Bugün hep birlikte bu heybetli silüetin geçmişten günümüze olan yolculuğuna şahitlik ediyor ve rivayetlerine kulak misafiri oluyoruz. Hazırsak, istikamet Galata! Galata Kulesi nerede, efsanesi nedir? Gelin, birlikte öğrenelim.
İstanbul'da yaşamayanlar genellikle "Galata Kulesi nerede, hangi semtte?" sorusunu sıklıkla soruyor. Galata Kulesi, Beyoğlu ilçesine bağlı Karaköy'ün üst kısmında, adını aldığı Galata semtinde heybetiyle bizleri her gün selamlıyor. Galata Kulesi konum itibariyle İstanbul'un en eski semtlerinden birine ev sahipliği yapıyor.
Şişhane ve Karaköy semtlerinin arasında kalan Galata Kulesine ulaşım oldukça kolay ve çok fazla alternatif var.
Taksim'den gelecekseniz, İstiklal Caddesinin Karaköy yokuşundan aşağı inmeniz yeterli. Yürümek istemiyorum derseniz, İstiklal Caddesinin sonundaki tüneli de kullanabilirsiniz.
Kabataş-Bağcılar T1 tramvay hattından gelecekseniz, Karaköy durağında indikten sonra sağ tarafınızda kalan büyük yokuşu çıkarak Galata Kulesine ulaşabilirsiniz. Yokuş biraz yorucu olsa da, hemen pes etmeyin!
Metro benim vazgeçilmezim diyorsanız, M2 Hacıosman-Yenikapı hattının Şişhane durağında inebilir ve yokuş çıkmadan Galata Kulesine erişebilirsiniz.
Eğer karşıdan, Anadolu yakasından gelecekseniz iki seçenek mevcut. Zaman benim için önemlidir diyenleri Marmaray'la M2 Hacıosman-Yenikapı hattına alabiliriz. Yok, ben keyfime bakacağım vapurla deniz havası alacağım diyorsanız Kadıköy-Karaköy ya da Üsküdar-Karaköy hatlarını kullanarak gelebilirsiniz.
Karaköy'e sefer yapan pek çok otobüs hattı mevcut:
İETT'nin sitesinden seferlere detaylı olarak ulaşabilirsiniz.
İlk olarak 528 yılında Bizans İmparatoru Anastasius tarafından Fener Kulesi olarak yaptırılan Galata Kulesi tarihin en eski yapılarından biri olarak kabul ediliyor. Yüzyıllar boyu pek çok savaşa şahitlik eden kulenin, 1204 yılında 4. Haçlı seferinde oldukça hasar aldığı ve neredeyse yıkılma seviyesine geldiği biliniyor. 1348 yılında Cenevizliler tarafından surların onarılması esnasında, Galata Kulesini de ihmal etmeyerek onarılmış ve "İsa Kulesi" adıyla tekrardan kullanılmaya başlanmış. 1445-1446 tarihleri arasında yükseltilen kule, bu tarihte İstanbul'un en yüksek binası haline gelmiş. Osmanlı tarafından da oldukça önemsenen Galata Kulesi, her yüzyılda bir yenilenmeye devam etmiş.
Fener kulesi olarak inşa ettirilen Galata Kulesi, Osmanlı döneminde farklı amaçlarda kullanıldı. 16. yüzyılda Hristiyan esirlerin evi olurken, 3. Murat döneminde rasathane olarak kullanılmaya başlandığı biliniyor. Son olarak 1717 yılından itibaren yangın kulesi olarak hizmet vermiş. Günümüzde ise her gün yüzlerce kişiyi kendine aşık etmeye devam ediyor.
Galata Kulesi ismini bulunduğu Galata semtinden alıyor. Galata adının nereden geldiği hakkında bazı rivayetler var, bu rivayetlerden biri de 17. yüzyılda Evliya Çelebi'nin yazdığı Seyahatname'de anlatılıyor: Eski zamanlarda Galata'nın bulunduğu yerde otluk araziler ve köyler bulunurmuş. Köylüler hayvanlarını orada otlatır, hayvanların sütlerini ise o zamanın kralına verirlermiş. Sütün tadını çok beğenen kral, o bölgeye Yunancada süt anlamına gelen "Galata" ismini vermiş.
Dünyanın en eski yapılarından kabul edilen Galata Kulesi günümüzde tam tamına 69.9 metre ve 10.000 ton ağırlığında.
Yıllardır Galata Kulesi ile ilgili sözler ve rivayetler kulaklarımıza çalınıyor. Bilinen 2 rivayet var.
Galata Kulesi efsanesi Roma döneminden kalan bir inanış olsa da, günümüzde doğruluğuna inananlar var. Bu inanışa göre, Galata Kulesine kiminle çıkarsan o kişi ile ilişkin evlilik ile sonuçlanırmış. Tabii bu tılsımın bozulmaması için iki tarafın da Galata Kulesine ilk kez, beraber çıkması gerekiyor. Aksi taktirde tılsım bozuluyor ve bu istek geçersiz sayılıyor.
Diğer rivayet ise, imkansız bir aşkı anlatıyor. Kız Kulesi ve Galata Kulesi... İstanbul'un iki göz bebeği, bir inanışa göre birbirlerine aşıklarmış ama ikilinin arasında bulunan İstanbul Boğazı aşıkların kavuşmalarına engel olurmuş. Galata Kulesi, aşkını yıllarca kaleme alıp mektuplar yazmış. Bir gün Hezarfen Çelebi uçma hayalinin peşinde ona tırmandığında, Galata Kulesi Kız Kulesine olan aşkını Hazerfen Çelebi'ye fısıldar ve mektupları ona verir. Rüzgarı arkasına alan Çelebi, Kız Kulesine ulaştığında mektupları sahibine teslim eder. Aşkının karşılıksız olmadığını öğrenen Kız Kulesi bu habere çok sevinir. O günden beri bu iki aşık, İstanbul'un en güzel manzarasını oluşturur.