İSTANBUL (AA) - Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe teşebbüsünde, Atatürk Havalimanı'nı işgal girişimi ve burada çıkan olaylarda 2 kişinin şehit edilmesine ilişkin 159 sanığın yargılandığı davaya, sanıkların mütalaaya karşı savunmalarının alınmasıyla devam edildi.
İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi karşısında bulunan salonda yapılan duruşmayı, şehit Mahir Ayabak'ın ailesi ve şehit Erol Olçok'un eşi Nihal Olçok da izledi.
Duruşmada sanıkların esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanları alındı.
Tutuklu sanıklardan eski sözleşmeli er Muhammet Ömer Saldanlı, olay tarihinde binbaşı olan sanıklar Yusuf Yenihayat ve eski Albay Yusuf Özdemir’i yargılama aşamasında tanıdığını söyledi.
Havalimanında arkasında oturduğu araca, emir üzerine bindiğini anlatan Saldanlı, "Emir üzerine araca bindim, kasada oturuyordum. Aracın nereye gideceğine ben karar vermedim." dedi.
Havalimanında, halk arasında mahsur kalmış askerleri kurtarmak için havaya ateş ettiğini iddia eden Saldanlı, "Havalimanının her bölgesine ateş edilmiş. Ben zaten ateş ettiğimi söylüyorum. Çünkü suçsuz olduğumu biliyorum. Ben bir asker olarak ne yaptım da 3 senedir tutukluyum? Savcı Bey diyor ki 'Mahir (şehit Mahir Ayabak) burada vuruldu. Mahir pistte vuruldu. Ben pistte ateş etmedim. Benim ateş ettiğim yerlerde yaralı bile yok. Benim 5-10 yıldan beri cüzdanımda bulunan 1 Dolar, F serisiymiş ve dosyada delil yapılmış. Cebimde 1 Riyal de vardı o yazılmamış. Benim para koleksiyonum dahi vardı. Nereden bilirim bu paranın F serisi olduğunu?" diye konuştu.
Saldanlı, duruşmalarda çocuk yaştaki kişilerin tanık olarak ifade verdiğini ve bu tanıkların olay gecesi karanlıkta izli mermileri gördüklerini beyan ettiklerini belirterek, "Birçok kişi o gece Mahir’e ateş edenin mavi tişörtlü olduğunu ve benim de mavi tişört giydiğimi söyledi. Benim üzerimde hücum yeleği de vardı. Hatta altımda eşofman vardı ama kimse bunu söylemedi. Öte yandan yaralıların hastane raporlarıyla ve şehitlerin ölüm raporlarına bakın hangisinde G3 mermisi geçiyor? Ben kendi halimde sözleşmeli bir erdim. Ne etliye ne sütlüye karışırdım." şeklinde beyanda bulundu.
Hiçbir şekilde örgüte bağlı olmadığını iddia eden Saldanlı, "Ben ateş ettim, benimle beraber birkaç kişi daha ve arkasına oturduğum aracın içindekiler de ateş etti ama ben bunu ispat edemiyorum. Ben Hava Harp Okulu'nda sözleşmeli er sporcuydum." ifadelerini kullandı.
- "Kule nasıl işgal edilir bilmiyorum"
Tutuklu sanık eski Binbaşı Yusuf Yenihayat da havalimanındaki kulenin işgal edilmesinden sorumlu olduğunun belirtildiğini ancak bunun gerçeği yansıtmadığını öne sürdü.
Yenihayat, kuleye ulaştıklarında uçuşların zaten durmuş olduğunu iddia ederek, şöyle devam etti:
"Dünyanın hiçbir yerinde kulenin ele geçirilmesi diye bir şey yoktur. Uçak kaçırma, uçağa bomba koyma vardır ama böyle bir şey yoktur. Bir kule nasıl işgal edilir bilmiyorum. Ben savunmalarımda ne yaşadıysam size onu anlattım ama inanmadınız. İddia makamı kule trafiğinin benim tarafımdan yönlendirildiğini iddia ediyor. Ben zamanımı orada giriş katında geçirdim. Uçuşlar durmuştu, kuleye komutanların uçuşları durmasın diye gittim."
Kuleyi sanık Mustafa Kol'dan devralmak için gittiğinin söylendiğini belirten Yenihayat, "Ben o günden önce Mustafa Kol diye birini tanımıyordum. Sonra kulenin kapısına polis olduğunu söyleyen kişiler geldi. Bu kişilerin polis olduğundan emin olmaya çalıştım. Ancak bu kişilere karşı herhangi bir tehditte bulunmadım. Kısa bir süre sonra duyduğum seslerden anladığım kadarıyla tanımlayamadığım bir grup da kapıya geldi. Kulede ateş etmedim. Özel harekat polisinin burnundan yaralanmasına sebep olan kişi ben değilim. Kimseyi öldürme kastım yoktu. Orada asıl öldürülmeye çalışılan bendim." ifadelerini kullandı.
- "Erleri sabır gösterdikleri için kutladım"
Tutuklu sanık eski Albay Yusuf Özdemir ise havalimanına terör saldırısına karşı önlem için gittiklerini öne sürerek, pasaport noktasındayken polisin kendilerini gözaltına almaya geldikleri anlardan bahsetti.
Özdemir, linç edilmekten kurtulmak için bir odaya girdiklerini, bu odanın küçük ve L şeklinde olduğunu savunarak, "Dışarıdan sesler geliyordu. 'Bize komutanları verin.' diye bağırıyorlardı. Askerlerle beraber şok içindeydik. Kalabalıktık ama bir süre sonra sayımızın azaldığını anladım. Ne olduğunu sorduğumda erlere tişört giydirilip başka bir yere alındıklarını öğrendim." dedi.
Resmi kıyafetli bir özel harekat polisi gördükten sonra polisin olay yerine geldiğine emin olduğunu iddia eden Özdemir, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Erlere, 'Arkadaşlar polis burada, herkes silahını teslim etsin buradan ayrılıyoruz.' dedim. Emrimle beraber arkadaşlar silahlarını teslim edip koşmaya başladılar. En son kapıdan çıkarken sivil görevli benim silahımı istedi. Arkadaki kalabalığı gösterdim. 'Hala beni istiyorlar sen olsan silahını verir misin? Güvenli bir yerde veririm.' dedim. Askerlerin beklediği odaya beni de aldılar. Erlere tişört giydirmişlerdi. Ben bir yere oturdum silahım elimdeydi hala. O gün sosyal medyaya hiç bakmamıştım. Orada baktım, okuduğum haberler inanılmazdı. Burada erleri sağduyulu olmaları yönünde uyarıp sabır gösterdikleri için kendilerini kutladım."
Darbe girişimi öncesi yapılan hazırlık toplantısına katılmadığını ileri süren Özdemir, havalimanına gitmeden önce Hava Harp Okulu bahçesinde darbeye ya da sıkı yönetim kararı alındığına dair herhangi bir konuşma yapmadığını iddia etti.
Duruşma, bir üye hakimin sağlık sorunu nedeniyle, Yusuf Özdemir'in esasa ilişkin savunmasının alınmasına devam edilmek üzere 17 Haziran'a ertelendi.