YURTHABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Kanseri Öldüremesek De Durduruyoruz

Böbrek kanserinde umut veren en yeni araştırmaların tartışıldığı, 14-18 Mayıs tarihlerinde Antalya’da yapılan 1.İmmüno-Onkoloji ve...

Böbrek kanserinde umut veren en yeni araştırmaların tartışıldığı, 14-18 Mayıs tarihlerinde Antalya’da yapılan 1.İmmüno-Onkoloji ve Hedefe Yönelik Kanser Tedavileri Kongresi’nde, böbrek kanseri tedavisiyle ilgili son gelişmeler ele alındı.Tıbbi onkoloji uzmanlarına yönelik düzenlenen kogreye yaklaşık 200 yerli ve yabancı bilim insanı katıldı. Kongre öncesinde bir böbrek tümörü kursu düzenlendi ve tüm yeni çalışmalar ele alındı. Üç günlük kongrede 42 bilimsel oturum gerçekleştirildi. Oturumlarda 5'i yabancı olmak üzere 50'nin üzerinde konuşmacı yer aldı.Kongreyle ilgili düzenlenen basın toplantısında konuşan Hacettepe Üniversitesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve İmmuno-Onkoloji Derneği Başkan Yardımcısı Prof.Dr. İsmail Çelik, immüno-onkoloji alanında özellikle son 30 yılda yapılan çalışmaların immün sistemin (bağışıklık sistemi) tümör hücrelerini tanıyabildiğini ve yok edebildiğini ya da uzun süreli kontrol altında tutabildiğini ortaya koyduğunu söyledi. Bilimsel çalışmaların, kanserin, normal dokulara hiçbir zarar vermeden, spesifik bir şekilde yok edilmesini sağlamak ve tekrarlamasını önlemek için en büyük potansiyele bağışıklık sisteminin sahip olduğunu gösterdiğinin altını çizen Çelik, bu gelişmelerin, kanser tedavisinde yeni immuno-onkolojik tedavilerin hız kazanmasını sağladığını ifade etti. Çelik şöyle devam etti:"İmmüno onkoloji yönteminde, vücudun kendi savunma sistemi yani "T" hücreleri kullanılıyor. Tümörü tanıyıp yok etmesi gerektiği halde gözden kaçıran T hücrelerinin etkinliğinin artırılması immuno-onkolojik tedavi olarak adlandırılıyor. İmmüno-onkoloji yakın gelecekte kanser tedavisi ile uğraşan biz tıbbi onkologların en önemli partneri olacaktır. Şu ana kadar gerçekleştirilen çalışmalar, özellikle tedavisi mümkün olmayan ilerlemiş kanserlerde, yaşam kalitesini artırmaya hem de ömrü uzatmaya yönelik çok önemli başarılar sağlamıştır. Özellikle hastalığın erken dönemlerinde geliştirilecek bağışıklık sistemini kuvvetlendirici yöntemler ile birçok hastada kanserin tedavisini kökten değiştirecek gelişmelere yol açacağı öngörülmektedir."KANSERLE SAVAŞ 33 YENİ MOLEKÜLLE SÜRECEKHer geçen gün yeni bilimsel gelişmelere ışık tutan tıbbi çalışmalar sonucunda, değişik tümörlerle 33 farklı ajanla savaşılacağını açıklayan Prof.Dr.