Habertürk gazetesi yazarı Fatih Altaylı'nın 'Yakışmayan iftira' başlıklı bugünkü yazısı şöyle:
İftiradan korkarım.
Ama yakışanından.
İftiracı “hem suçlu hem güçlü” olup da panikle sallamaya başlayınca iftira aslında itirafa dönüşür.
Hüseyin Gülence’ye çok basit sorular sordum.
En önemlisi de şuydu:
- Madem itirafçı oldun, yakından tanıdığın imamların listesini devlete verdin mi, verdinse başta Adil Öksüz olmak üzere hepsi nasıl ortalıkta rahatça gezdi ve darbe girişimine kalkıştılar?
- Cumhurbaşkanı’nın yaver kadrosuna kadar giren FETÖ’cüleri niye bildirmedin? Ya bunlar Cumhurbaşkanı’na bir suikast yapsalardı.
Gayet basit sorular.
Yanıtlar da;
a. Ben bu isimleri verdim ama işlem yapılmadı,
b. Ben bu isimleri zaten bilmiyordum,
c. Ben isim falan vermedim gibi basit ve anlaşılır olmalıydı.
Yanıt verilmedi, ama tükürük geldi.
Ve 30 yıl FETÖ’nün dizinde oturup şimdi hiçbir itirafta bulunmadan itirafçı olan Gülence’ye destek ise yine bir dönemin FETÖ övücüsünden geldi. Hem de yalanlarla.
Yalanı şu: “Ali Fuat Yılmazer’le dostmuşum.”
Yok ya!
Ali Fuat Yılmazer’le hayatımda bir buçuk kere karşılaştım.
İlkinde Habertürk binasında Yiğit Bulut’la yemek yiyordu.
Yemek salonuna girdiğimde karşılaşınca, benden de oturmamı rica ettiler.
Anlattıklarını da ertesi gün yazdım.
Çok sinirlendi. Arayıp tehdit etti.
Aramızda burada yazılmayacak kadar kötü bir diyalog geçti.
Birkaç gün sonra da görevden alındı zaten.
O yemekte Bulut, kendisini televizyon programına çıkmaya ikna etmeye çalışıyor, o ise “bir gazeteci”yi çıkarmasını tavsiye ediyordu.
Buçuğuncu karşılaşmamız ise İstanbul Emniyet Müdürlüğü binasında oldu.
O dönemde İstanbul Emniyeti, gazetelere FETÖ’cüler tarafından hazırlanmış “bültenler”i haber diye yolluyordu.
Biz de Habertürk’te bunları asla kullanmıyorduk.
Bunun üzerine muhabirlerimizin Emniyet Müdürlüğü binasına girişi yasaklandı.
Bu durum haber yapmamızı engeller hale gelince ajansımızın genel müdürüne, “Bu iş nasıl çözülecek?” dedim.
Yasağı koyan, adını ilk kez o gün duyduğum Yurt Atayün’müş.
Kalktık kendisine gittik.
Orada da tatsız bir görüşmemiz oldu Yurt Atayün’le. Muhabirlerimize konulan yasak da kalkmadı.
Biz kendisiyle konuşurken odaya Ali Fuat Yılmazer de geldi.
Buçuğuncu görüşmem de budur.
Ha bir de iftiracı diyor ki: “2014 yılında gazetesini FETÖ bültenine çevirdi.”
Bak işte bu en aptalcası.
Ben 2014 yılının şubat ayında Habertürk Genel Yayın Yönetmenliği’nden ayrıldım.
17-25 Aralık döneminde FETÖ’cülerin benimle ilgili iftira kampanyasının gazeteye zarar vermesini engellemek için.
Yani 2014’te ben gazetenin başında değildim, gazete de asla FETÖ bülteni olmadı.
Şecaat arz ederken sirkatin söyleyenlere de bir hatırlatma yapayım.
Bu işler ilginçtir.
Bazen ortaya öyle belgeler, öyle bilgiler dökülür ki, iftiracıların aslında ne olduğunu da kabak gibi ortaya çıkarır.