Pervin Hazan Yağcı, 2011 yılında evlendiği Ufuk Sabri A. ile 5 yıl önce boşandı. Pervin Hazan Yağcı, iddiaya göre boşanırken sorun yaşamamak için kızının velayetinin mahkeme tarafından babasına verilmesine onay verdi. Ancak Yağcı'nın kızı Ada, geçen 6 Eylül'de aynı mahallede oturdukları eski eşi tarafından Kuzey Kıbrıs'a kaçırıldı. Bu durumu daha sonra öğrenen Yağcı, sesini duyurabilmek için sosyal medyada yaptığı, "Üzülerek, 5 sene önce gördüğüm fiziksel, duygusal ve ekonomik şiddet sonucu protokolle anlaşmalı olarak boşandığım eski eşim Ufuk Sabri A.'nın, protokolde bana verilen günlerden biri olan 6 Eylül Cuma günü, okula götürmek üzere benden aldığı 8 yaşındaki kızım Ada A.'yı, iznim, bilgim ve muvafakat belgem olmadan Kuzey Kıbrıs'a kaçırdığını teyit ettiğimi bildiririm" şeklindeki paylaşım ile gündeme geldi.
Pervin Hazan Yağcı, KKTC İçişleri Bakanı Ayşegül Baybars'ın verdiği talimat üzerine Kıbrıs'ta adresi belirlenen kızı Ada ile kaçırıldıktan 14 gün sonra oradaki okuluna giderek görüşebildi. Kızının velayetinin alabilmek için Ankara Aile Mahkemesi'nde dava açan Yağcı, ayrıca eski eşi hakkında 'kişiyi hürriyetinden yoksun kılma' suçlamasıyla ceza davası açılması için suç duyurusunda bulundu. Ceza davası soruşturması sürerken, velayetin değiştirilmesi davası ise 10 Aralık'ta görülecek.
Pervin Hazan Yağcı, bu süreçte Eylül ayından bu yana kızını görebilmek için her hafta Kıbrıs'a gidiyor. Her Çarşamba iş çıkışı Kıbrıs'a giden Yağcı, orada kiraladığı evde kızıyla 4 gün hasret giderip, Pazartesi gecesi tekrar Ankara'ya dönüyor. Pervin Hazan Yağcı, kaçırıldıktan 14 gün sonra Kıbrıs'ta bulduğu kızıyla ilk kez görüştüğünü anlatarak, "Kızım çok korkmuştu, çok üzülmüştü. Beni görünce çok mutlu oldu. Bir yandan babasını kaybetmekten korktuğu için 'anne ne olur babamı şikayet etme' dedi. Eski eşim kaçırma planını aylar öncesinden planlamış. Kızımı 31 Ocak’ta almış Kıbrıs'a götürmüş ve o okulun sınavına sokmuş. Daha sonra kızımıza 9 ay boyunca 'eğer bunu annene anlatırsan beni tutuklatır' diye kokutmuş. 10 gün boyunca orada vakit geçirince bu detayları öğrendim" diye konuştu.
Kızını görebilmek için her hafta Kıbrıs'a gittiğini anlatan Yağcı, "İş yerim, 15 günlük bir iznim vardı, onu kullanmama izin verdi. Şimdi izinlerim de bitti maaşımdan kesinti olacak. Bu dönemde ailem ve arkadaşlarım bana maddi manevi yardım ediyor. Kıbrıs’ta ev tutma, araba kiralama, avukat masrafı bugüne kadar 50 bin lira gitti. Bir yandan ceza soruşturmasını yürütmeye çalışıyorum. Çünkü bu aslında Türk Ceza Kanunu'nda suç olarak geçiyor. Bir yandan velayetin değişikliği davası var. Bir yandan bize bu süreçte yaşattığı maddi-manevi zararın tazminat davası var. Kendisi arkadaşı ile birlikte hile ile çocuğu kaçırdığı için Türk Ceza Kanunu’nda tanımlı bir suç işlemiş oluyor aslında" dedi.
Kızının velayetini bir an önce almak istediğini belirten Yağcı, "Düşünün bir anne var ve çocuğu kaçırılmış. Mahkeme diyor ki '10 Aralık’a kadar bekle'. Ben eğer Kıbrıs’a gidip bu mücadeleyi vermeseydim, çocuğumu bulmasaydım çocuğumu 10 Aralık’a kadar göremeyecektim. Türk Medeni Kanunu 'eğer velayet babada ise çocuğu götürebilir, bu kaçırma sayılmaz, sen dava açıp velayeti geri isteyebilirsin' diyor. Yani bunu acil olarak görmüyor. Benim bir işim var en azından aylık bir gelirim var ve biraz da çevrem var ve ben bu çocuğun peşinden kalktım Kıbrıs’a gidebildim. Ben bile 14 günde yapabildim, peki diğer anneler nasıl yapacak? Her annenin bu şartlara sahip olmasını bekleyemezsiniz. Bir çocuğun aniden annesinden ayrılması, 8 senedir yaşadığı mahalleden, 5 senedir gittiği okuldan aniden koparılması nasıl suç sayılmaz? Bu tarz dosyalara daha hassasiyetle bakılsın. Siz sırf velayeti var diye herhangi bir ebeveyne 'al çocuğunu git nereye istiyorsan' algısı yaratmamalısınız" ifadelerini kullandı.
Kaynak: DHA