Çelik, melanom, akciğer kanseri, meme kanseri, hematolojik kanserler ve gastrointestinal kanserler ve böbrek kanser olmak üzere toplam 19 yeni ajanın Türkiye'de ruhsatlanmış durumda olduğunu, diğer 14 ajanın ise 2014 yılı itibariyle ruhsatlanacak olduğunu, Türkiye'ye erken erişim programı ile gelecek olan veya henüz faz III sonuçları açıklanma aşamasında olan ilaçları oluşturduğunu kaydetti.CİLT KANSERİNE GOLÜ SAVUNMA HÜCRELERİ ATACAKProf.Dr. Çelik, melanomun tüm dünyada artış gösteren, erken tanı konduğunda kür sağlanabilirken, geç kalındığında oldukça yüksek mortalite ile seyreden bir kanser türü olduğunu ve cilt kanserine ilişkin ölümlerin yüzde 75’inden sorumlu tutulduğunu belirterek şunları kaydetti:"Melanom sıklığı tüm dünyada, son 30 yılda yüzde 250 oranında artarak en hızlı yükseliş gösteren kanser özelliği taşımaktadır. Sık görülen kanserler arasında deri kanserinin, erkeklerde 5'inci, kadınlarda 7'inci sıraya yükseldiği dikkat çekmektedir. Yaşam boyu melanom geliştirme riski 1930’larda 1/1500 iken, günümüzde 30 kat artarak 1/50 civarına çıkmıştır. Tanısında geç kalınmış ve metastaz yapmış evre 4 melanomda ortalama sağ kalım 3-6 ay arasındadır ve bugüne kadar kullanılan tüm tedavi yöntemleri ile sağ kalım uzaması elde edilememiştir. Son yıllarda melanom tedavisinde kemoterapiden ziyade vücudun kendi savunma sisteminin kullanılması çalışmaları yoğunlaşmıştır. Buradaki kritik savunma hücresi T hücresidir. 'El freni takılı kalmış araba' örneğinde olduğu gibi tümörü tanıyıp yok etmesi gerektiği halde gözden kaçıran T hücrelerinin etkinliğinin artırılmasına yönelik çalışmalar ve yöntemler immuno-onkoloji biliminin doğmasına yol açmıştır. CTLA-4, T hücresini durduran bir moleküldür. CTLA-4’ü bloke ederek T hücre yanıtını arttıran bir ajan olan 'İpilimumab' ile yapılan bir dizi çalışmanın başarılı ön sonuçlarını FDA onayı alan faz III çalışması takip etmiştir. Bu çalışmada, kontrol kolunda 6 ay olan sağkalımın ipilimumab grubunda 10 aya çıktığı gösterilmiştir.Yine bir başka çalışmada İpilimumab ve DTIC ile sağkalım 11 aya kadar uzamıştır. İpilimumab metastatik melanom tedavisinde yaşam süresini arttıran ve bilim dünyasında çığır açan bir molekül olarak bu alanda kemoterapi dönemini kapamış ve immuno-onkolojik tedavi çağını başlatmıştır. Ülkemizde erken erişim programı ile kullanma fırsatı bulduğumuz ve başarılı sonuçlar aldığımız ipilimumab etken maddeli yeni medikal tedavi, önümüzdeki günlerde ruhsat alacak ve hekimlerin kullanımına sunulacaktır""HERKESİN ELİNDE AKILLI TELEFON VAR, BİZİM İLAÇLARIMIZ DA AKILLI"Kanser tedavisinin modern bir tedavi olduğu, modern ajanlarla konuşacakları bir alanda olduklarını belirten Prof.Dr. Çelik, “Resmen teknoloji ve ilaçlar artık uzay çağında olduğumuzu anlatıyor, Herkesin elinde akıllı telefon var: Bizim ilaçlar da akıllı. Bunu böyle düşünmek lazım. Türk halkı manevi değereleri olan bir halk, ilaç. Kobay çalışmaları onları korkutuyor, iPhone 7 geliyor ükemize. Ücretsiz kullanmak ister misiniz? Bu olayı şuna benzetelim. 2020 yılında ruhsatlanacak bir ilacı bugünden kullanma şansı var. Biz ilaçları artık böyle kullanacağız. Bugün kongrede konuşacağmız 3 tane molekül var, 19’u ruhsatlı. Millet artık Marmaris’te köpek balıklarını kıkırdak etlerini dağıtmaya başladı tedavi için."KANSER LİGİNDE HER MAÇI KAYBEDİYORDUK"Hacettepe Üniversitesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Ve İmmuno-Onkoloji Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. İismail Çelik, "Eskiden çıktığımız her maçı kaybediyorduk kanser liginde. Öne geçtiğimiz maçı da kaybettik, hep gol yedik, gol atamadık. Ama artık durdurmanın yolunu bulduk, artık beraberiz. Kaybettiğimiz maçlara dönüp bakacaksak olursak, savunma yapabiliyoruz. Defansa takviye aldık, yabancı oyuncu aldık. Kanseri durdurmanın, en azından karşısına 11-11 çıkacak bir takımımız var. Gol atmaya başladık ceza sahasına giriyoruz artık.Karşımızdaki öyle bir üst bakteri değil. Ulu ölümsüzlüğü keşfetmiş bir kanserimiz var. Onu durdurabilmek bile bir başarıdır. Kanser klinik hastalık dönemine giriyor. Bu ne demek? Öldürmüyor ama ölmüyor da" dedi.KÜBA, 50'DEN FAZLA ÜLKEYE AŞI VE İLAÇ PAZARLAMASI YAPIYORHavana Moleküler İmmunuloji Merkezi (CIM) Moleküler İmmunoloji Enstitüsü İnovasyon Direktörü Luis Enrique Fernández Molina ise, purosuyla tüm dünyaya nam salmış olan Küba'nın, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tavsiyeleri doğrultusunda geniş kapsamlı ulusal bir planı yürürlüğe koyarak, akciğer kanserinde aşı çalışmaları üzerine yoğunlaştığını, yaklaşık 20 yıldır bu amaçla biyoteknoloji konusunda, önemli yatırımlar gerçekleştirdiğini ifade etti. Küba'nan 1 milyar doları araştırma ve geliştirmeye yatırım olarak ayırdığını kaydeden Molina, 1200 uluslararası patentin sahibi olduğunu ve Küba'nın bugün 50'den fazla ülkeye ilaç ve aşı pazarlaması yaptığını söyledi.KÜBA, PÜROSUYLA DEĞİL AKCİĞER KANSERİ AŞISIYLA ANILACAKHavana merkezli Moleküler İmmunoloji Merkezi (CIM) tarafından geliştirilen ilk akciğer kanseri aşısı'nın 2008 yılında ruhsatlandırıldığını anlatanMolina şunları kaydetti:"2013 yılında ise ikinci aşısı Racotumomab’ı (Vaxira) yine aynı merkez geliştirdi ve bu ürün de ruhsatlanarak bugüne kadar 600’ü geçen hastada kullanıldı. Arjantin’de de ruhsatlı olarak 2013 Temmuz ayından bu yana kullanılıyor.Küba'daki tüm kliniklerde ilaç ücretsiz olarak kullanımda bulunuyor. Peru bu konuda Küba hükümeti ile görüşmeye başlayan ilk ülke oldu. ABD’de ise ilacın yalnız klinik çalışmalar için kullanımı mümkün. ABD hükümetinin sürdürdüğü Küba’ya karşı ambargo, hem Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi-FDA onayı ile ilacın yaygın kullanıma girmesinin, hem de hasta ABD vatandaşlarının Küba kliniklerinde tedavi almasının önünde engel teşkil ediyor. Türkiye’de de bu ürünlerle ilgili bilimsel çalışmalar, ilaçların geliştirildiği Moleküler İmmunoloji Merkezi’nden gelen Dr. Tania Crombet tarafından Ocak 2014’de İmmuno Onkoloji Derneği ile gerçekleşen toplantılarda sunuldu ve tartışıldı.Burada üstünde vurgulanması gereken, kanser için evrensel bir aşının olmadığıdır. Şu an için onkolojide uygulanacak aşılar, kanser gelişimini önleyen değil, tedavi edilmesine yardımcı olan aşılardır. Buna 'terapötik kanser aşısı' denir. İşlem olarak tümörün kendisi veya bileşenleri, kanserli kişiden alınır, laboratuvar ortamında hazırlanır ve kişiye, bağışıklık sistemini uyarması