Gebe bir kadında laparoskopi ameliyatları riskli midir?
Laparoskopi’nin ilk başladığı yıllardan kalan, gebelerin ameliyatlarında açık ameliyatların daha az riskli olduğuna ait bir inanış vardır, ancak son yıllardaki bilimsel veriler bu inanışı pek desteklememektedir. Genel olarak laparoskopi ameliyatlarında, ameliyat sonrasında görülebilen bazı sorunlara daha az rastlandığı belirlenmiştir. Bunlar arasında; bağırsak hareketlerinin daha erken sürede normale dönmesi, daha az ağrı hissedilmesi ve ağrı kesici ilaçlara daha az gereksinim duyulması, akciğerin sönmesi (atelektazi) sorununun daha az görülmesi ve ameliyat sonrası damar pıhtısı oluşumunun daha az olması sayılabilir.
Günümüzde gebelerde apandisit, safra kesesi ve tüplerde olan sorunlar, deneyimli ellerde, laparoskopik yöntemle son 15-20 yıldan beri güvenle çözülebilmektedir. Laparoskopik girişimler için ideal zamanlama olarak, Amerikan Laparoskopik Cerrahi Derneği (SAGES), gebeliğin 26-28. haftaları arasını önermektedirler. Gebelerde % 0.1-0.2 oranında sıklıkla bacak damarlarında pıhtılaşma (derin ven trombozu) gözlenmektedir, laparoskopi için CO2 gazı nedeniyle damar pıhtılaşması oranının arttığı bilinmektedir. Hastalar ameliyat sırasında, bebeğin vena kava inferior adı verilen karındaki ana toplar damara basısını önlemek amacı ile sırtüstü yerine sol yan pozisyonda yatırılır. Önlem olarak bu tür gebelere ameliyat sürecinde varis çorabı giydirilir veya aralıklı basınçlı (pnömatik) sıkıştırma cihazı uygulanır. Gebelikte, apandisit, safra kesesi, böbrek, böbreküstü bezi ve dalak ameliyatları laparoskopik yöntemle güvenle gerçekleştirilebilmektedir.
Gebelikte laparoskopi uygulaması olan oluşabilen riskler şunlardır:
Düşük tehdidi: % 0-10 oranında rastlanılan bir sorundur.
CO2 yan etkileri: Laparoskopik ameliyatlarında karın içi organların daha rahat ortaya konulabilmesi amacı ile karın içine CO2 gazı verilir. Karın içi basıncın verilen gaz yolu ile artmasının kalbe olan kan dönüşünün azalması ve dolayısı ile bebeğe giden kan miktarını azaltabildiği bilinmektedir. Aynı şekilde verilen CO2 gazı vücut tarafından emilerek anne ve bebekte kanda asit baz dengesi bozukluklarına neden olabildiği bilinmektedir. Genellikle, 12 mm Hg basınç ile çalışılması önerilir.
Rahmin yaralanması: Rahmin gebeliğe bağlı olarak büyümesi nedeniyle laparoskopi trokarlarını (laparoskopik ameliyat aletlerin içine yerleştirildiği plastik borular) karına yerleştirirken rahimde yaralanma olabilir. Ancak, gebelerde bu komplikasyonu önlemek için özel trokarlar (Hasson kanülü) geliştirilmiş ve cerrahlarında bu trokarları açık görüş altında yerleştirmesi sayesinde bu komplikasyonun sıklığı %1’in altında bir değere inmiştir. Ayrıca, rahmin karın içi organları yukarıya doğru itmesi nedeniyle, gebelerin laparoskopik ameliyatlarda, deneyimli cerrahlar rahmin sınırlarını kontrol ederek, trokar giriş yerlerini değiştirir ve standart yerlerin daha yukarısından yerleştirirler.
Diğer yan etkiler: Ameliyat sırasında kanamaları durdurmakta kullanılabilen elektrikli koter, lazer gibi cihazların yarattığı dumandan anne ve bebek olumsuz etkilenebilmektedir.
Tüm bu belirtilen komplikasyonlara % 0-10 oranında rastlandığı bilindiğinden, gebelerde yapılacak olan laparoskopik girişimlerin deneyimle ellerde yapılması durumunda bu komplikasyonların en aza indirgeneceği bilinmelidir.
SORU VE GÖRÜŞLERİNİZ İÇİN: **drkorhantaviloglu@mynet.com
**