Kovid-19 salgınından başarılı bir mücadele ile çıkan Türkiye’deki hastanelerde, özellikle yatan hastaların takip edildiği bölümlerde, Çin ya da İtalya’dan gelen dramatik sahnelerin görülmemesindeki en önemli nedenlerinden biri de yeni sistemlerle donatılmış şehir hastanelerinin tamamında bulunan negatif basınçlı oda sistemleri. Sağlık çalışanları, ortamdaki virüs yüklü havadan korunabildikleri için, sadece pozitif hasta ile yakın temasa geçeceği anlarda koruyucu tulumları ve ekipmanlarını giydi. Onun dışındaki zamanlarda, yoğun bakımdaki ortak alanlarda dahi sadece hastane üniformalarıyla çalışabildiler. Böylece Çin’deki sağlık çalışanlarının, koruyucu tulumlarıyla günde 8-10 saat tuvalete dahi gidemeden çalışmak zorunda kaldıkları için yaşadığı manzaralar, ülkemizde görülmedi. Şehir hastanelerinde tek kişilik normal odalar bile gerekli durumlarda negatif basınçlı yoğun bakım odasına dönüştürülebiliyor. Negatif basınçlı oda sistemlerinden, hem ameliyathanelerde, hem yoğun bakımlarda, hem de kovid pozitif vakaların yatırıldığı tek kişilik izolasyon odalarında yararlanılıyor.
SALGINA RAĞMEN 300’E YAKIN ACİLİYET GEREKTİREN VAKA AMELİYAT EDİLDİ
Salgın, ülkemizde başladığından bu yana 1900 kişilik sağlık ordusuyla İstanbul’un en çok hasta kabul eden pandemi hastanelerinden biri olan Sancaktepe Şehit Prof. Dr. İlhan Varank Eğitim ve Araştırma Hastanesi de bu sistemlerin öne çıktığı merkezlerden biri. 75 yoğun bakım yatağı ve 16 ameliyathanenin bir bölümü, kovid vakaları için negatif basınçlı odalara çevrilerek kullanıldı. Mart ayından bu yana 60 bine yakın hasta kabul eden ve yaklaşık 11 bininin kovid şüphesi ile tedavi edildiği, pandemiye rağmen 50’si kovid şüpheli 300’e yakın hastanın ameliyat edildiği hastanenin ameliyathanelerini, ilk kez Demirören Haber Ajansı (DHA) kameraları görüntüledi. Kovid pozitif vakaların yüksek önlemler altında ameliyat edildiği bu salonlarda, koruyucu ekipmanlarının içinde çalışan sağlık personelinin insan üstü çabaları da görüntülendi.
‘HASTANELERDEKİ FİZİKİ ŞARTLAR EN ÖNEMLİ GÜCÜMÜZ OLDU’
Mart ayından bu yana yaklaşık 2500 hastanın yatarak tedavi aldığı Sancaktepe Şehit Prof. Dr. İlhan Varank Eğitim ve Araştırma Hastanesi (EAH) Başhekimi Doç. Dr. Nurettin Yiyit, “Aslında 17 yıllık sağlıkta dönüşüm ile özellikle devlet hastaneleri olarak geldiğimiz fiziki şartlar, bu süreçteki en büyük gücümüz oldu. Hastalarımızı mümkün olduğunca izole tekli odalarda takip ettik. Ama özellikle yoğun bakım ve ameliyathane ayağında bu dönüşüm, verdiğimiz hizmet kalitesini de arttırdı. Pandemiyle mücadeledeki başarımızda çok ciddi bir etken oldu. Biz yaklaşık 615 yataklı iki hastane binamızda 75 yoğun bakım yatağı ile hastalarımıza hizmet verdik. Bu 75 yoğun bakım yatağını, bu süreçten önceki hazırlıklarımızla tekli, izole ve negatif basınçlı odalar haline getirdik. Bu da hem hastalarımızın birbirini enfekte etmesini engelledi, hem de personelimizin kendini korumasına imkan tanıdı. Bu sayede sağlık personelimiz yoğun bakım sahasında bile günlük kıyafetleriyle dolaşabildi; sadece hastanın yanına girdiğinde koruma kıyafetleriyle çalıştı. Böylece sağlık çalışanlarının da mesai içinde konforunda rahatlama oldu. Çin’de yaşanan görüntüler bizde gerçekleşmedi" dedi.
NEGATİF VE POZİTİF VAKALAR AYRI ALANLARDAKİ SALONLARDA AMELİYAT EDİLİYOR
Sancaktepe ve Çekmeköy’de iki ayrı binada, toplamda 16 ameliyathane ile hizmet verdiklerini anlatan Doç. Dr. Yiyit, salgın döneminde de cerrahi işlemlerin yapılmaya devam edildiğini anlatarak şu bilgileri verdi:
“Bu odaların yarısını pozitif basınçtan negatif basınca çevirdik. Böylece pozitif hastayla uzun süre temaslı olması gereken personelimizi ve daha sonra bu alanlarda tedavi edilecek diğer hastalarımızı korumuş oluyoruz. Bu sahaların negatif basınçlı olması içerideki hava sirkülasyonunu burası dışındaki alanlarla temas ettirmenin önüne geçmemizi sağlıyor. Aynı zamanda personeli de çok yüksek bir virüs yükü ile temas ettirmemiş oluyoruz. Ameliyathanelerimizde negatif ve pozitif vakaları ayrı alanlarda ameliyat ediyoruz. Giriş çıkış kapıları da ayrı. Türkiye'de tedavilere erkenden başlama ve Sağlık Bakanlığımızın geliştirdiği rehberler doğrultusunda bize özgü tedavi yaklaşımları ile yoğun bakıma verdiğimiz, hatta vefat eden hasta sayılarımız oldukça düşük hastanemizde."