ve tümörün tanınmasına yardımcı olması amacıyla, tekrar geri verilir. Bu aşı kararı alınırken sahadaki aşılara kplamayacağımız kararı aldık, kendi ürettiklerimizi geliştirmeyi önemsedik. Bu deneyler sadece Küba'da yapılmıyor, farklı ülkelerde de devam ediyor. Bizim oluşturduğumuz fikirler doktorlara öyle bir güven vermiş ki, doktorlar da çalışmalarımıza dünyanın farklı yerlerinden katılmış oluyorlar. Dünyada farklı basın toplantıları yapıldığında genelde yeni bir Kübalı ilaç şirketi kuruldu zannediliyor. Bu böyle değil, bizim amacımız kar değil, kanserli hastaların yaşam sürelerini artırmak. Tabii ki para da kazanmalıyız çalışmaları devam ettirebilmek için ama önceliğimiz kanserli hastaların ömrünün uzatılabilmesi. Kanserli bir hastanın 6 ay ömrünü uzatırsınız ama bu 6 ayda hastaya çok ciddi yan etkiler geliyorsa ve hasta sıkıntı çekiyorsa bu uzatma çok iyi de olmayabiliyor."BÖBREK KANSERİNDE YENİ SEÇENEKTexas Oncology-Baylor Charles A. Sammons Cancer Center'dan Prof. Dr. Thomas Hutson ise böbrek kanserlerinde (Renal hücreli kanserler) tedavi edici amaçlı böbreğin bir kısmının ya da tamamının çıkarılması olarak isimlendirilen "nefrektomi" uygulanan hastalarda bile yüzde 20-30 oranında metastaz gelişebildiğini söyledi. Metastatik hastalarda 5 yıllık sağ kalım yüzde 10’dan az olduğunu, böbrek kanserinin üreme sistemi ve idrar yollarının (genitoüriner sistemin) en ölümcül tümörü olduğunu belirten Hutson, "Metastatik hastalıkta sitokin bazlı tedaviler ile elde edilen objektif yanıt oranları yüzde 5-20 aralığında iken yeni geliştirilen hedefe yönelik tedaviler ile hem progresyonsuz yaşam ve hem de genel yaşam süresi uzamıştır.Böbrek kanserinin ilk sıradaki tedavisinde sunitinib, pazopanib, bevacizumab-interferon etken maddeleri, seçilmiş hastalarda yüksek doz IL-2, sorafenib, kötü risk grubunda ise temsirolimus etken maddeli ilaçlar kullanılır. Ancak ilk sıra tedavi sonrası hastalarda sıklıkla direnç gelişir ve hastalık tedaviye artık cevap alınamayan bir evreye girer. Axitinib ise birinci nesil VEGF inhibitörlerine yönelik gelişen direnci yenmek için geliştirilmiştir. Laboratuvar deneylerinde axitinibin etkinliği sunitinibe göre 40 kat daha yüksek bulunmuştur.723 hasta üzerinde yapılan Faz 3 randomize AXIS çalışmasında progresyonsuz sağkalım avantajı sağlayan axitinib, ABD’de Ocak 2012’de metastatik renal hücreli kanserli hastalarının ikinci basamak tedavisinde endikasyon almıştır. Ülkemizde de Axitinib etken maddeli yeni molekül, bir sitokin tedavisi sonrası progresyon göstermiş olan veya bir sitokin tedavisi sonrası bir seri VEGF -TKi tedavisi kullanmış ve sonrasında progresyon göstermiş relaps/metastatik renal hücreli karsinomun tedavisinde ruhsatlanmış durumdadır."

Kanseri Öldüremesek De Durduruyoruz

Böbrek kanserinde umut veren en yeni araştırmaların tartışıldığı, 14-18 Mayıs tarihlerinde Antalya’da yapılan 1.İmmüno-Onkoloji ve...

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

En Çok Aranan Haberler