Evler, insanların kendini güvende hissettiği sığınaklar gibidir. Uzun bir günün sonunda evde dinlenir veya arkadaşlarımızla evde eğleniriz ya da son günlerde birçok insanın yaptığı gibi evlerimizde çalışırız. Mimaride kullanılan yeni metotlar ve materyaller, 20. Yüzyılın başından beri, insanların nerede ve nasıl yaşayabileceğine ilişkin yaratıcı tahayyüller sunuyor.
Houses: Extraordinary Living adlı kitap ev yaşamına, mimari stillere dair anlayışın değişimini gösteren yenilikçi konutları bir araya getiriyor. İsveç ormanlarından Kaliforniya çöllerine uzanan bu örnekler, doğru bir mimarla hiçbir projenin imkansız olmadığını gösteriyor.
Geçtiğimiz yüzyıla damgasını vuran rüya evler
Bakkaflöt 1, İzlanda
1960’da École des Beaux-Arts'tan mezun olan Högna Sigurðardóttir tarafından yapılan bu bina aynı zamanda İzlanda’da kadın bir mimar tarafından profesyonel olarak tasarlanmış ilk yapı. Reykjavik’in güneyindeki banliyöde yaşayan bir aile için tasarlanmış çim baraka formundaki bu yapı ülkenin en harika yapıları arasındadır. 1963’te altı kişilik bir aileye yuva yapmak amacıyla yola koyulan Sigurðardóttir, yapıya üç tane höyük dahil ederek, binanın İzlanda’nın sert hava koşullarından korunmasını sağladı. Açık duvarlardan yapılan evde Brütalist teknik kullanılmış ve böylece evin içiyle dışı arasında bir bağ kurulması amaçlanmış.
Çöl Evi, Amerika
Mimar Jim Jennings ve yazar Therese Bissell vaktinin çoğunu, çölün ortasındaki bu seçkin inziva evinin inşası için ayırdı. “Eğer kendi kendinizin müşterisiyseniz, istediğiniz kadar çok talepte bulunabilirsiniz diyen mimar Jennings, basit görünen tasarımların oldukça zorlu tasarımlar olduğunu belirtti.
Çöl modernizmi geleneğindeki mekan algısını yıkan yapı, dışarı açılmak yerine 2.4 metre yüksekliğindeki dikey beton duvarlarla çevrelenmiş cam bir oturma odasına açılıyor. Bu alan çelik bir çatı ve iki avlu ile destekleniyor. Yapının iç mekan manzarası ise palmiye ağaçları, San Jacinto Dağı ve mavi gökyüzü ile çevrili.
Dragspel Evi, İsveç
19.yüzyılın sonlarında Övre Gla Gölü’nün kenarında bulunan orijinal kulübenin sedir ağacından elde edilen ahşabın bükülü olarak genişletilmesiyle elde edilmiş. Zaten Dragspel, İsveç dilinde akordeon anlamına geliyor. Evin organik yapısı, bulunduğu doğayla iç içe geçerek minimal bir görsel etki oluşturmuş. Kulübenin ahşap yüzeyi zaman içinde gri bir görünüme kavuşarak çevrenin kayalık dağ manzarası ile uyumlu hale gelecek.
Edgeland Evi, Amerika
Yerli Amerikalıların geleneksel mimarisinin modern bir uyarlaması olan bu yapı Teksas’ta terkedilmiş bir endüstri bölgesinin içinde bulunuyor. 2012’de tamamlanan binanın çim çatısı, ihtiyaç duyulan mahremiyeti sağlarken, evin yazın serin kışınsa sıcak kalmasını sağlayarak, yalıtım malzemesi görevi görüyor. Yapıda, yaşam ve uyku alanlarını birbirine bağlayan koridorlar özellikle kullanılmamış. Böylelikle ev sahipleri dışarıda daha çok zaman geçiriyor.
Graham Evi, Kanada
Kanada’nın önde gelen mimarlarından olan Arthur Erickson’ın ortağı Geoffrey Massey ile birlikte tasarladığı bu ev, inanılmaz derecede dik bir alana inşa edilmiş modernist bir yapı.
Engebeli ve zor bir alan üzerine kurulan bina 163 yılında eğime paralel olarak aşağı inen dört katlı bir yapı olarak tasarlandı. Her alan, alt katın üzerine inşa edilen bir terasa açılıyor, böylece her kat çarpıcı manzaraya erişebiliyor. Yapının mimarı Arthur Erickson, Graham House için “Bu proje, imkansız mekanların mimarı olarak anılmamı sağladı. Ne yazık ki, Graham House prestijine rağmen 2007’de yıkıldı” dedi.