Trendyol Süper Lig'in 18. haftası dev bir maça sahne oldu. Ezeli rakipler Fenerbahçe ile Galatasaray Kadıköy'de karşı karşıya geldi. 43'er puanla zirve mücadelesini sürdüren iki ekip de galibiyet ararken, mücadelede gol sesi çıkmadı ve maç başladığı skorla 0-0 eşitlikle sonuçlandı.
Faullerle sıklıkla duran mücadelede gösterilen performans seyircileri pek de tatmin etmezken, spor yazarları da karşılaşmaya dair dikkat çeken eleştirilerde bulundu.
"Beklentilerin çok gerisinde bir oyun oldu. İki tarafın da oyun kalitesinin beklentilerin çok altında kaldığını gördük. Kazanmaktan daha ziyade, "Önce kaybetmeyelim" mantığı oyunun ilk yarısını çok kısır bir hale getirdi. Özellikle Galatasaray'ın topa sahip olduğunda oyunun gidişatını kontrol etme isteğinin, istediği yönde gelişse de izleyenler açısından kesin olarak ciddi bir memnuniyetsizlik yarattığını söyleyebiliriz. Yüksek ortalar veya duran toplardan Galatasaray kalesinde geliştirilen atak çabaları, gol tehlikesine dönüşemedi. Kaleyi bulabilen şut istatistiklerine baktığımızda da aynı sonucu görüyoruz. İkinci yarıda biraz çaba var, biraz daha oyun coşkusu var ama sonuca dair hiçbir şey yok."
"Bugüne kadar rekor sayıda faulün yapıldığı, karşılıklı organize tak atağın gelişmediği, 90 dakika boyunca kaleyi tutan tek vuruşun dahi olmadığı gördüğüm en kötü 2-3 derbiden biriydi. Galatasaray aslında Fenerbahçe'nin yanlış kadrosundan dolayı pozisyon bulmasa da ilk yarıyı domine eden takımdı. Ama üretkenlik yoktu. İkinci yarıda biraz daha oyun Fenerbahçe'ye döner gibi oldu ama futbolsuz gecede maç da golsüz bitti. Bu sonuç tabii ki Galatasaray için avantajdır. Gelelim son felakete… Batshuayi gibi önemli bir oyuncu en zor deplasmanlardan birinde 4 gün önce hattrick yapmış, onu son 20 dakika düşünmüyorsun bari uzatmanın bitmesine 3 dakika kala sahaya sürüp gururuyla oynama. Arda Kardeşler konsantre ve dikkatliydi. Başına iş açmasın diye sürekli düdük çalmayı benimsedi ama çifte standart yapmadı."
Derbilerde ne beklersiniz? Tempo, heyecan, gol pozisyonları, direkten dönen toplar ve kalecilerin nefis kurtarışları. Bir maçın ilk yarısında 20 faul olursa ortaya sıkıcı bir maç çıkar. İstatistiklerde gol beklentisi bölümü neredeyse sıfır olacaktı. Oyuncular gergindi. Onları hazırlayan teknik direktörler de ‘aman defansa dikkat edin, iyi savunma yapmamız lazım’ havasını sanki takımlarına yansıtmışlardı. Oyuncular ve teknik direktörler kaybetmek istemediler. Bu oyunda risk almazsanız seyredenler zevk almaz. Böyle bir maç izledik. Ne tadı ne de tuzu vardı.
"F.Bahçe öncelikle yenilmemek üzerine oyunu planladı ama kontrol G.Saraydaydı. Daha etkili hücum eden ama final vuruşlarında maalesef etkili olamayan bir G.Saray vardı. İsmail Kartal da Okan Buruk da 'ne şiş yansın ne kebap' durumuna düştü. İki teknik adam da maça müdahale etmek ve oyunu değiştirme konusunda yeterli hamleleri yapamadı. Djiku'nun bir G.Saray hücumunda Icardi'ye attığı yumruğun karşılığı net kırmızı kart ve penaltıydı. Hadi Arda Kardeşler göremedi, VAR'daki Mustafa İlker Coşkun'un da galiba gözüne çapak kaçtı!"
"İki takım Süper Lig'de şampiyonluğa gidiyor. Arkalarından kovalayan yok, yani rahatlar. Daha doğrusu arkalarına bakmıyorlar. Peki o zaman böyle bir maçta iki takım teknik direktörleri ne yapar, özellikle de Türkiye'de? Önce oynamayayım, önce bozayım. Yani oynatmamayayım. İki teknik direktörün de sahaya çıkarken kafalarında bu varmış ve bu 90 dakika devam etti. Yani rezalet bir maç izledik, kalite olarak sıfır. Futbol olarak çok kötü. Efendim heyecan varmış. Alın başınıza çalın. Günah değil mi insanlar günlerini ve saatlerini size heba ettiler. Maç berabere biterse iki takım teknik direktörü de üzülmez, futbolcular da üzülmez. Yöneticiler üzülmez, taraftarlar üzülmez. TFF'nin başı ağrımaz, üzülmez. Yani herkes mutlu. Ama biz seyredenler mutsuz olmuşuz, onları ilgilendirmiyor. Futbol kalitesi yokmuş o da ilgilendirmiyor. F.Bahçe ve G.Saray'ın berabere kalsalar arkalarında ellerini ovuşturacak takımlar olsaydı o zaman bu iki takım mutsuz olabilirdi. "