Cem Yılmaz'ın stand-up gösterileri ekrana taşınıyor.
Cem Yılmaz'ın stand-up gösterileri ekrana taşınıyor.
"Televizyona uygunluğumla ilgili şüphelerim var" diyen ünlü komedyen, hayranlarını sevindiren bu işbirliğinin detaylarını D-Smart dergisine anlattı.
- Cem Bey, gösterilerinizin hepsi bir arada yayınlanacak. Ne diyeceksiniz bu işbirliğiyle ilgili?
- Aya ilk giden insanın bir lafı vardı: "Benim için küçük, insanlık için büyük bir adım." Aslında televizyona uygun iş yapan biri değilim. Ama bir hedef kitlem var ki, televizyonda kendi dişlerine uygun işler arıyorlar. D-Smart'ın gösterilerimin hepsini yayınlayacak olması, bizi buluşturacak bir hadise. Televizyona uygunluğumla ilgili şüphelerim olduğu için bazen böyle destek iyi oluyor. Hepsinin bir arada olması, esasında bayağı yoğun bir paket sunuyor izleyiciye. Umarım art arda yayınlanmaz, bünyede bir ağırlık yapabilir.
- Televizyonla ilgili endişeniz nereden kaynaklanıyor?
- Bu endişeyi, televizyonda bildik formatlar üzerinden üretmek anlamında söyledim. Televizyonun şu anki tarzıyla dizi film üretmek veya program hazırlamak bana ağır ve zor gelen mesailer. Ama bir yanda da hep televizyon için ne üretebileceğimi düşündüm. Televizyon için orta metrajda öyküleri kısa filmlere dönüştürmek gibi fikirlerim var. Sahnede yaptığım işler gibi bunların da ilgi çekeceğini düşünüyorum ama kalabalıkların izlediği dizilerle mücadele edebileceğine inanmıyorum. Bir de dizi üretiminde çok ciddi maliyetler oluyor ama ortaya çıkan ürünlerin kaderleri pamuk ipliğine bağlı. Bu tür lüks işlerin orada çok çabuk harcanacağını düşünüyorum. Dizi dünyası, başka bir dünya. Bunu küçümseyici ve alaycı bir şekilde söylemiyorum. Aynı şekilde reyting kaygısını da anlamsız bulmuyorum. Hem sinema hem de televizyon için bir dinamo kitle var. Onlar yüzdeye çok etki etmiyorlar. Bu kitleyle aynı programları izlediğimi düşünüyorum ve bu tür işler yapmak istiyorum. Bakalım, umarım televizyona da bir şeyler yapacağız.
- ABD'li ünlü komedyen Ricky Gervais'i anımsatıyorsunuz...
- Evet, kilo olarak haklısın tabii! (Gülüyor) Çok iyi bir örnek verdin. O da usta bir mizahçı, yazar ve aktör yönü de var. Orada, Peter Sellers'dan gelen bir mizahçı geleneği hakim. Komedyen olanların yaptığı şey anti-TV işler yaratmakla ilgili ve bunun için bir alan açmışlar. "Biz televizyona uygun değiliz ama yaptığımız da bu" diyorlar. Bana bu durum duygu olarak yakın geliyor. Televizyonda alaycılık, onun ince içeriğine mizahi bir katkı sağlıyor. Mesela bizim gençlerin yaptığı "İşler Güçler", Ricky Gervais'in hazırladığı "Extras"ı anımsatıyor. Tatlı bir fikir geliştirip, televizyona bir şeyler yapacağım günlerin geleceğini ümit ediyorum ve olacağına da inanıyorum. Önemli olan, kendi izleyebileceğin şeyleri üretmek. Yılların bir lafı vardır: "Seyirci bunu istiyor." Prodüktörün, "Aslında ben bunu yapabiliyorum"un bir bahanesi bana göre. Herkesin takip edeceği diziler üreyebilir. Birbirini bu kadar taklit eden şeyler yapma zorunluluğu olmamalı. Herkesin bir "Leyla ile Mecnun"u, bir "Ezel"i olmalı gibi düşünülüyor. Güzel programlar üretme meselesi, yazan çizen insanların biraz olsun rahatlıklarından feragat etmeleriyle olur. "Diziler neden 100 dakika?" Bu soru mu şimdi? Aranızda anlaşın devam edin. Mesela yazarlar odası "Arkadaş biz 50 dakika yazıyoruz" diyecek. Okan Bayülgen, bu anlamda çok iyi bir üretici. Gayret eden ve basmakalıp yargıları kıran ender kişilerden.
- Yakında ne gibi projeleriniz var?
- Yazıp çizmek için zaman ayırmak gerekiyor. Bunun için de gösterileri durdurdum. Gösteri yapılırken maalesef bir şey olmuyor. Bu yaza bir şeyler hazırlama fikrim var ama çok hızlı bir şekilde ilerlemiyoruz.