İmralı tutanaklarının yayınlanması 28 Şubat’ta medyanın kendine vazife çıkardığı yada birileri tarafından vazifelendirildiği o günleri hatırlattı bana. Fadimeler, kalkancılar, haberler ve postal sevici darbe kalemşörleri geldi aklıma. Ne günlerdi o günler?
28 Şubat darbesini diğerlerinden ayıran en önemli unsur, medya üzerinden yapılmış olmasıdır. Yapılan düzmece haberler, köşe yazıları, tartışma ve magazin programları ile darbe için şartlar olgunlaştırılmıştır. Hatta dizi filmler bile darbeye aracılık etmekten geri kalmamıştır. Sebepler ve sonuçlar medya üzerinden meşrulaştırılmaya çalışılmıştır ve bin yıl süreceğine inanılan günler sıfır atma operasyonuyla beklenilenden az bir zamanda bitmiş, aktörleri hesap vermeye başlamıştır.
Türkiye’de toplumun büyük kesiminin bitmesini arzuladığı terör belasının sonlandırılması adına başlatılan çözüm süreci, mutlak surette başarıya ulaştığında memleketimize büyük faydası olacağının hiç kimse aksini iddia edemez. Terörün bitmesiyle normalleşen Türkiye hızlı adımlarla büyür ve büyük güçler arasında hak ettiği yerini alır. İnsanımız insan gibi yaşamak arzusuna ulaşır. Bunu kim istemez?
Bunu kim istemez? Bize yıllardır yutturdukları iç ve dış düşmanlar mı? Yoksa gerçek iç ve dış düşmanlarımızı bize yanlış tanıtanlar mı? Yıllardır irtica ile mücadele ediyoruz diye bu millete kan kusturanların iç tehdit saptamasının ne kadar yanlış olduğunu görünce, dış tehditlere şüpheyle bakmak yanlış mıdır?
Terör meselesinin çözümü sürecinde görüşmeler, gitmeler, gelmeler derken İmralı tutanaklarını bir gazete yayınladı. Bu yayını ana muhalefet lideri “gazetecilik başarısı” olarak yorumladı. Başbakanımız ise “medya üzerinden yürütülen karanlık bir operasyon” olarak değerlendirdi ve “ortaya dökülen iftiralar, terörün bitmesini istemeyen çevrelerin açık bir sabotajıdır” ifadelerini kullandı. Bu tutanaklar hakkında çok şey yazıldı ve konuşuldu. Bende Başbakanımızla aynı kanaatteyim. Ortada memleket adına faydası olacağını düşündüğüm bir süreç var ve birileri bunu baltalamaya çalışıyor. Bu operasyonu gerçekleştirenler, yazımın başında bahsettiğim 28 Şubat’a çanak tutanlara benzemiyorlar mı? Ortak menfaatimiz söz konusu olan bir süreçte, bunlar kimin ekmeğine yağ sürmeye çalışıyorlar? Birlikte tutunduğumuz dalı kesmek, akıl karı mıdır? Bu heriflerde hiç utanma yok mu ve nereden cesaret alıyorlar? İnşallah bu süreç başarıyla tamamlandığında, yüzleri hiç kızarmayacak mı?
28 Şubat’ın tüm aktörlerine dokunuldu ama çanak tutanlara dokunulmadı. Bu birilerini cesaretlendiriyor. O dönemde yazılanlar ve çizilenler, birileri tarafından gazetecilik başarısı olarak algılanmaya devam ediyor. Çözüm süreci boyunca bu tip haberler, gizli çekimler, bilgi sızdırmalar, iftiralar birileri tarafından gazetecilik başarısı ihtirasıyla yayınlanmaya devam edecek. Gazetecilik ilkeleriyle, etikle, ahlakla örtüşmeyen yayınlar devam edecek diye tahmin ediyorum.
Balyoz, Ergenekon, 12 Eylül, 28 Şubat davalarında birileri içeri alındı. Davalar daha tam sonuçlanmadı, yani suçlar kesin değil, içlerinde asıl şer şebekeleri tarafından yem olarak kullanılmış suçsuzlarda olabilir. Buz dağının görünmeyen kısmındakiler rahat durmuyor, hala bu toprakların altını kazıyor, terör kazanı kaynasın istiyor. Altı okun birisi olan milliyetçiliği ayakları altına alan Başbakanımız, bu durumun mutlaka farkındadır. Adımlarını düşünmeden atmamalıdır, bu topraklar için canını, malını ve evlatlarını feda etmekten çekinmeyen milletim ise temkinli olmalıdır, gaza gelmemelidir, meşru dairede hareket etmelidir. Bu bir kısım medyanın ve oy avcılarının tahriklerine kapılmadan barış, kardeşlik ve gelecek güzel günlerin hatırına sürece destek vermelidir.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz