SPOR

Fenerbahçe'nin büyük şanssızlığı Oğuzhan

Fenerbahçe’de golcülerin şanssızlığı, arkalarında Oğuzhan, Sosa, Selçuk, Sneijder gibi, orta alanda bir pasla kendilerine pozisyon yaratacak futbolcunun olmayışı... Diego bu görevi yapamıyor. Alex’i hortlatmak istemem ama tek pasla rakip savunmayı teslim alacak bir orta saha oyuncusuna ihtiyaç var.

Fenerbahçe'nin büyük şanssızlığı Oğuzhan

Bilal Meşe sordu, Şansal Büyüka cevapladı

Fakirin tavuğu tek tek yumurtlarmış! Ama Fenerbahçe ligin en zengin kulübü! Ve, bu tek goller sayesinde lider Beşiktaş’ın ensesinde... “Kazanan haklıdır” derler ama Pereira bir türlü “haklı” sınıfına geçemedi. Konya karşısında bir Hasan Ali ortaya çıkmasa, Fernandao ayağını koyamasa seyreyleyin gümbürtüyü...

Bir çok kişinin “kötü futbol” dediğini, Pereira “taktik” olarak değerlendiriyor. Sizin düşünceniz nedir?

Ne taktiği Bilal... Fenerbahçe seyircisi bile tribünlerde “Yeter artık, saldır” diye bağırıyorsa neyin taktiği bu... Pereira geldiği gün “golü düşünen, bol pozisyon yaratan bir Fenerbahçe” sözü vermişti. Şimdi Fenerbahçe’nin bol pozisyon yaratması unutuldu, “Pozisyon vermiyoruz”a dönüldü. Müthiş bir çelişki... Fenerbahçe’de söz savunmanın ama bunu seyirciye kabul ettiremezsiniz. Fenerbahçe’nin 50 yıllık futbol hücum klasiği ne oldu da “pozisyon vermiyoruz, gol yemiyoruz”a döndü. Ayrıca böyle geniş bir kadro savunmayı iyi yapıp , hücumu zenginleştiremez mi? İkisini bir arada yapamaz mı? Daha kısıtlı kadrosu olan takımlar bunu yapıyor da Fenerbahçe niye yapamıyor? Ayrıca ben Pereira’dan başka Fenerbahçe’nin futbolunu beğenene rastlamadım.

Fenerbahçeli, “Kazansın da, nasıl oynarsa oynasın” der mi?

Fenerbahçeli “nasıl oynarsa oynasın, kazansın” anlayışını kabul etmez. Bu seyirci daha kısıtlı kadrolarla, çok daha iyi Fenerbahçe izledi. Bu futbola ve fakirin tavuğu gibi tek tek yumurtlayan sonuçlarla tatmin olmaz. Haksız da değil...

Pereira’nın görevi takımı başarılı kılmak, iyi futbol oynatmak mı; kendisini eleştirenleri susturmak mı?
Pereira’nın görevi elbette iyi futbol oynatmak... Ama Pereira şimdilik kendini eleştirenlere laf yetiştirmekle meşgul... Bu işin kolayı var, çıkarsın bir maç, iki maç aslan gibi oynarsın, pozisyonlara girer, golleri atarsın, milletin ağzına kilidi takarsın.

Robin van Persie sorununa nasıl çare bulunacak? Yine yalnız, etkisiz!

Van Persie konusunda faturayı sadece Pereira’ya kesmek haksızlık olur... Van Persie de biraz kımıldayacak, fizik kalitesini arttıracak. İlk yarının ortasını geçtik, Van Persie güç olarak, dayanıklılık olarak çok gerilerde... Nani de öyle... Parlak geçmişleri olmasa ikisi de şu halleri ile takımda yer bulamaz.
Fenerbahçe’de golcülerin bir şanssızlığı da, arkalarında Oğuzhan, Sosa, Selçuk, Sneijder gibi orta alanda bir pasla kendilerine pozisyon yaratacak futbolcunun olmayışı... Diego bu görevi yapamıyor. Etrafında bir çember çiziyor, o çemberin içinde dolaşıyor. İlk hafta oynanan Eskişehirspor maçı dışında araya top attığı, rakip savunmayı oyundan düşürdüğü bir başka maçı yok. Orta alanda Mehmet Topal, Ozan Tufan, Souza ve Meireles, aynı tornadan çıkmış gibiler. Defansif anlayışları var, hücum koordinasyonları yok. Alex’i hortlatmak istemem ama tek pasla rakip savunmayı teslim alacak, golcülere pozisyon yaratacak bir orta saha oyuncusuna ihtiyaç var.

4 puan mı verecekler?

Maçın bitimine iki dakika var, 3-2 öndesin, savunmada iki kişi bırakmış, topunla tüfeğinle hücumdasın. 3-2’yi 4-2 yapsan galibiyete dört puan mı verecekler? Bunca tecrübeye rağmen resmen acemilik...

Galatasaray’da işler terse döndü. Avrupa’da yaşanan depremin sonrasında ligdeki Çaykur Rizespor artçısı, Cim-Bom’da ağır hasarlar yaptı.

Sakatlıklar oldu, kırmızı kart buldu v.s... Bunların hepsi anlaşılabilir ama Galatasaray gibi bir takım hocanın söylediği gibi 90’dan sonra iki gol yer mi?

Galatasaray gibi bir takım, çarşambadan cumartesiye oynadığı iki maçta yarım düzine gol yedi. Galatasaray’da kolay rastlanır bir durum değil bu... Maçın bitimine iki dakika var, 3-2 öndesin, savunmada iki kişi bırakmış, topunla tüfeğinle hücumdasın. 3-2’yi 4-2 yapsan galibiyete dört puan mı verecekler? Bunca tecrübeye rağmen resmen acemilik... En güvendiğin stoperin yirmi metreden gelen hava topuna çıkıyor vuramıyor, Kweuke’ye golü atmak düşüyor.
Aynı Kweuke, iki dakika sonra tam 30 metre top sürüp geliyor, bir kişi karşılayamıyor. Hep hoca hoca da, futbolcular bir inisiyatif almaz mı? Ne bilsin hoca, Chedjou’nun o hava topunu ıskalayacağını... Benfica ve Rize maçlarında sahipsiz kalan, yani ortada kalan her topa Galatasaray’ın rakipleri hamle yaptı. Benfica’nın iki golü de öyle geldi, Rize’nin son dakikadaki galibiyet golü de... Rakip senden önce hamleyi yapıyor da, sen rakipten önce niye yapamıyorsun? İnsaf! İki dakika kalmış, taca götür, kornere götür, aranda pas yap, maçı tamamla... Bu seviyedeki futbolculara bunu da hoca mı söyleyecek?

Sneijder’in ön libero olarak oynatılması doğru muydu?

Rize’de gelen yenilgiyi Sneijder’in ön libero oynamasına bağlayanlar var. Sneijder’in savunması yok, kabul ediyorum ama hücumu organize eden tek adam da Sneijder’di. Ayrıca Sneijder’in ön libero oynadığı maçın son iki dakikasına da 3-2 önde girdiğin unutulmasın. Her fırsatta Selçuk’u eleştirmeyi alışkanlık haline getirenler, umarım yokluğunun Galatasaray’ı ne kadar eksik bıraktığını anlamışlardır. Türkiye’nin en iyi golcüsü Burak’ın hızla toparlanması lazım. Dilerim Sneijder ve Podolski golleri attıkça “Ben niye atamıyorum” diye kendini germiyordur.

Hamza Hoca, maçtan sonra futbolcuları eleştirdi. Geçen sene genelde özeleştiri yapan Hamzaoğlu’nun bu tavrını nasıl yorumlamak gerekir?

Öndeyken son iki dakikada iki gol yiyen, yirmi metreden gelen topa ıska geçip rakibe pozisyon veren ve bunun sonucu gol yiyen takımı hocası da eleştirir, herkes eleştirir. Bazen futbolcular hoca eleştirilerinin arkasına saklanıyorlar. Hoca kendini siper etsin, futbolcuları korusun da, o futbolcular da son iki dakikada iki gol yemesin. Ne yapacaktı hoca, oyuncularına teşekkür mü edecekti!

Kaptan da yanlış yaptı

Şenol Hoca, Bursalı gazetecilere, “Sizin kaptanınız bize gelmek için yalvardı, ben almadım” demeyecekti. Kaptan, hocayı büyük bellemiş aramış, hoca bunu açık etmeyecekti. Hocanın bilgeliğiyle, bu açıklaması örtüşmedi.

Öyle ya da böyle, Beşiktaş lider, Beşiktaş futbol oynuyor. Hata yapmıyor mu, yapıyor. Kadro tartışılıyor mu, tartışılıyor. Avrupa’da değil ama ligde kazanmayı biliyor. UEFA Avrupa Ligi’nde de en azından kaybetmiyor.

Şenol Güneş, güvendiği, inandığı bir kadroyla yoluna devam ediyor. Ancak Güneş’in elinde rotasyona uygun isimlerin olduğu da bir gerçek... Takımı bu kadar yormaya gerek var mı?
Şenol Hoca, rotasyonu çok sevmiyor gibi... Ayrıca hangi hoca olsa, iyi oynayan, rahat kazanan bir takımı bozmak istemez. Rotasyonda kötü bir sonuç gelse bu defa “iyi giden takım bozulur mu?” diye eleştiriler başlar. Ayrıca Avrupalı zorluk derecesi çok daha fazla olan maçları üç günde bir oynuyor, bizdeki gibi yorgunluk bahanesinin arkasına saklanmıyor. Beşiktaş bu maç trafiğine rağmen saat gibi “Tik-tak Beşiktaş... Tik tak Beşiktaş” diye çalışıyor. Attığı gole bakın, hangi takımımız yapabiliyor? 16 futbolcunun bulunduğu dar bir alanda 10 saniye içinde 7 tek pas yapıp sekizinci vuruşu golle sonuçlandırıyor. Çalım atmayı marifet sanan futbolcular, bu çalımları hoşgörü ile karşılayan hocalar, Beşiktaş’ın tek pas ve çabuk oyun anlayışı ile neler yaptığını görsünler. Tabii görmek isterlerse...
Quaresma, hem Avrupa’da hem de ligde agresif bir görüntü içerisinde... Kırmızı da görebilirdi, hocası kurtardı.
Şenol hoca çabuk davrandı, akıllı davrandı. Quaresma kırmızı kartın kapısından döndü. İlerleyen dakikalarda takımını eksik bırakabilirdi. Bu konuda zaten sicili iyi değil... Hoca bu değişiklikle hem takımın eksik kalmasını önledi, hem de oyuna sürdüğü Olcay’ın etkili oyunu ile galibiyeti yakaladı.

