desteğin önemli
olduğunu belirten Dr. Açıkalın, “İnsanlar, kanser adını duyduklarında korkuyorlar ve hastalıklarını kimseyle paylaşmak istemiyorlar. Kanserin üstesinden gelmek mümkün ancak bu noktada hastanın yakın çevresindekilerin hastaya verecekleri destek çok önemli. Bu destek hem duygusal yönden olmalı hem de gündelik hayat her alanında olmalı. Hastanede yapılacak işlemler dahi yakın çevrenin desteği ile yapılmalı ki hastaya her zaman yanındayız mesajı verilebilsin" diye konuştu.
“Bu günlerin geçici olduğu söylenerek, kişiye güven verilmeli”
Moral ve motivasyonun kanseri yenmede tıbbi tedaviye doğrudan bir etkisinin olmadığını, ancak hastanın yaşama tutunmasında çok önemli bir yer tuttuğunu dile getiren Dr. Açıkalın şu ifadeleri kullandı:
“Tedavinin sürekliliğinde hastanın ruhsal bütünlüğü sağlanmalıdır. Hastaya, tedavi sürecinde gerek ailesi ve arkadaşları gerekse hastane çalışanları olabildiğince anlayışlı olmalı, hastanın sorularına cevap verebilmelidir. Ameliyatın ardından, kemoterapi ya da radyoterapi sonrasında hasta fiziksel olarak yorgun olduğu için aktif yaşamdan kopabilir. Bu zamanlarda kesinlikle zorlanmamalıdır. Ancak, bugünlerin geçici olduğu söylenerek ona güven verilmelidir”
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz