Posta Gazetesi Muhabiri Işıl Cinmen, sosyal deney için erkek oldu. Berbere, kahveye gitti. Beyoğlu’na çıkıp çapkınlık yaptı. Gece damsız bara girmeye çalıştı. Bir kadının gözünden erkek olmayı yazdı...
_
İşte kadın Işıl'ın gözünden erkek olmak:_
Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim: Hayatım boyunca kadın olduğum için hiç bu kadar memnun olmamıştım! Erkek olduğum günün sonunda sakallarımı çıkardığımda aynaya baktım ve şöyle dedim: Tanrım, şükürler olsun ki kadınım!
BEN METİN, 32 YAŞINDA BİR ERKEĞİM
Tırnaklarım kısalıyor, ojelerim siliniyor. Göğüslerim bantlarla sarıldı bile, artık yok gibiler. Pantolonumun içinde bir çorap gizli, pipi niyetine. 35 numara ayaklarım 40 numara ayakkabılarda rahatsız. Sarı, uzun saçlarımın yerinde kısa, siyah bir peruk... Kaşlarım kapkalın. Bıyıklarım ağzıma giriyor, sakallarım kaşınıyor... Bugün adım Metin. 30 yaşında bir erkeğim. Bu bir öğrenme-anlama projesi; erkek olmayı deneyimleme hikayesi…
DİKKAT ŞAHAN ÇIKABİLİR!
30 yıldır denemediğim şey kalmadı diyordum ama varmış! Nasıl heyecanlıyım Metin’e bakarken… Yepyeni bir insan! Onun tam bir erkek gibi olmasını istiyorum. Metin’i insan içine çıkarmadan önce onunla biraz zaman geçiriyorum. İçimdeki erkeği uyandırıyorum; yürüyüşümü, beden dilimi, duygularımı, sesimi, dilimi Metin’e uygun hale getirmeye çalışıyorum. Ne kadar zor anlatamam. Ne yaparsam yapayım olmuyor. Metin çok kadınsı davranıyor, Işıl bile hiç bu kadar feminen gelmemişti gözüme… O kadar yani! Tipi de Recep İvedik gibi oldu, biraz abartılı hareket edince içinden Şahan çıkıyor. Orta yolu bulmam lazım.
BİR İMZA ALABİLİR MİYİM?
İlk sınav tanınmamak! Cihangir sokaklarında dolaşmaya başlıyorum. Manavdan, bakkala, garsondan, taksiciye herkes tanır beni burada. 15 yıllık manavımın gözlerine bakıyorum. I-ıh tık yok! Kafasını çeviriyor. Yaşasın, demek ki Metin benden bağımsız biri olmayı başardı! Yürümeye devam ediyorum. Köşedeki cafe’de Ahmet Mümtaz Taylan röportaj veriyor!
En sevdiğim büyük arkadaşım… Yanına gidip, “Pardon! Bir imza alabilir miyim?” diyorum. Tuhaf tuhaf yüzüme bakıyor. Tanıdı mı yoksa? “Ahmet bey?” “Olur…” “O zaman bir de fotoğraf!” deyip kahkahayı basıyorum. “Işıl!!!?”
ERKEK BERBERİNDE İTİRAF
Metin, sınavdan geçtiğine göre artık onu berbere götürebilirim. Erkek berberine gidip “Saçımı kestirmek istiyorum” diyorum. Sesimden dolayı ortamda gergin bir rüzgar esiyor. Berber çırağı rahatsız bir tavırla, “Sakallar da uzamış” diyor. Yanımda saçlarını kestiren müşteriye dönüp “Aslında ben bir kadınım” deyiveriyorum. Berber şokta. Çırak kıkırdıyor. Müşteri, “Buna sevindim, benim için de değişik bir deneyim olacak o halde” diyor. Saçlarım kesilirken berber anlatmaya başlıyor: “Buranın sizin kadın kuaförlerinden fazlası var, eksiği yok. İçeride ağda bölümü var; erkeklere sırt ve göğüs ağdası yapıyoruz. Manikür pedikür isteyenler de önceden haber veriyor, manikürcüyü çağırıyoruz. Bazen fön çektirmek isteyen erkekler bile oluyor.”
