ANKARA (İHA) - Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği'ne (TMMOB) bağlı Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO), GAP projesinin çok sektörlü, entegre bölgesel kalkınma projesi olarak 2005 yılında tamamlanması öngörülmüşse de, gelinen noktada enerji üretimi dışındaki hedeflerin tutturulamadığını bildirdi.
GAP projesinin değerlendirilmesi amacıyla, DSİ ve MTA Genel Müdürlükleri, Harran Üniversitesi ve TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası tarafından 11-14 Mayıs 2005 tarihleri arasında Şanlıurfa'da "1. GAP ve Jeoloji Sempozyumu" düzenlendi. DSİ Bölge Müdürlüğü Sosyal Tesisleri'nde gerçekleştirilen sempozyuma, düzenleyici kurumlar olan DSİ, MTA, Harran Üniversitesi ve JMO'dan çok sayıda araştırmacı ve bilim insanı katıldı. JMO yaptığı yazılı açıklamayla GAP'ı değerlendirdi. Açıklamada, Fırat ve Dicle Nehirleri üzerinde yapılması öngörülen barajlar, hidroelektrik santraller ve sulama tesisleriyle altyapıdan sanayie, tarımdan sağlığa, ulaştırmadan eğitime kadar pek çok alanda birbirleriyle ilişkili projeler demeti olarak düşünülen GAP'ın çok sektörlü, entegre bölgesel kalkınma projesi olarak bilindiği ifade edildi. Türkiye için yaşamsal öneme sahip bu projenin 2005 yılında tamamlanması öngörülmüşse de, gelinen noktada enerji üretimi dışındaki hedeflerin tutturulamadığı kaydedildi.
Projenin Türkiye'nin en önemli yatırımı olup, 2005 yılında bitirilmesi gerekirken yatırımların durması nedeniyle tamamlama yılının 2010'a ertelendiği belirtildi. Bölgenin sulanabilir topraklarının sulanması hedefinin yalnızca yüzde 13'lük bir kısmının gerçekleştiğinin ifade edildiği açıklamada, bugün itibariyle proje kapsamında 222 bin hektarlık bir alanın sulanabildiği, sulanan bu alanların ise aşırı ve bilinçsiz sulanması yanında, proje gereği yapılması gereken tarla içi drenaj sisteminin yapılamaması sonucu, toprak niteliğine bağlı olarak GAP topraklarında 25-30 bin hektarlık bir alanda tuzlanma-çoraklaşmanın meydana geldiği vurgulandı. Bu sonucun, verimli tarım alanlarının tahribini getirdiği ve ekonomiye büyük kayıplar verdiği kaydedileni açıklamada, projenin 2010 yılında bitirilmesi için de yıllık 2 milyar dolarlık bir bütçenin GAP'a aktarılması gerektiği vurgulandı.
GAP'ta üretimde olan barajlarda, yüzde 70-80'ler oranında bir enerji üretimi gerçekleştiği, bunun da Türkiye elektrik ihtiyacının yüzde 25'i ne karşılık geldiği belirtilerek, enerjide elde edilen katma değerin bölgeye yansımadığı ve yaratılan değerlerden bölge halkının adil bir pay alamadığı belirtildi. Projenin ulaşım sektörüyle ilgili olarak da Gaziantep-Şanlıurfa ve Şanlıurfa'yı Mardin üzerinden Habur'a bağlayacak otoyol inşaatının bitirilemediği, uluslararası kargo havaalanının tamamlanmadığı kaydedildi. Bölgeyi limanlara ve Ortadoğu'ya bağlayacak demiryolu projelerine ise hiç başlanmadığının belirtildiği açıklamada, "Bu durum GAP'ın misyonuna aykırı olup, plan hedefleriyle çelişmektedir" denildi. GAP'taki gecikmenin, tarımın yanı sıra, hayvancılık, sanayi ve istihdamda da istenen hedeflere ulaşılmasını engellediği, bölge insanında bıkkınlık yarattığı ve projeye olan güvenin azaldığı savunuldu.
