HABER

(Özel) Tabutuna kadar hazırlattırdı, sanat aşkı hayata bağladı

Resim sanatına büyük bir sevgiyle bağlı olan Kemal Çelik, 3 kez yakalandığı ölümcül hastalığını sanatıyla yenmeyi başardı.

Resim sanatına büyük bir sevgiyle bağlı olan Kemal Çelik, 3 kez yakalandığı ölümcül hastalığını sanatıyla yenmeyi başardı. Hastaneden her taburcu olduğunda yıllardır yolunu aşındırdığı atölyesine koşan 81 yaşındaki Çelik’in tabloları, Asya ve Avrupa’da sarayların duvarlarını süslüyor.
İlkokul öğretmeninin kendisini keşfetmesiyle resim yapmaya başlayan 81 yaşındaki Kemal Çelik, ömrünü bu sanata adadı. Bugüne kadar 7 bin eser ortaya koyan Çelik, 3 kez yakalandığı ölümcül hastalıktan sanatı ve inancı sayesinde kurtuldu. Türkiye’nin dört bir yanını gezerek, tarihi ve turistik yerleri resmeden Çelik, resim sanatında birçok ilki de gerçekleştirdi. Her yıl milyonlarca turistin ziyaret ettiği Kapodokya’yı ilk panoramik olarak resmeden kişi olan Çelik’in ünü ülke sınırlarını aştı.
Çelik’in başarısını yakından görüp onun yaşam tecrübesini dinlemek isteyen sanatseverler dünyanın dört bir yanından gelerek eşsiz eserleri yakından inceliyor. İyi düzeyde Fransızca ve İngilizce bilen Çelik, vatanına gönülden bağlı. Yaptığı eserlerle ülkenin tanıtımına katkı sağlayan Çelik’in Avrupa ve Asya’da farklı saraylarda özel tabloları da bulunuyor. Bugüne kadar yüzlerce öğrenci yetiştiren Çelik, hiçbir öğrencisinden ücret almadı. Çelik’in en büyük destekçisi, 60 yıldır evli olduğu eşi ve çocukları. Çelik’in hayatı, ders kitaplarına da konu oldu. Yıllarca Türkçe kitaplarında anlatılan Kemal Çelik, kar kış demeden atölyesinin yolunu aşındırıyor.

"Herkesin restoran açtığı yere ben atölye kurdum"
Bugüne kadar Ankara’yı simgeleyen bütün eserlerin resmini yaptığını belirten Ressam Kemal Çelik, "Ankara’ya geldiğimde her yere resim çerçevesinden bakar gibi bakıyordum ve öğretmenlerin omzuma yüklediği minnet yükünü de boşa çıkarmak istemedim. Boş zamanlarda resim yaparım derler ya, ben keçileri kaçırıyorum o lafı duyunca. Ben boş zamanlarımda emekliliği hak etmek için 25 sene çalıştım. Bana göre boş zaman oydu. Çünkü kalıcı olarak bütün insanlar iz bırakmak ister, dünyanın en güzel işi sanatın herhangi bir dalıdır. Geçmişi geleceğe bağlayan köprü resimdir, heykeldir, kitaptır, mimaridir. 60 yıldır Ankara’dayım benim Ankaram Kale ve çevresidir. Emekli olunca atölyemi kalede kurdum. Herkesin restoran açtığı yere ben atölye kurdum. O zamandan beri kime sorsanız Kemal Çelik kimdir diye ya amcamız derler, ya babamız derler, ya kayınpederimiz derler. Bizim zamanımızda ki öğretmenler önce anne baba gibi kendilerini sevdirirler sonra kitap okumayı sevdirirler, sonra öğrenmeyi öğrettiler. Şimdi öyle bir öğretmen tipi bulmak da zorlaştı" dedi.

"Öğrencilerimin bir tanesi beni geçti bununla da gurur duyuyorum"
21 öğrenciyi güzel sanatlar sınavına hazırladığını ve hepsinin de kazandığını anlatan Çelik, "Ankara’daki üniversiteyi kazanan 6 tane öğrencimin mezuniyetlerine katıldım, 4-5 yıl baba evlat gibi atölyeyi paylaştım. Bir tanesi beni geçti bununla da gurur duyuyorum. Çocuklarımız bizi geçmek zorunda öyle olmasaydı hala mağara devri çağında kalırdı. 80 yıllık ömrümün en güzel 2 senesi yedek subay öğretmeni olarak Keskin’in bir köyünde geçti. Çocuklarımız bizi geçmek zorunda onun için anasının sütü gibi helal olsun. Bir cümlemden dolayı 6 yıl ilkokul Türkçe kitabında ders olarak okutuldum. O cümlemi de söylüyorum hiçbir bankada param olmadı ama hiçbir alacaklı da kapımı çalmadı. Halbuki çok zengin bir dünyada yaşıyorum. İşte sanatın güzelliği. Bizim dünyamızda öğretmenlerimiz bize önce okumayı sevdirirler. Öyle derslerimiz vardı ki adabı muaşeret kurallarını öğretti. O zamanki ilkokul mezunu bu zamanki üniversite mezunlarından farklıydı" diye konuştu.

