Katrina, “Her zaman istediğim bir hayatı yaşadığımı hissediyorum, bu benim hayallerimdeki hayat ne mutlu ki eşim de benimle aynı şekilde düşünüyor.” Ancak böyle bir yaşamın göründüğü kadar kolay olmadığını vurguluyor Katrina, ev kadını olmak sanılandan çok daha zor bir iş diyor. Her gün tonlarca iş halletmesi gerektiğini belirten Katrina, “Bulaşık ve çamaşır yıkamak, ütü yapmak, toz almak, vs. gerçekten çok yorucu, ancak ben bunu seviyorum ve eşimle ilgileniyor olmaktan dolayı çok mutluyum.” İşte 30 yaşındaki Katrina'nın ilginç hikayesi...
Eşimin şımartılmaya ihtiyacı var deyip işini bıraktı!
Katrina sadece 1950’lerin ev kadınları gibi davranmakla kalmıyor, adeta o yılları yaşıyor. Dolabındaki kıyafetlerin çoğu o yıllarda moda olan şeyler ve hepsini kendisi dikmiş. Üstelik evinin dekorasyonu da o yıllardan kalma, mesela salonu ve yatak odası 1940 ve 1950’li yıllara ait mobilyalarla döşenmiş. Evinin bir müze olmadığını söyleyen Katrina, “yanlış tarihte doğduğuma inanıyorum, evimi ve hayatımı ait olduğumu düşündüğüm zamana geri döndürmeye gayret ediyorum” diyor.
Eşim işten geldiğinde pırıl pırıl bir ev ve hazır bir sofra buluyor. En büyük mutluluğunun da bu olduğunu söylüyor Katrina ve ekliyor, “yemek yedikten sonra salonda oturup gününün nasıl geçtiğini konuşuyoruz, ardından Scrabble gibi masa oyunları oynuyoruz ve nostaljik TV programları izliyoruz. Eskiden sahip olduğumuz, ailesiyle ilgilenen bir ev kadını olmak, eşini ve çocuklarına bakmak, evini derli toplu tutmak gibi değerlere çok önem veriyorum, bu sayede herkesin çok mutlu bir hayatı oluyor.”
Katrina, “Yeni yaşantım Eylül 2018’de başladı. Beni çok yıprattığını düşündüğüm işimden istifa ettim. Öncesinde bu konuyu eşimle konuştum, ben artık ev kadını olmak istiyorum dedim. Ardından gelen rahatlık inanılmazdı, artık ne istersem onu yapabilecektim, tam zamanlı bir ev kadınıydım artık.”
Katrina her sabah 6.30’da uyanıyor ve eşinin işe giderken giyeceği kıyafetleri hazırlıyor. Daha sonra kahvaltısını hazırlamadan önce öğle yemeğini hazırlayıp paketliyor. Kendisi de kahvaltısını ettikten sonra 15 dakika boyunca eski usul egzersiz yapıyor. Katrina, “1930 – 1950 arasında egzersizler daha hafifti, daha çok açma, germe ve esneme hareketleri yapılırdı. Bugün vücutlarımızı aşırı zorladığımızı düşünüyorum, o yüzden o yılların spor hareketlerini yapıyorum.”
Katrina o yıllara uygun giyiniyor ve o yıllarda moda olan makyajı yapıyor. Gün boyu evi çekip çevirdikten sonra akşam yemeğine girişiyor, çünkü eşi geldiğinde sofranın gecikmeden hazır olması gerektiğine inanıyor. Eşini kapıda karşılamıyor, çünkü eşi bunu istemiyor. O geldiğinde salonda dergi okuyor oluyor. TV, izlendiği nadir zamanların dışında göz önünde değil, çünkü evin 1950’lere ait dekorasyonunda yeri yok. Lars da bu hayata alışmış durumda, hiçbir şikayeti yok.