GAP BÖLGESİ'NİN YERALTI KAYNAKLARI Açıklamada ayrıca, GAP bölgesinin yeraltı kaynakları konusundaki zenginliğinin sadece fosfat ve petrol olmadığı, tamamı bölgede olan Şırnak asfaltit yatakları, Adıyaman linyit, demir, Bitlis apatitli manyetit, Diyarbakır bakır, mika, jeo-termal, mermer, yapıtaşı malzemesi, Siirt-Madenköy bakır pirit, krom, tuz ve daha bir çok madenin bölgenin yer altı kaynaklarından olduğu belirtildi. Bölgedeki yer altı kaynaklarından bazılarının atıl olarak bekletildiği, bunun da sanayi ve istihdam üzerinde olumsuz etki yaptığı ifade edilerek, mevcut Maden Yasası'nın yeniden düzenlenmesi gerektiği belirtildi.
GAP'ın verimli tarım alanlarının diğer bir can suyu olan gübrenin ana girdisi olan fosfatın, tamamına yakın kısmının GAP bölgesinde bulunduğu ve Mardin Mazıdağı yöresinin 75 milyon ton işletilebilir, 260 milyon ton potansiyel fosfat rezervlerine sahip olduğu bildirildi. Bu nedenle 140 milyon dolarlık alt yapı, sosyal tesis, yan-yardımcı tesis, büyük tesis yatırımı yapılan ve şu anda çalıştırılmayan 500 bin ton/yıl konsantre fosfat üretim kapasiteli Mazıdağı tesislerinin yeniden ekonomiye kazandırılması için Mazıdağı bölgesinde gübre fabrikası kurulması dışında bir çözüm yolu bulunmadığı ifade edildi.
Açıklamada, son 20 yılda kırsal alandan kente göçün yoğunlaştığı ve bunun GAP'taki kentlerin çarpık ve plansız büyümelerine neden olduğu belirtildi. Özelikle verimli tarım alanlarının siyasi ve maddi rant kaygılarıyla yerleşime ve sanayi tesislerine açıldığı belirtilerek, tarım alanlarındaki yapılaşmaların bölgenin doğusundan geçen Doğu Anadolu Fay Zonunda (DAF) olabilecek bir depremden etkilenebileceği vurgulandı.
Çevrenin ve doğal hayatın korunmasına ilişkin gerekli araştırma ve planlamaların da yapılması gerektiği belirtilen açıklamada, Atatürk Barajı, Fırat, Kahta Çayı, Çatal Çay ve Eğri Çay'ın diğer kirletici faktörler yanında akarsuların taşıdığı ve erozyondan kaynaklanan fazla toprak taşınması nedeniyle kirlenmenin tehdidi altında olduğu kaydedildi. Ayrıca, bölgedeki yabancı petrol şirketlerinin aşırı üretim ve maksimum kar güdüsü nedeniyle yer altı ve yer üstü sularının kirlenmesinde önemli bir rolü olduğu, bu şirketlerin GAP bölgesindeki kentlerin su kaynaklarını kirletmeye yönelik faaliyetlerinin denetlenmesi gerektiği ifade edildi.
Küreselleşmenin dayattığı politikalar nedeniyle Türkiye için yaşamsal öneme sahip GAP'ın, geldiğimiz noktada siyasi iktidarın gündeminde hak ettiği yeri almadığının belirtildiği açıklamada, "GAP'ın bir an önce tamamıyla devreye girmesi, ülkemiz ve bölge açısından olumlu etkiler yaratacaktır. Bu entegre kalkınma projesinin sadece teknik bir olgu olarak ele alınmaması sosyal ve siyasal boyutlarıyla bütünlüklü olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu süreç, insanı merkezine alan bir yaklaşımla sürdürülmelidir. Bölgede kalıcı bir barış ve kardeşlik ikliminin yeşermesi hem GAP hem de ülkemiz için en önemli gereksinimdir" denildi.