Günümüzdeki tıp uygulamalarının çoğunun temeli Antik Roma döneminde atıldı. Birçok alanda olduğu gibi tıp alanında da çok gelişmiş olan Antik Roma’nın hiç duyulmamış uygulamalar kullanması öğrenenleri hem şaşırtıyor hem de ürpertiyor. Birçok ilacın yapımında Antik Roma bilgileri kullanılmış olsa da tıp alanında uygulanan bu yöntemleri hiç duymadınız!
Günümüze göre sağlık alanında çok kısıtlı bilgiye sahip olan Antik Roma doktorları, özellikle mikroskobik canlıların neden olduğu hastalıklar ve nörolojik rahatsızlıklar konusunda yeterli bilgiye sahip değildi. Bundan dolayı bu hastalıklar onlara göre fazlasıyla gizemliydi.
Eğer birinin epilepsisi var ise, ya da çözemedikleri bir rahatsızlığa sahipse, ölmüş gladyatör kanı içtirilirdi. Onun dışında bazı hekimler reçete olarak ölen gladyatörün karaciğerini verirdi. Bunun sebebi ise erkek gladyatörlerin güçlü ve sağlıklı olmasıydı. Bu sebeple Romalı hekimler, tedavi olarak ölmüş gladyatör kanı içilmesini ya da karaciğerin yenilmesini uygulardı.
Yunanistan topraklarında doğan Bergamalı Galen, anatomi ve fizyolojik teori eğitimi almıştır. Tıbbi becerilerini geliştirdikten sonra Roma’ya yerleşti. Katarakt, egzersiz, diyet, sağlıklı beslenme alanında kendini uzmanlaştırmıştı. Hatta bir süre sonra vücudu yönetenin kalp değil, aslında tüm kontrolü elinde tutanın beyin olduğunu teori haline getirmişti. Larinksin sesi ürettiğini gösteren ve venöz/arteriyel kan arasındaki farkı tanımlayan ilk Doktor Galen'di. Galen, günümüz tıbbına ışık tutacak yüzlerce tıbbi inceleme kaleme almıştır.
Romalı hekimlerin tıp bilgisine göre safra, kan, balgam ve kara safran bir kişinin sağlığını belirliyordu. Duyguları da bu dörtlüye bağlıyorlardı. Romalı doktorlara göre tüm hastalıklar, psikolojik rahatsızlıklar bu dört iç maddenin zarar görmesinden kaynaklanıyordu. Eğer iç denge sağlanırsa, kişinin sağlığı da yerine geliyordu.
Günümüzde tıp alanında kadavra incelenerek, anatomi alanında üstün bilgilere sahip olmak mümkün fakat Antik Roma zamanında bu durum etik ve dini kurallar sebebiyle yasaktı. Galen gibi doktorlar bunun yerine hayvanların, özellikle de domuzların ve primatların anatomik yapılarını detaylı olarak incelediler.
Antik Romalı hekimler rüyalardan, hastalar hakkında doğrudan göremedikleri şeyleri saklayan içgörüler görebileceklerine inanıyorlardı. Hatta Galen bu konuyla ilgili, “Hastaların rüyalarında gördükleri ve yaptıkları her ne ise, iç madde eksikliğimizi, fazlalığımızı ve kalitemizi gösterecektir” ifadelerini kullanmıştır.
Antik Roma'da çok yaygın olmasa da kadınlar, hekimlerin yanında ebelik yapıyor hatta doğurganlık ilaçlarını uyguluyorlardı. Çoğunlukta olmasa da kadın doktorlarda bulunuyordu ve aslında bu kadınlar Yunan kökenli, özgür olmak isteyen kölelerdi.