Kangal'a 13 kilometre uzaklıkta bulunan, 37 derece sıcaklıkta yaşayabilen genetiğe sahip dünyadaki tek tür balıkların olduğu suyuyla sedef hastalığının tedavisi için tercih edilen balıklı kaplıca, son 5 yılın en dolu sezonunu geçiriyor. Türkiye'nin birçok yerinden ve yurt dışından gelen sedef hastaları dünyadaki tek doğal tedavi merkezinde şifa arıyor. En az 21 gün konaklayarak, selenyumlu sudaki 'doktor balıklar' sayesinde şifa bulan hastalar, kaplıcayı herkese tavsiye ediyor. Kaplıcaya tatilini geçirmek ve günübirlik ziyaret etmek için de binlerce kişi geliyor.
İşletmeci Fuat Ünsal, dünya çapında bir kaplıcanın Sivas'ta bulunmasının gururunu yaşadıklarını belirterek, "Hastalarımız ilk geldiklerinde 21 gün süre içerisinde çok güzel sonuçlar alarak Kangal'dan ayrılıyorlar. Hemşirelerimiz, doktorlarımız bunları takip ediyor. İmkanları olmayanlar da gelemiyor. Buraya imkanlar halinde gelinebiliyor. Devlet sağlık desteği kapsamında günlük 4 lira 5 kuruş kadar bir para veriyor. Bu ücret kimseyi tatmin etmiyor. Yetkililer bunu tahmin ediyorum kısa sürede çözer. Çünkü dünyada birçok ülke böyle yerleri yüzde 100'ünü ödüyor. Özel statüye alıyor. Bunları ben her zaman dile getiriyorum. İnsanlar gelip burada ceplerinden para çıkmadan burada kalıp sonra evlerine dönmeliler. Burası insanların yaşam standartlarını yükseltebilecekleri bir yerdir. Onun için de insanlar masraf etmeden, yan etkisi olan ilaçlar kullanmadan tedavi olup gidiyorlar. Devletin buraya gelip özel statüye alması lazım. Dünyada bu sudan bir ikincisi yok. Bir zemzem suyu var, ikinci su ise Kangal Balıklı Kaplıca'nın suyudur. Buranın özelliği kortizonsuz tedavidir. Kortizonla insanlar yıpratılıyor. Kortizonla insanlar mahvoluyor. Eklemleri, böbrekleri ve her tarafı sıkıntıya sokuyor. Doktorlarımızdan Allah razı olsun, hastaları buraya gönderiyorlar" dedi.
'DEVLET DESTEĞİ EN AZ YÜZDE 80 OLMALI'
Türkiye ve dünyanın birçok ülkesinden insanların kaplıcaya geldiğini ifade eden Ünsal, "Özellikle yabancı hastalarımız çok fazla geliyor. İlkbahar ve sonbaharda çok fazla geliyorlar. Rusya, Almanya, Türk cumhuriyetlerinden insanlar daha fazla geliyor. Azerbaycan başta olmak üzere birçok ülkeden insanlar gelip burada tedavi oluyorlar. Bunlar aramakla bulunacak şeyler değil. Biz turisti getirmişiz, tesislerimizi yapmışız, imkanlarımızı kullanmışız. Bundan sonrasını devletimizin yapması gerekiyor. Devlet kaplıcaların önünü açmalı ve tesisleştirmelidir. İmkanlar verilmelidir. Özellikle bizim gibi Anadolu'nun göbeğindeki kaplıcalara imkan sağlanmalı ki istihdam yaratılsın. İnsanları hiç ilaç kullanmadan burada tedavi edip göndersek, yılda 2 defa sevk yapılsa, insanlarda rahat rahat tedavilerini olsalar, hiçbir sıkıntı olmaz. Sedef hastalığı sıkıntı yaratan bir hastalık, insanlarımız bu konuda da muzdariptir. Biz de bunların içerisinde yaşıyoruz. Biz sedef hastalarımız için de üzülüyoruz. Ama bizim üzülmemiz hiçbir şey ifade etmiyor. Devlet desteği yüzde yüz şarttır. Devletin hastalara en az yüzde 80 destek sağlaması lazım. Buralar çok önemli yerlerdir. Sağlık Bakanlığı'ndan, Turizm Bakanlığı'ndan, siyasilerden çok beklentimiz var" diye konuştu.
