Rahim ağzı kanseri teşhisi konduktan sonra doktorlar 6 ay ömür biçmişti..
Rahim ağzı kanseri teşhisi konduktan sonra doktorlar 6 ay ömür biçmişti..
Birçok hayalinin ve planının olduğu, hayatının en verimli çağında, bir doktor "Altı ay ömrün kaldı" diyor. Anne olmak istediği bir dönemde, asla anne olamayacağını öğreniyor. Aşık olduğu sevgilisine, onu düşünerek; "Beni bırak git başkasıyla evlen" diyor. Sevgilisi onun yanında kalmayı tercih ediyor. Evlenme teklif edip eşi oluyor. Bu film gibi hayat hikayesinin kahramanı Asuman Dabak.
"Pis Yedili" dizisinde izlediğimiz Dabak; rahim ağzı kanseri teşhisi konduktan sonra yaşadıklarını ve kanserle nasıl mücadele ettiğini anlattı...
Bundan kaç yıl önce ve hangi belirtilere bakılarak rahim ağzı kanseri olduğunuz anlaşıldı?
Hikaye 2005 yılında, ara kanamalar ve ufak tefek sancılarla başladı. Sonrasında kanamalarım sıklaştı, ağrılarım arttı.
Hangi evresinde teşhis edildi?
En son evresindeydi. Çok yayılmıştı. Hasta psikolojisiyle uzaktan yakından alakası olmayan bir doktor; "Ben diyeyim altı ay, sen de yedi ay ömrün kaldı" dedi.
"Hadi ya, o kadar mı az?" diye düşündüm. Hani birkaç sene olabilirdi ama altı ay! O altı ay bitinceye kadar, ne tür acılar ve sıkıntılar beni bekliyor acaba diye de düşünüyorsunuz. Saçma sapan bir duygu, sonu karanlık ve uçurum.
Ama siz, hastalığı hiçbir zaman kabullenmeyenlerdensiniz...
Üzerinden altı sene geçti hâlâ daha hastalığımla ilgili bilgisayarda herhangi bir tuşa basıp, bir siteye girip bilgi almadım. Kanseri reddettim. "Hayır, bende olmaması gerekiyor, geldiğin gibi gideceksin" dedim.
Çocuk yapmayı istediğiniz bir dönemde mi oldu bütün bunlar?
Evet, çocuğum olsun, onunla güzel şeyler paylaşayım ve iyi bir insan yetiştireyim istiyordum.
Türkiye'de yasalar taşıyıcı anneliğe hâlâ izin vermiyor, değil mi?
Maalesef. Ne olur? Gidersiniz, herkesin yaptığı gibi yurt dışında yaparsınız ama ben bunu neden gavurda yapayım? Benim ülkemde neden yasal değil?
Kanserden sonra hayattaki öncelikleriniz değişiyor mu?
Maddiyatı ve kariyer planlarınızda egolarınızın öne çıktığı her şeyi, "A ne saçmaymış" deyip kenara atıyorsunuz.
Bu süreçte neler öğrendiniz?
Konuşarak her şeyin çözülebileceğini, hiçbir şeyi biriktirmemek gerektiğini öğrendim. İnsanları suçlamamaya başladım. Herkes kendi doğrusuna göre davranıyor. "Seni çok seviyorum ama bu konuda yardımcı olamayacağım" diyemezdim mesela. Ama şimdi insanlara hayır diyebileceğimi öğrendim. Daha evvel beni çok üzen, kahreden bir şeye, şimdi "olmuş
ne yapalım, çözümü ne" diye bakıyorum. Olmuyorsa da; "Düzeltmek istedik, olmadı" diyorum.