Pereira gibi Şenol Güneş de medyayla bir savaş içerisinde! “Medyadaki arkadaşlar oyuncu tercihlerini yapmış, kadrolarını yapmış olabilirler. Ama henüz antrenör olamadılar” diyor. İyi yemekten anlamak için illa ki aşçı mı olmak gerek!
Gazetecinin Şenol Hoca’yı eleştirme hakkı olduğu gibi, Şenol Hoca’nın da gazetecileri eleştirme hakkı var. Şenol Hoca’nın sadece gazetecilerle değil, sanki Türk futboluyla bir hesabı var gibi... Bir kırgınlığı, kızgınlığı, mutsuzluğu var gibi... Konuşmalarının satır aralarından bu çok net anlaşılabiliyor. Şurası da çok açık; Şenol Hoca’nın basın toplantısında, onca gazeteci ve kameraman önünde söyledikleri bile çarpıtılıyorsa, istediğin gibi dizayn edilip haber yapılıyorsa, burada da medya adına dramatik ve düşünülmesi gereken bir durum var. Ancak Şenol Hoca son basın toplantısında ne kadar kızmış olursa olsun Bursalı gazetecilere “Sizin kaptanınız bize gelmek için yalvardı, ben almadım” demeyecekti. Kaptan, hocayı büyük bellemiş aramış, hoca bunu açık etmeyecekti. Hocanın bilgeliğiyle, bu açıklaması örtüşmedi.

Trabzonspor’a sahip çıkın

Trabzonspor lig tarihinin en kötü ikinci sezonunu oynuyor. Oysa Şota’nın teknik direktör olmasından sonra bu kadro ile zirveyi zorlayacak bir takım bekleniyordu.

Neler oluyor Trabzonspor’da?

Sevgili Bilal, Trabzonspor önce bir iç hesaplaşmasını yapmak, sonra da yeniden yapılanmak zorunda... Düşünün bir Başkan “Ben gelene kadar hakemi bırakmayın” diyor, yöneticileri asker gibi “Emret komutanım” diye hakemin soyunma odasının önünde nöbete duruyor. Bir yönetici, bir mantık, bir sakin akıl Başkan’a, “Yapmayalım Başkanım, bunun hepimize, her şeyden önce kulübe büyük zararı olur” diyemiyor mu? Türkiye’de maalesef her kulüpte böyle... Bir “Emret komutanım” durumu var. Sonra da iki trilyonu bulan cezalar kulübün kasasından çıkıyor. Niye kardeşim, kulüp yararına ne yaptınız da o para kulüp kasasından çıkacak. Madem Trabzonspor sevdalısısınız, madem böyle bir öfkeye teslim oldunuz, cebinizden ödeyin paraları...

Futbolcu için para her zaman ön planda. Özellikle takımdaki yabancılar açısından. Yönetim Aralık ayına kadar tüm ödemelerin durdurulduğunu açıkladı. Bu gelişme takıma nasıl yansır sizce?
Trabzonspor camiasının içindeki insanlardan duyuyorum. Parasal durum için “vahim” diyorlar. Alacaklıların kuyrukta olduğunu da biliyorum. Trabzonspor bu borcun altından kalkacak dinamikleri nasıl yaratır, açıkçası merak konusu... Bu bakımdan Trabzonspor’un aralık kongresi, belki de tarihinin en kritik ve en önemli kongresi... Trabzonlu bu kulübü seviyorsa kıskançlığı bırakacak, çekişmeyi bırakacak, koltuk sevdasını bırakacak ve Trabzonspor’a sahip çıkacak. Bugün itibariyle böyle bir durum var mı, maalesef o da yok...

Haftanın takımı: Medicana Sivasspor, Çaykur Rizespor
Haftanın futbolcusu: Yalçın Ayhan (Medipol Başakşehir), Emre Taşdemir (Bursaspor), İsmail Köybaşı (Beşiktaş)
Haftanın teknik direktörü: Okan Buruk (Medicana Sivasspor)
Haftanın hakemi: Ali Palabıyık (Fenerbahçe-Torku Konyaspor)

Takım
O
Av
P

En Çok Aranan Haberler