İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca, 25 şüpheli hakkında "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 15'er yıla kadar hapis cezası istemiyle hazırlanan iddianamede, FETÖ mensubu kişilerin Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) ve Yargıtay içine nasıl girdikleri, 7 Şubat'ta MİT soruşturmasında örgütün yargıyı nasıl kullandığı anlatıldı.
FETÖ/PDY üyesi hakim-savcı adaylarının diğer adaylar arasında tanınması ve ön plana çıkartılması, örgüt jargonuyla ifade etmek gerekirse "parlatılması" amacıyla bu üyelerden müteşekkil mezuniyet albüm kurulları oluşturulduğu aktarılan iddianamede, albüm kurulu üyelerinin tertip ettikleri ziyaretlerle kamu bürokrasisine refere edildiği belirtildi.
ÖRGÜT MENSUBU 160 HAKİM-SAVCI YARGITAY ÜYELİĞİNE SEÇİLDİ
İddianamede örgütün, 12 Eylül 2010'da yapılan Anayasa referandumu sonrasında yeni oluşturulan HSYK'da seçimle gelen üyelikleri elde ettiği, bu HSYK tarafından büyük çoğunluğu örgüte mensup 160 hakim ve savcının Yargıtay üyeliklerine seçildiği anlatılan iddianamede, yeni seçilen üyelerle örgütün çoğunluğu ele geçirdiği Yargıtay'da tek söz sahibi olduğu, artık örgütün belli ceza dairelerinde istediği kararı onaylatacak, istemediği kararı bozduracak güce kavuştuğu aktarıldı.
Özel yetkili mahkemelerin baktığı örgütün kumpaslarından oluşan davaların, Yargıtay'da onaylanmaya başlandığı, hiç kimsenin artık örgütün elinden kurtulamayacağının sözle değil fiilen ispatlandığı, "Balyoz" gibi bazı haksız kararları Yargıtay'da onaylatan örgütün yargı kanadının gerçekleştirdiği bütün hukuksuzlukları hukuka uygunmuş gibi topluma algılattığı kaydedilen iddianamede, bunun yanında HSYK vasıtasıyla yüksek yargı organlarına seçtiği üyelerle hakim olan örgütün Yüksek Seçim Kurulu, Anayasa Mahkemesi gibi kurumları da dolaylı olarak ele geçirdiği vurgulandı.
"MİT'İ ELE GEÇİRMEK İSTEDİLER"
İddianamede, örgüt mensuplarının verdiği veya istihbarat birimlerinin topladığı bilgilerin bilgisayarlara kaydedildiği, bunların fuhuş, casusluk şebekesinin topladığı bilgiymiş gibi arama sırasında evlerde bulunmuş gösterilerek dijital delil olarak işleme konulduğu, bu yolla kamu görevlileri hukuka aykırı işler yapıyor, suç işliyor gibi haklarında soruşturma yapıldığı, İzmir ve İstanbul'da yürütülen "askeri casusluk davaları" ile kamu görevlileri tasfiye edilerek örgüt kadrolarının fetih hareketine yer açıldığı, yargının da buna alet edildiği aktarıldı.
Örgütün, 7 Şubat'ta MİT soruşturmasıyla yargıyı kullanarak, bir yandan kendinden olmayan MİT yönetimini bertaraf etmek, MİT'i ele geçirmek, bir yandan da aynı soruşturmayla hükümetin Güneydoğu sorununu çözmek amacıyla başlattığı barış sürecini durdurmak için harekete geçtiği anlatılan iddianamede, MİT yöneticilerinin, hükümetin ve başbakanın terör örgütüne yardımla suçlanmak istendiği, bu soruşturmanın hükümeti yıpratıp gözdağı vermek için yapıldığı, örgütün bu denemesinin istihbarat görevlileri hakkında soruşturmaların izne bağlanması sistemine geçilerek önlendiği kaydedildi.
HSYK SEÇİMLERİNDE DİNİ DEĞERLER KULLANDILAR
İddianamede 2014 yılında yapılan HSYK üye seçimleri öncesinde, 2010 ve sonrasında yüksek mahkemelere üye olarak seçilen örgüt mensupları sayesinde Danıştay ve Yargıtay'da ciddi bir hakimiyet elde eden örgütün, sözde lideri Fetullah Gülen'in sohbet ve vaaz adı altında şifreli şekilde gönderdiği talimatlar ile harekete geçtiği, bu kapsamda Yargıçlar ve Savcılar Birliği'ne (YARSAV) de sızılarak bu birliğin seçimlerin kazanılması için kullanıldığı belirtildi.
