Ali Can ZERAY/EDİRNE, (DHA) - TARİHİ yapılarıyla açık hava müzesini andıran Edirne'de, 3 bin yıldır ayakta kalmayı başaran dolmenler, tarihe ışık tutuyor. Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Engin Beksaç, Trakya'da 160 dolmen bulunduğunu belirterek, "Dolmenler sadece mezar değil yeniden doğuşu sembolize eden anıtlardır" dedi.
Trak, Roma, Bizans ve Osmanlı İmparatorluğu'na ev sahipliği yapan Trakya doğası, verimli topraklarının yanı sıra tarihi önemiyle de dikkat çekiyor. Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Engin Beksaç, 3 bin yıl öncesine ait 80'i Edirne'de olmak üzere Trakya'da 160 dolmen (ikisi dikili, üçüncüsü de bunların üzerine kapak gibi yatırılmış üç büyük taştan oluşturulmuş Taş Devri mezarı) bulunduğunu belirterek, definecilerin tahribi sonucu dolmenlerin her geçen gün sayısının azaldığını söyledi. Türkiye'de fazla dolmenin Trakya'da olduğunu belirten Prof. Dr. Engin Beksaç, "Trakya dolmenleri ile tanınan bir yer. Türkiye'nin başka yerlerinde dolmenler olsa da Avrupa tipi dolmenlerin olduğu tek yer Trakya'dır. Trakya'da dolmenlerin en çok bulunduğu yerlerin başında Edirne'nin Lalapaşa ilçesi geliyor. Bunu Kırklareli'nin Kofçaz ilçesindeki dolmenler takip ediyor. Dolmenler günümüzden yaklaşık olarak 3 bin 500 yıl öncesinden başlayan bir aşamalar dizgesine kadar tarihlendirilebilir. M.Ö. 1500 yılına kadar giden bir tarihsel kimliği olduğu söylense de bu süreçten sonra, M.Ö'den 500'lere kadar da dolmen yapımının sürdüğünü bilmekteyiz. Dolmenler arasında yaptığımız kazı çalışmalarında bize Bronz Çağı malzemesini yoğun olarak gösterdi. Demir Çağ malzemesi ise çok daha fazla olarak karşımıza çıktı. Bu süreç arkeolojik veriler itibarı ile de doğrulanabilmekte. Ancak şansızlık dolmenlerin kazılarının tam olarak yapılmaması" dedi.
'DÜNYA TARİHİNİN EN ÖNEMLİ ANITLARI ARASINDA YER ALIRLAR'
Dolmenlerin dünya tarihinin en önemli yapıları arasında yer aldığını belirten Prof.Dr. Beksaç, "Dolmenler nitelik itibari ile dünya tarihinin en önemli anıtları arasında yer alırlar. Avrupa dışında pek çok yerde karşımıza çıkarlar. Ama en tipik olanları Avrupa dolmenleri olarak bilinmektedir. Bizim Doğu Trakya dolmenlerimiz de bu grubun içinde yer almaktadır. Bunun dışında Batı Trakya'da, Yunanistan'da ve Bulgaristan'da da dolmen örnekleri var. Bu dolmen örnekleri direkt olarak bizimkilerle bağlantılı. Bu dolmenlere baktığımızda, Istranca Dağları, Sakar Dağları ve Rodop Dağları üzerinde bir şekil oluşturduğunu görmekteyiz. Hem bizim yüzey araştırmalarımız, hem bazı karşılaştırmalı çalıştırmalar, bu dolmen geleneğinin en yakın Kırım'da olduğunu bize gösterdi. Bu verilere göre Kafkasya dolmenlerine benzerliğine de rastladık. Bunlar dışında dolmenlerin bulunduğu diğer yerler Orta Avrupa ile Kuzey Avrupa'da olanlar bize biraz daha uzak" diye konuştu.
'SADECE MEZAR DEĞİL YENİDEN DOĞUŞU SEMBOLİZE EDEN ANITLARDIR'
Dolmenlerin sadece mezar olmadığını, yeniden doğuşu simgeleyen ana tanrıça kültünü simgelediğine değinen Prof. Dr. Engin Beksaç, şunları kaydetti: "Trakya'da iki tip dolmene rastladık. Bunlardan bir tanesi 2 odalı tek dromoslu tip, diğeri ise tek dromoslu tek odalı olan tip. Genellikle bu dolmenler coğrafi yapının kutsallığını değerlendirmek amacıyla yapılmışlardır. Yani mezar anıtı olarak yapıldığı söylense de, mezar anıtı olmaları sadece bir yönleridir. Bunun dışında bir çok fonksiyonları olduğunu da bilmekteyiz. Genellikle ana tanrıça kültüyle yakın bağlantısı var dolmenlerin ve bununla birlikte kültürel mirasların bir parçası ortaya çıkmaktadır. Ana tanrıça kültü bilindiği gibi eski tarihlerde çok önemli bir kült. Genellikle dolmenler ana tanrıçanın hayata, ölüme yaşama tekrar ölüp tekrar dirilmeye olan gücünü gösteren ölmez sembolüdür. Dolmenler sadece mezar değil yeniden doğuşu sembolize eden anıtlardır."
'DEFİNECİLER TAHRİP EDİYOR'
Lalapaşa ilçesine bağlı Hacıdanışment ve Vaysal köylerinde yan yana bulunan 2 dolmenden birinin defineciler tarafından tahrip edildiğine dikkat çeken Beksaç, "Dolmenler definecilerin kaçak kazı yaparak altın aramasıyla tahrip ediliyor. Bunların korunması gerekir. Burada yeni açılan çukurda defineciler altın aramış. Dolmenlerde altın olmaz. Her geçen gün bu tarihi yapılar definecilerin kazılarıyla yok oluyor. Bu yapıların korunması gerekir" dedi.
FOTOĞRAFLI