UEFA Avrupa Ligi son 16 turu ilk mücadelesinde B Grubu'nu yenilgisiz lider tamamlayan Jorge Jesus yönetimindeki temsilcimiz Fenerbahçe ile Jorge Sampaoli’nin ekibi Sevilla, Fransız hakem François Letexier yönetiminde Ramon Sanchez Pizjuan Stadyumu’nda karşı karşıya geldi.
Mücadele Sevilla'nın 2-0'lık üstünlüğüyle sona ererken birçok net fırsat yakalayan temsilcimiz bu fırsatları gole çeviremedi ve tur şansını zora soktu. Karşılaşmanın ardından Sevilla-Fenerbahçe maçını değerlendiren spor yazarları karşılaşmaya dair ilginç değerlendirmelerde bulundu.
Sarı lacivertlilerin 15 yıl sonra karşılaştığı bu Sevilla, o günkü seviyesinde değil elbette. Monchi’nin sportif direktörlüğünde hep birkaç genç süper yıldız seyrederiz, bu takımın en iyileri deneyimli yıldızları. Monchi büyük bir ihtimalle sezon sonu En Nesyri’yi Premier Lig’e satıp, yeni gençler arayacaktır markette Sevilla için. Bence dün sahaya çıkan Fenerbahçe 2023’ünse, Fenerbahçe 2008’den en önemli eksiği Deivid’di. 2008’de Fenerbahçe Sevilla ile eşleştiğinde as santrforu Kezman, takımın yıldızı Alex’ti. Ancak Deivid işler her sıkıştığında sahneye çıkar ve hemen her büyük maçta kritik golleri atmayı başarırdı.
Seyrederken "ah-vah" dedirterek bitirdi ilk yarıyı Fenerbahçe. Sevilla'nın suyunu kestiler, nefes aldırmadılar, merkezde kalabalık kalıp, kanatlara yönlendirdiler. Hücumu yüksek yapmaya zorlayıp, sadece bir kornerde topa değmelerine izin verdiler. Ama aynı baskıyı onlar da yaptı. Orta sahayı çabuk geçemedik. Hızlı hücumların peşine düştük ve böyle bir maçta yakalanabilecek en iyi fırsatlar elimize geldi. Gol yapamadık. Daha oyunun başında kırmızı kart görmesi gereken Telles'e, ikinci sarıyı da vermemek için en kritik yerden frikiği de vermedi Fransız hakem. Belki de bu maçı çok erkenden ele geçirip, bitirme şansı olabilirdi. Tam bir şans golü ile de uyuyan seyirciyi maça döndürdüler. Tam bir "Futbolun adaleti yoktur" seansı vardı karşımızda. O kadar çok pozisyon kaçtı, o kadar müsait durumlarda yanlış tercihler kullanıldı ki, "ben yemiyorum, sen ye" ikramlarını seyrettik.
Dün gece Fenerbahçe çok iyi bir ilk yarı sergiledi. Yüksek tempolu ve atak bir futbol gündeme geldi. Etkili ataklarla sürekli rakip kaleyi zorladılar. Bazı pozisyonlarda kaleci Dmitrovic başarılıydı. Çok net iki pozisyonu ise Joshua King değerlendiremedi. Kaleci ile karşı karşıya kaldığı pozisyonda daha önce şutu çekmesi gerekiyordu. Kafa ile kaçırdığı da çok önemli bir pozisyondu. Bunun yanı sıra rakibe tek pozisyon dahi verilmedi. Ama ikinci yarı roller değişti. Sevilla tempoyu yükselterek oyunu domine etmeye başladı. Arka arkaya tehlikeli oldular. Ve sonra da bir şans golü ile öne geçtiler. Son bölümde Jesus'un oyuncu değişikliği hatası vardı. Orta sahayı boşaltıp Crespo'yu çıkarıyorsan orta saha oyuncusu Zajc'ı oyuna sürmeliydi.
İlk yarı bittiğinde düşündüm; bu pozisyonların yarısına Sevilla girse ne olurdu acaba? Gözlerimi kapattım, bu düşünceyi hemen, hızlıca kafamdan attım… Jesus‘un hakkını teslim edelim… Macera aramayan, rakibe göre dizayn edilmiş bir onbirle sahaya çıktı… Göbekte üç stoper Serdar Aziz, Samet ve Szalai ile iyi bir duvar ördü… Yetinmedi; sola çektiği Szalai‘yi, Lincoln‘ün arkasına sarkıtıp kademeli bir savunma anlayışı oluşturdu… Futbol affetmiyor… Bu kadar kaçırırsan gerçekten affetmiyor… İkinci yarı ile birlikte rüzgar yön değiştirdi ve Sevilla‘nın arkasından itmeye başladı… Samet son saniyede altın bir dokunuş yapmasa, belki de ikinci yarıya gol yiyerek başlayacaktık… Ama gol de gecikmedi… Futbolda şanssızlık varsa, o da geldi Fenerbahçe‘yi buldu… Jordan‘ın uzaktan şutunda kaleci Altay köşeye yatmış topu kontrol etmeye hazırlanıyordu ki, Arao‘nun diziyle buluşan top yön değiştirip gol oldu…
Aslında Fenerbahçe’nin ilk yarıda kazanacağı bir deplasmandı İspanya’da 2-0 kaybettiği… O kadar şahane başladı maça. O kadar etkili oynadı. Geçişlerde o kadar mükemmeldi. Ne yazık ki, sadece ilk yarıda. Bir şans bir dalgınlık golüyle uçtu gitti olası zafer. Buna karşın ilk devre La Liga’daki kötü gidişini UEFA Avrupa Ligi son 16 maçına taşıyan bir Sevilla vardı karşısında. Takımın yarısını değiştirmiş Sampaoli’nin orijini stoper olmayan Alex Telles ve Gudeli yanısıra henüz yeterli tecrübesi olmayan genç Nianzou ile kurduğu üçlü savunma Valencia’nın ağzının suyunu akıtıyor, Ferdi’ye en sevdiği iç koridorları yaratıyordu. Özetle Jesus katkısı yoktu İspanya’da. Hoca rötarlıydı. Ne karın doyururdu, ne gideni geri getirirdi, ne de evsiz kalanların başına çadır veya konteynır olurdu ama her yaranın merhemi “moral” olabilirdi bir Avrupa galibiyeti. Üstelik maçın yarısında kazanmaya çok yaklaşmıştı Fenerbahçe. Neyse ki, bu işin bir de Kadıköy’ü var. Bu Fenerbahçe burada bu Sevilla’yı yener de… Skor yeter mi tur atlamasına; orası bilinmez.