"Ödülümü dünyanın en ünlü komedyenlerinden biri Bob Hope’den aldım"
Belgesel nitelikte resimler yaptığını kaydeden Çelik, "Resim yarışması düzenlediler. Amerikalı ressamlar arasında aynaya bakarak kendi portremi yapmıştım birincilik verdiler. Ödülümü dünyanın en ünlü komedyenlerinden biri Bob Hope’den aldım. Vietnam’a giderken Ankara’ya uğramıştı, o gece sahnede şovu vardı. Günlerce uyuyamadım sevinçten ve ondan sonrada gerçekten sanatsal çalışmalara ağırlık verdim. İz bırakmak bu gerçekten" şeklinde konuştu.

Kapodokya’yı ilk resmeden ressam
Kapadokya’yı ilk resmeden kişi olduğunu belirten Çelik, iki buçuk ay kaldığı Kapodokya’da 72 resim yaptığını ifade ederek, "Japon sarayında, Japon İmparatoru 1987’de Nevşehir’e gelmişti. Yaşar Çallı ile beni davet ettiler ben panoramik bir Kapadokya resmi yaptım, karakalem. Yaşar Çallı, prens ile hanımının portrelerini yaptı. Bir şölen düzenlediler prens onuruna. Ben de Avanos halkı adına hediye ettim tablomu. Aradan 4 yıl geçti, Kale’de bulunan atölyemin birinci senesinde 1991’de bir Japon aile geldi, büyükelçilikten. O tablonun fotoğrafı vardı albümde, onu görünce ’ben bu resminizi tanıyorum’ dedi. Nereden tanıyorsun dedim, ’bizim sarayda’ dedi. Prens iken bile bu tablo Japon halkına hediyedir diye babasının sarayına götürmüş. Amerikan büyükelçileri, 4-5 tane devletin büyükelçileri atölyeme hayırlı olsun demeye geldi" dedi.

"Cenazeme geleceklerin yakalarına asacakları fotoğrafları hazırladım"
Sanatın kendisi için mutlu olmak ve yaşamayı ifade ettiğini kaydeden Çelik, "İnançlı insanlarız biliyoruz ki Allah dert verir ama dermanını aramak görevini de bize verir. KOAH rahatsızlığım var, bir defa olsun halimden şikayet etmedim. 1997’den bu yana 3 defa kalp krizi geçirdim, o da geldi geçti. 2004’te kanserle tanıştım. Mesanemde bir tümör vardı, 6 ay kemoterapi gördüm küçültemediler. Hastaneye yatmadan önce çocuklarıma not yazdım kime borcum var, kimden alacağım var, tabutumun üzerine koyacakları fotoğrafı hazırladım, cenazeme geleceklerin yakalarına asacakları fotoğrafları hazırladım. Böylece kendime güvenerek gittim çünkü hazırım yüzümü kızartacak bir davranışım olmadı. Ayrıca çocukluğumdan beri tanıdığım hiçbir dostumu kaybetmedim. Biriyle kopma noktasına gelince geçmişini karıştırıyorum; hoşuma gidecek bir davranışını bulunca bütün kabahati üzerime alıyorum, barışıyoruz. Haftanın 7 günü sevdiği okulu bitirmiş, sevdiği işe giden bir genç nasılsa; her gün 3-4 saatim yolda geçse bile atölyeme geliyorum ayaklarım koşa koşa. Anasına babasına rahmet 60 yıllık eşim, eve giderken de aynı hevesle gidiyorum yaşamak budur. Başta soruyorlar kaç yaşındasın geceleri saymıyorum 40 yaşındayım diyorum, öyle de hissediyorum gerçekten. Sevgiyle doğdum, sevgiyle büyüdüm, sevgiyle yaşlandım, sevgiyle öleceğim. Ben bana şahidim, hakkımı helal ediyorum. Bunu söyleyecek kaç kişi var dünyada" ifadelerini kullandı.

(Özel) Tabutuna kadar hazırlattırdı, sanat aşkı hayata bağladı

En Çok Aranan Haberler