Seçimin kazanılması için örgüt mensuplarının her türlü yolu mubah gördükleri, bu yolda amaçlarına ulaşmak için toplumun çoğunluğunun kutsal saydığı dini değerleri pervasızca kullanmaktan çekinmedikleri anlatılan iddianamede, örgütle bağlantılı bir yargı mensubunun ifadesinde, "seçim çalışmaları kapsamında 2014 yılı Ekim ayında Adana ilinden gelen bir kişinin, örgüt lideri Fetullah Gülen'in rüyasında Kabe'ye gittiğini, Kabe'de Peygamber ile görüştüğünü, Peygamberin 'Seni üzüyorlar değil mi?' diye sorduğunu, Fetullah Gülen'in 'Evet' manasında başını sallayıp ağladığını, bunun üzerine Peygamberin 'Merak etme az kaldı.' dediğini, seçimin kesinlikle örgütün galibiyeti ile sonuçlanacağını" söylediği aktarıldı.
"FETÖ ELEBAŞI BİLE GELSE SORULARI ALMADIK DİYECEKSİNİZ"
İddianamede, darbe girişimi üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında itirafçı yahut gizli tanık olarak ifadeleri alınan hakim ve cumhuriyet savcılarının beyanlarında belirttikleri bazı hususların, cumhuriyetin ilk yıllarından beri yurdun her köşesinde insanüstü bir gayretle, tüm zorluklara göğüs geren onurlu ve sağlam, vicdanlı hakim ve savcılar sayesinde toplumun yargıya duyduğu güvenin kısa bir süre içerisinde neden dibe vurduğunu ve örgütün toplumdan gizlediği kirli yüzünü gözler önüne serecek mahiyette olduğu anlatıldı.
İTİRAFÇININ SÖYLEDİKLERİ İDDİANAMEDE
İddianamede bir itirafçının şu ifadesine yer verildi:
"Ben ve (x), (y) isimli ser murakıbın söylemiş olduğu adrese gittik. Adrese gittiğimizde kapıyı çaldık, kapıyı (y) isimli ser murakıp açtı. Bize hitaben 'Size Adli Yargı Hakim Savcılık Sınavını cevapları işaretlenmiş şekilde vereceğim, kabul eder misiniz?' şeklinde sordu. Akabinde bunu farklı farklı kesimlerin yıllardır yaptığını, muhafazakar kesimlerin geride kaldığını, sizin gibi insanların mesleğe geçerek gerekli adaletin sağlanması gibi sözler söyledi. Ben de bu sözleri duyunca kabul ettim. Ayrıca benimle gelen (x) de bunu kabul etti. Daha sonra Kur'an ile elinde sorularla geldi. Tek tek bize Kur'an'a el bastırdı. Kur'an'a elimiz basılı halde bize hitaben 'Hoca efendi bile gelse (Bu soruları aldınız mı?) dese (Almadık.) şeklinde söyleyeceksiniz ve bu hususta Kur'an üzerine yemin edeceksiniz.' şeklinde söyledi. Biz de 'Kur'an üzerine yemin ederiz.' diyerek yemin ettik ve bize fotokopi halinde kitapçık şeklinde tüm soruları verdi. Kitapçıkta soruların doğru şıkları kurşun kalemle yuvarlak içerisine alınmış vaziyetteyde. Soru kitapçığı bir taneydi, daha sonra kendisi odadan çıkarak bize 'Bir saatiniz var soruların cevaplarını ezberleyin, buradan çıktığınızda sorular ile en ufak bir şeyden bile birbirinize dahi bahsetmeyin.' şeklinde söyledi. Biz de bu soruları (x)'le bir saat çalıştık ve soruların cevaplarını ezberledik. Daha sonra tekrardan (y) gelerek bizden kitapçığı elden aldı ve bana 75-80 arası bir puan alacak şekilde doğru cevapları işaretlememi, (x)'e de 70-75 arası bir puan alacak şekilde doğru cevapları işaretlemesini söyledi. Ayrıca bize 'Sınav kağıdını boş bırakmayın, karalama yaparak soru çözmüş gibi yapın.' demişti."
AA