İnfluenza virüsünden nasıl korunuruz?

Bu yıl influenza enfeksiyonlarında hem sayı olarak hem de enfeksiyonun süresi artış gözlemlendiğini vurgulayan Tok, “Bunun da nedeni özellikle H3N2 dediğimiz gribal tabloların daha ağır ve uzun sürdüğü virüsler tarafından oluşturulan enfeksiyonlardı. Bu tabi sık sık antijenik değişim gösterdiği için özellikle seyahat esnasında yani hava yollarının günümüzde daha fazla kullanılması her türlü enfeksiyonun her türlü coğrafi bölgede görülmesine sebep oldu. Biz nasıl ki bazı ülkelere giderken birtakım aşılar yaptırıp onlara göre önlem alıyorsak bize de tabi çeşitli antijenik virüsler gelmekte. Bu şekilde antijenik karışım ve virüsün kılık değiştirmesiyle daha farklı, daha ağır klinik tablolarla da karşılaşabiliyoruz” şeklinde konuştu. Virüsün vücuda girdikten birkaç gün sonra belirtilerini gösterdiğine işaret eden Tok, “Burun akıntısı başlamakta, ateş, baş ağrısı, kas ve eklem ağrıları, öksürük bazen hapşırık şeklinde olabilmekte. Gribal enfeksiyonlar soğuk algınlığından farklı olarak daha ağır seyredip hastaneye yatışı gerektirecek klinik tablolara yol açabiliyor. Viral enfeksiyonlarda tedavisi bir bakteriyel enfeksiyona göre daha farklıysa komplikasyonları da farklıdır. Destek tedavisi olmayan hastalarda istenmeyen kötü hastalık riski daha fazladır” dedi.

Şikayetler görüldüğünde ihmal edilmemesi gerektiğini söyleyen Tok, öncesinde de kişilerin kendisini koruma yoluna gitmesini vurgulayarak, “Öncelikle el temizliğinden hasta temasına kadar bütün hijyenik yollara dikkat etmemiz lazım. En önemli koruma yolu grip aşısı yaptırmaktır. Kasım döneminden Mart’a kadar yaptırılabilir bu aşı ve yüzde 50-80 civarında koruyucudur. Özellikle risk grubunda olanlar aşıyı ihmal etmemelidir. Gebe, 65 yaş üzeri olanlar, 5 yaş altı olanlar, kronik karaciğer, kalp hastalıkları olanlar, şeker hastalığı olanlar risk grupları sayılmakta ve muhakkak bunlara aşı yapılmaktadır” ifadelerini kullandı. (İHA)