1898 yılında İstanbul'da törenle açılan Sveti Stefan Kilisesi'nin mimarlığını Hovzep Anzavur yaptı. İnşası için Tuna Nehri üzerinden İstanbul'a taşınan 500 ton demir parçası, 1891 yılında Viyana'da döküldü. Dünyada sadece 3 adet olan demir kiliselerden diğerleri zamanla yok olunca Balat’taki Sveti Stefan Kilisesi dünyadaki tek demir kilise olarak kaldı. Kilisenin bütün dış cephesi, yan duvarları, pencere kenarları, merdivenleri, kabartmaları, çan kulesi neredeyse hemen her şey demirden, bu yüzden kilise Demir Kilise olarak ünlenir.
Restorasyon çalışmaları 7 yıl sürdü
Üç kubbeli ve hac şeklinde olan kilise, dış süslemelerinin zenginliği ile de dikkatleri üzerine çekiyor. Demir Kilise, yedi yıl süren çalışmayla baştan aşağı restore edildi. Demir Kilise, Bulgar Ortodokslar için tarihi bir önem taşıyor. Kilise, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Sultan Abdulaziz'in fermanıyla inşa edilirken ilk prefabrik yapı ve ilk Bulgar kilisesi unvanlarını aldı.
122 YILLIK TARİH
122 yıllık tarihi binanın restore çalışmaları, Ayasofya, Galata Mevlevihanesi gibi tarihi mekanlarının restorasyonlarında bulunan Mimar Fikriye Bulunmaz tarafından tamamlandı. Bulunmaz’ın yedi senede tamamladığı Bulgar Kilisesi restorasyonu ise onu dünyaya tanıttı.
Fikriye Bulunmaz Türkiye'nin dünya çapında tanınmış en önemli yüksek mimarlarından birisi olarak biliniyor. Restorasyon hakkında bilgi veren Fikriye Bulunmaz, çalışmaların orjinaline uygun olarak sürdürüldüğünü söyledi. İşte Bulunmaz'ın konuyla ilgili açıklamaları:
“İlk başta dışarıdaki cephe kaplamaları söküldü, kolonlar değişti değişen kolonlar yüzlük parterlerden oluşmuştu eskileri, daha geniş yüz elli parterlerden yaptık.Yeni deprem yönetmeliğine göre deprem kirişleri ilave ettik, bütün kaplamalar söküldü kırık olan yerler onarıldı. Cephedeki döküm süsleme parçaları temizlendi, kaybolan ara parçalar vardı onlar orijinaline uygun olarak yeniden döküldü.
Uygulama hepsi zordu söktüğümüz parçalar çok ağır üç yüz, dört yüz kiloydu, cephede görülen ana kolonlar ise altı yüz kiloydu, iş güvenliği açısından çok dikkat etmemiz gerekiyordu. Burası bizim ülkemizin bir eseri her ne kadar kilise de olsa bizim kültür varlığımız tabi ki de restore edecektik.