'AMELİYATHANELERDEKİ EZBERLERİMİZ DEĞİŞTİ'
Yoğun Bakım Anestezi ve Reanimasyon Klinik Şefi Prof. Dr. Nurten Bakan ise koronavirüsle birlikte hastanelerde de pek çok ezberin bozulduğunu vurgulayarak,şöyle konuştu: “Şu anda ameliyat olacak her hastanın Kovid şüphesi olup olmadığını saptamak amacıyla hasta hikayesi ve tetkiklere önem veriyoruz Eskiden hastanelerde en temiz yer ameliyat odasıydı, şimdi ameliyathaneleri kirli alan olarak kabul edip onun dışında kalan hazırlanma odasını temiz alan olarak kabul ediyoruz. Normalde ameliyathane içinde olması gereken tüm tıbbi ve sarf malzemeleri artık hazırlanma odasında tutuluyor. Ekibin bir kısmı ise ameliyathaneye girmeden, buranın kapısından operasyondaki ekibe tıbbi malzeme veriyor. Böylece kalan malzemeleri diğer hastalarda da güvenli olarak kullanabiliyoruz. Ameliyat odasında ise minimum ekipman ve ekiple çalışıyoruz. Kovid pozitif vakalar için girişleri de kirli ve temiz giriş olarak ayırdık. Salgın süresince, diğer hastalara bulaşı engellemekteki en büyük silahımız bu oldu. bu dönemde hastanemizde hiçbir hastada ekstra kovid pozitif bulaşı olmadı" dedi.
ASANSÖRLERİ BİLE AYRILDI
Prof. Dr. Bakan, pozitif vakaları taşıyan asansörlerin bile ayrıldığını anlatarak sözlerini şöyle sürdürdü: "Hasta, direkt kendi servisinden o asansörlerle ameliyathaneye getiriliyor. Ameliyat bittikten sonra da yine hiç bekletilmeden yattığı servisine gönderiliyor. Ameliyattan çıkan personel de kirli alanda soyunarak, terliklerini dahi değiştirerek üstündeki kıyafetleri hijyen kurallarına uyarak çıkarıyor. Eskiden hastaları pre-op dediğimiz, ameliyathaneye almadan önce izlediğimiz bir alanda bir süre bekletip operasyona öyle alıyorduk. Çıkışta da post-op alanımızda yarım saat kadar ayılma sürecini izledikten sonra odasına gönderiyorduk. Şimdi hastayla temas süresini en aza indirmek için servisten ameliyathaneye, ameliyathaneden direkt servise alıyoruz ve odasında izliyoruz. Eskiden önce hasta sonra sağlık çalışanı kendisini korumakla yükümlüydü, artık önce kendimizi korumak zorundayız ki enfekte olmadan çalışabilelim ve başka hastalara da virüsü bulaştırmayalım."
İÇERİ GİRERKEN KAT KAT GİYİNMEK GEREKİYOR
Klasik ameliyat kıyafetleri ile standart steril önlük, maske ve eldiven giyip ameliyat ışıkları altında uzun süre ayakta beklemenin zaten yeterince zor bir süreç olduğunu belirten Prof. Dr. Bakan, şimdi ameliyathane ekiplerinin işinin daha da zorlaştığını çünkü bu kıyafetlerin üzerine neredeyse iki kat daha korunma ekipmanı giymek zorunda olduklarını söyledi ve sözlerine şunları ekledi: "Ameliyathane kıyafetlerinin üzerine bir de koruyucu tulum, onun üzerine maske, onun üzerine bone, onun üzerine iki kat eldiven ve tulumun üzerine de tekrar ameliyathane box-önlüğü giyiyoruz. Bu durumda nefes almak, hareket etmek, hatta düşünmek bile gerçekten çok zor. Ameliyatın tipine göre bazen 4-5 saat ekip içeride kalmak zorunda. Bir de herkes bembeyaz tulumlu odluğu için tanımak da zorlaşıyor bu nedenle herkesin yaka ya da sırtına adlarını yazarak ameliyata giriyoruz."
‘HAVALANDIRA SİSTEMLERİ SAGINLARDA ÇOK ÖNEM KAZANIYOR’
Hastanelerdeki enfeksiyon bulaşıcılığında havalandırma sistemlerinin çok önemli olduğunun altını çizen Sancaktepe EAH Sterilizasyon Sorumlu Hemşiresi Şahin Tanrıverdi ise enfeksiyonun bulaşma riskini ortadan kaldırmanın hem sağlık çalışanını güvenceye almak hem de virüslü ameliyathane odasından dışarıya doğru bir hava akışını engelleyerek diğer odalara ve koridora herhangi bir enfeksiyonun yayılmasını engelleyerek mümkün olabileceğini söyledi ve “Enfekte ortamdan virüs, bakteri ya da diğer patojenlerin geçişini engellemek gerekiyor. Biz burada negatif basınçlı odalarımızda hepafiltre kullanıyoruz. Saatte 12 kez hava değişimi yapıyor bu sistemler. H13 hepafiltreler, 0,3 mikrondan büyük bakteri veya virüs partiküllerinin içeri geçmesini önlüyor. 0,3 mikrondan küçük patojenler ise ortam havasında oksidasyon denilen bir sistemle inaktive ediliyor ve temizlenen bu hava direkt dışarıya veriliyor. Hastanelerimizde bu sistem olmasaydı, bu kirli havanın hastane içerisinde dolaşıma sebep olabilirdi. Dolayısıyla virüs, diğer hastalara ve sağlık çalışanlarına ulaşabilirdi."
(DHA)