İSTANBUL (AA) - ELİF SELİN ÇALIK MUHASİLOVİÇ - Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Muhittin Ataman, Filistinli grupların, "Yüzyılın Anlaşması"nın, ırkçı rejim oluşturmaya dönük bir proje olduğunu duyurmak için İstanbul'da imzaladıkları Filistin Milli Birlik Çağrısı'nın, "uzlaşma ve birlik arayışının zorunlu bir tezahürü" olduğunu belirtti.
Ataman, Hamas, Fetih, Filistin İslami Cihad Hareketi, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC), Filistin Halk Demokratik Kurtuluş Cephesi (FHDKC), Filistin Ulusal Girişimi Hareketi, Filistinli akademisyen, araştırmacı ve STK temsilcilerinin İstanbul'da bir araya gelerek ABD'nin ve İsrail'in dayatmalarına karşı ortak mücadele çağrısında bulunmak için imzaladıkları ortak deklarasyonu AA'ya değerlendirdi.
Muhittin Ataman, Donald Trump'ın, Orta Doğu'da Filistin ve İsrail konusunda imzalatmaya çalıştığı "Yüzyılın Anlaşması" adını verdikleri projenin, sadece bir, iki faktörle sınırlı kalmayacağını, bölgesel bir düzen oluşturmak için atılan sinsi adımlardan biri olduğunu söyledi.
Bu anlaşmanın, Trump'ın Orta Doğu'yu yeniden şekillendirme konusundaki niyetinin bir göstergesi, bir ifadesi olarak okunduğunu dile getiren Ataman, şunları kaydetti:
"Bu deklarasyona imza atan Filistin'deki bütün gruplar, Yüzyılın Anlaşması'nın, Filistinlilere hiçbir şekilde, hiçbir hak tanımayan, onları ikinci sınıf muameleye tabi tutan ve kelimenin en yalın haliyle apartheid/ırkçı rejim oluşturmaya dönük bir proje olduğu konusunda birleşti. Filistin'deki bütün gruplar, Filistin Milli Birlik Çağrısı'nı imzalayarak, Yüzyılın Anlaşması'nın ırkçı rejim oluşturmaya dönük bir proje olduğu konusunda İstanbul'dan mesaj göndermiş oldu. "
İstanbul'a gelen gruplar arasında sadece Hamas ve El Fetih gibi Filistin konusunda önemli rol oynayan grupların değil, irili ufaklı diğer grupların da temsilcilerinin olduğunu dile getiren Ataman, Filistin'in hürriyeti konusunda tüm sorumluluğu üstlenen bu grupların hepsinin müttefik olduklarını vurguladı.
Ataman, "Bu gruplar arasında hiçbir şekilde aykırılık söz konusu değil. Burada konuşulması gereken en önemli konu, Filistin davasını sahiplenen Arap dünyasında önemli bir aktörün olmaması. Böyle olunca Filistinliler kendi başlarının çaresine bakmak zorunda. Bu nedenle, bu deklarasyon uzlaşma ve birlik arayışının zorunlu bir tezahürüdür." dedi.
Arap ülkelerinin ara buluculuk rolü konusuna da değinen Ataman, "Arap dünyasında istikrarlı ülke olarak ortada kalan Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan gibi körfez ülkeleriyle Ürdün ve Mısır. Bu ülkelerin İsrail ve Amerikan söylemlerine çok yakın durduklarını söylemek gerekiyor. Dolayısıyla onlar da gerçekten artık ara buluculuk rolü oynamıyorlar. Aksine İsrail ve Filistin sorunu konusunda İsrail yanlısı tavır takınan aktörlerdir." diye konuştu.
Prof. Dr. Ataman, Arap medyasında son dönemlerde ortaya çıkan haberlere bakıldığı zaman, Filistin meselesinin geldiği son durumun Arap ülkeleri için de kolay olmayacağını anlatarak, Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz ile Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın Filistin konusunda ihtilafa düştüklerini kaydetti.
Arap ülkelerinin kendi iç meselelerinden dolayı Filistin davasına yeteri kadar eğilemediklerini aktaran Ataman, Filistinlilerin ortaya koymaya çalıştığı direnişin sadece İsrail ve Amerika'ya değil, onlara destek veren Arap rejimlerine karşı olduğunu söyledi.
- Deklarasyonun İstanbul'da imzalanmasının önemi
Son zamanlarda Filistin davasını uluslararası platformlarda sahiplenen tek devletin Türkiye olduğunu vurgulayan Ataman, şunları dile getirdi:
"Bu deklarasyonun neden İstanbul'da imzalandığı sorusuna verilecek çok net bir cevap var. Trump yönetiminin İsrail Büyükelçiliğini Kudüs'e taşıma kararından sonra Kudüs'ün İsrail'in ebedi ve ezeli başkenti olarak kabul edilmesi kararına en net ve sert tavrı koyan devlet Türkiye'ydi. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı'nın davetiyle bir zirve toplantısı yaptı. Burada çok önemli kararlar alındı. Her ne kadar sahada etkisi olmuyor iddiası olsa da resmi bir duruş sergileme adına çok önemliydi. Bunun üzerine 'Filistin halkına koruma talep eden' kararın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda onaylanmasına yine Türkiye öncülük etti."
- "Türkiye, en önemli aktör"
Türkiye'nin şu an Filistin davasını sahiplenen neredeyse tek önemli uluslararası aktör olduğunu belirten Ataman, Filistinlilerin, Arap dünyasında kendilerini destekleyecek bir aktör olmadığı için deklarasyonu İstanbul'dan duyurmak istediklerini söyledi.
İran'ın da bölgesel ve iç siyasetindeki sıkıntıları nedeniyle Filistinlilere destek verebilecek bir aktör olamadığını ifade eden Ataman, "Kısacası İran, şu anda Filistin ile uğraşacak durumda değil. Böyle olunca Türkiye tek başına kalıyor. Maalesef bölge dışındaki Müslüman ülkelerin de bu konuda inisiyatif alması söz konusu olmuyor. Hangi noktadan bakarsak bakalım Türkiye, bu konuda en önemli aktörlerden birisi. Türkiye, Filistin halkının haklı davasının uluslararası platformlardaki en önemli temsilcisi olarak kendini ciddi bir şekilde konumlandırdığı için toplantılarını İstanbul'da yaptılar."