İnsanların bilinen aksine hastalanmadan önce kaplıcalara gitmesi gerektiğini ifade eden Ünsal, "Sedef hastalığı bu kapsama girmiyor. Suyumuzun bir özelliği de 35-37 derecede ve fizik tedavisinin en ideal derecesidir. İnsanlar burada havuzlarında tedavi oluyor. Ayrıca dinlenme havuzlarımız da var. Oralarda da balıklanıyorlar. İlla hastalanıp geleceksin diye bir şey yoktur. Burası herkese hitap eden bir yerdir. Biz insanlara, 'Sivas'a gelmeden, Kangal Balıklı Kaplıca'ya girmeden, Divriği Ulu Cami'yi görmeden ölmeyin' diyoruz" dedi.
'TÜRKÇE ÖĞRENDİM, BURASI İKİNCİ EVİM OLDU'
Aslen Romanyalı olan ancak İtalya'da yaşayan sedef hastası Elena Monica Cociorva, kaplıcaya ilk kez 17 yıl önce geldiğini belirterek, "Çok ilaç kullandım bir faydasını görmedim. Sonra buraya geldim. Bütün vücudum sedef olmuştu. Bana burası çok iyi geliyor. Buraya geldikten sonra 17 senede hiç ilaç kullanmadım. Benim için çok iyi bir yer. Balıklar beni seviyorlar. Çokça geliyorlar. Su çok güzel, burası çok güzel. Burada arkadaşlarım sayesinde Türkçe de öğrendim. İnsanları çok sıcak. Burası benim için ikinci evim oldu" dedi.
'İMKANI OLMAYANLARA DESTEK VERİLMELİ'
İstanbul'da yaşayan ve yaklaşık 25 yıldır kaplıcanın müdavimi olan Bedia Rona, "Sedef, çocukluğumdan beri var. Değişik tedaviler gördüm. Kortizon kullandım. Ama daha da ilerlemişti. Araştırarak burayı gelip buldum. O zamandan bu zamana kadar herhangi bir şey kullanmıyorum. Burada tedavi oluyorum. İşletmeden memnunum. Herhangi bir olumsuzlukla karşılaşmadım" dedi.
Bu tür rahatsızlıkları olan ancak imkanı bulunmayan kişiler için daha fazla devlet desteği gerektiğini ifade eden Rona, "Sedef tekrarlayan bir hastalıktır. Yaşam koşullarına göre bazı insanlarda daha geç bazı insanlarda daha erken tekrarlayabiliyor. Ben çok zor koşullarda da olsa gelmeye çalışıyorum. Ama çok tanıdığım arkadaşım ekonomik nedenlerden dolayı buraya gelemiyor. Türkiye'de böyle güzel bir yerin devlet tarafından desteklenmesi lazım. Sağlık kapsamında verilen ücret çok komik. Buranın özel statüye alınması lazım. Devletin buraya desteği lazım. Güneş, su ve balık. Bu üçü çok kısa bir sürede hiçbir yan etkisi olmadan mucize gibi bir şey. Diğer tedavilerde ilaçlarla böbreğiniz, karaciğeriniz gidiyor. Burada en azından tekrarlasa bile çok fazla etkilemeden tedavi oluyoruz. Herkese tavsiye ediyorum" dedi.
'VÜCUTTA HİÇBİR ŞEY KALMIYOR'
İstanbul'dan gelen Satı Sevinç ise 4 yıldır kaplıcaya geldiğini belirterek, "Bundan önce ilaçla tedavi vardı ama hiçbir faydasını görmedim. Onlar daha çok tetiklemeye başladı. Psikolojimiz de bozuluyor. Baktım olmadı. Televizyonlarda gördüm. Buraya geldikten sonra bir daha kortizon kullanmadım. Ben buradan çok memnunum. Burada 21 gün kaldıktan sonra vücudumda hiçbir şey kalmıyor. Suyu, balıkları, güneşi ve personeliyle çok memnunuz. Burada stresimizi de atıyoruz, moralimiz de yerinde oluyor" diye konuştu.
'BALIKLAR FAZLA ACITMIYOR'
Kaplıcada bulunmaktan keyif aldığını anlatan Cengiz Yılmaz da, "Kafkasya'ya seyahat yaptım. Gürcistan üzerinden Ermenistan, İran, Van derken buraya yolum düştü. Burayı daha önce görmüştüm. bir merak için geldim ama faydasını görüyorum. Ayaklarımda mantar vardı. İlk defa geldim ama bundan devamlı gelmeyi düşünüyorum. Balıklar fazla acıtmıyor. Hafiften böyle elektrik çarpmış gibi oluyor. Zaten insan 1 saat falan durunca alışıyor. Herkese tavsiye ederim" dedi.
(DHA)