ERKEKSEN SANA KİMSE BAKMIYOR
İstiklal’de yürümeye başlıyorum. Herkese bakıyorum, kimse bana bakmıyor! Diğer erkekleri inceliyorum; bir kısmı telefonda, diğerleri de yürüyen kadınlara bakıyor. Kadınlar ise ya yanlarındakiyle konuşuyor, ya yere bakarak ya da odaksız bakışlarla hızla yürüyor. Anlıyorum ki, ortalama bir erkeksen sana kimse bakmıyor. Bu görünmezlik önce hoşuma gidiyor. Rahat çünkü… İlk defa Metin olarak bu kadar rahat yürüyorum bu caddede. Sinir bozucu bakışlar yok, rahatsız eden sözler yok. Fakat itiraf etmek gerekirse bir süre sonra canım sıkılmaya başlıyor; aksiyon yok! Belki de kadınlara olur olmaz laf atmalarının sebeplerinden biri de budur diye düşünüyorum.
BİR KADINA LAF ATTIM!
Metin de laf atmak ister mi acaba diye bir yokluyorum onu… İstemiyor elbette. Bu kadar ilkel ve saygısız biri değil o. E o zaman neden yanımdan geçen kadınlara böyle tuhaf tuhaf bakmaya başladım ben? Şaşkınım çünkü anladım ki, bunu Işıl denemek istiyor, Metin değil…
Laf atan taraf olmanın nasıl hissettirdiğini görmek istiyor. Tüm cesaretimi toplayıp yanımdan geçen kıza, “Çok güzelsin” diyorum. Sesim kulağıma vardığı an utançtan ibaret bir şeye dönüşüyorum. Hayatım boyunca kendimi daha rezil hissettiğim bir an olmadı.
Kız, “Yürü git!” diye bağırıyor. Yanına koşup “Çok özür dilerim, ben erkek değilim” deyip ona neden laf attığımı anlatıyorum.
Şaşırıyor, çok da hoşuna gidiyor! “Yazdıklarınızı okumak istiyorum. Ne zaman yayınlanacak?” diye soruyor. Beni affettiği için ona teşekkür edip devam ediyorum.
VEEE KIRAATHANEDEYİM!
Arka sokaktaki kıraathanelerden birine “Selamün aleyküm beyler!” diye dalıyorum. Herkes okey oynuyor, ortalık sigara dumanı… Tek bir kişi selamımı alıp cevap veriyor. Diğerleri kafalarını kaldırıp kıl kıl bakıyor. Biraz tırsıyorum. Boş bir masaya oturup bir çay söylüyorum. Beş dakikaya kalmaz fotoğrafçı Muzaffer bey ve güvenlik Emrah bey gelir, şimdilik ortamı analiz etmek için yalnızım. Ama o beş dakika geçmek bilmiyor! Çok gerginim, ben de bir sigara yakıyorum. Selamımı alan kişi yanıma gelip “Oyuna başlayacağız” diyor. En popüler gruba kabul edilen ilkokul çocuğu gibi seviniyorum. Daha ne olsun!
“DAMSIZ GİRİLMEZ” KURALI CİNSİYET AYRIMCILIĞI
Hava karardı bile. Son görevim, tek başıma bir bara girmek! “Damsız almıyoruz.” “Damsız girilmez.” “Maalesef beyefendi…” Sıra sıra reddediliyorum! Işıl’a ardına kadar açılan kapılar, Metin’in yüzüne yüzüne çarpılıyor. Elbette Metin’in bara giremeyeceğini tahmin ediyordum ama bu ‘damsız’ meselesinin ne kadar sinir bozucu olduğunu önceden fark edememiştim. Yani sanki ben sadece erkek olduğum için baştan tacizci, baştan tehlikeli, baştan rahatsız ediciydim, yanımda bir kadın yoksa bu mekanlar için bir hiçtim! Pardon da…. Bu cinsiyet ayrımcılığı değil de ne! Cinsiyet ayrımcılığı yapmak Anayasa’nın 10’uncu maddesindeki eşitlik ilkesine aykırı değil mi?
Erkekler bu konuda harekete geçmeli, haklarını korumalı! Bu muamele çok aşağılıyıcı! Metin’in asabı fena halde bozuldu. Onu teselli etmeye çalışarak eve dönüyorum.
SONUNDA TEKRAR KADINIM!
Metin’e bana gösterdikleri için teşekkür ederek üzerimden uğurluyorum. Sakallarımı, bıyıklarımı söküp, peruğu çıkarıyorum. Giysileri fırlatıp en seksi geceliğimi giyiyorum. Kırmızı ojelerimi özenle sürüyorum. Sonunda tekrar Işıl’ım! Tanrım, şükürler olsun ki kadınım! (KAYNAK POSTA)