HABER

Geleceğin silahları

Geleceğin silahları

Klavyenizin sol(<-) ve sağ(->) tuşlarını kullanarak galerimizi gezebilirsiniz

Doğadaki hayvanlardan esinlenen bilim adamları şimdide kertenkele ve yılana benzeyen robot geliştirdi.


Salamandra Robotica II adındaki robot şimdilik sualtı mayın görevlerinde ve arama kurtarmada kullanılmak üzere tasarlandı.


2007 yılında ilk versiyonu tanıtılan robot şimdi daha da geliştirildi. Robotu EPFL Biorobotics Laboratuarı ve Fransa 'daki Bordeaux Üniversitesi yıllar süren çalışma sonunda hazırladı.


Suda yılan gibi kıvrılarak ilerleyen robot karaya gelince dört ayağının üstünde ilerlemeye devam ediyor. Robot uzaktan kumandayla kontrol ediliyor.


ABD sineması sık sık dünyanın uzaylılarca işgal edildiği felaket senaryoları üzerine kurulu filmler çeker. Bu filmlerde kesin olan şey şudur: Uzaylılar hangi gezegenden gelirse gelsin, ne kadar güçlü olursa olsun insanlık savaşmadan teslim olmaz ve sonunda da hep kazanır. Peki hangi silahlarla?

Foreign Policy dergisi, ABD Savunma Bakanlığı’nın (Pentagon) Gelişmiş Savunma Araştırma Projeleri Dairesi (Defense Advanced Research Projects Agency – DARPA) ile dünyanın önde gelen silah üreticilerinin “geleceğin silahı” olarak tasarladığı ürünleri derledi. Jet uçaklarındaki lazerlerden, hipersonik uçaklara ve görünmezlik pelerinlerine kadar bu silahlar akıllara Hollywood filmlerini getiriyor.


Yüksek Enerjili Sıvı Lazer Alan Savunma Sistemi (HELLADS)

Orijinal adı High Energy Liquid Laser Area Defense System olan bu silah muhteşem bir lazer ışını. Şu an DARPA’da geliştirilmekte olan bu lazerler “birden fazla hedefi ışığın hızını ve gücünü kullanarak vurmak” için kullanılacak. Aslında lazerlerin silah olarak kullanılması yeni bir fikir değil ancak şu an var olan lazer sistemleri çok büyük olduğu için savaş uçaklarına bağlanması çok zor. DARPA 150 kilowatt gücündeki bu silahın yeterince hafif olacağına inanıyor.


Falcon HTV-2 DARPA’nın gözbebeği projelerinden biri. Roketle fırlatılan, manevra kabiliyetine sahip bu insansız hava aracı atmosferde inanılmaz büyük bir hıza (yaklaşık Mach 20 ya da 13 bin mil) ulaşabiliyor. HTV-2’nin hızındaki bir uçağın New York City ile Los Angeles arasını 12 dakikada kat etmesi mümkün. Araç üzerindeki sensörler sayesinde bir “veri kamyonu” konumunda. Ancak bunlar henüz sadece teoride zira HTV-2’nin son test uçuşu geçen yıl Ağustos’ta yapıldı ve 36 dakika sonra uçakla bağlantı koptu. Daha sonra hava aracının gökyüzünde parçalandığı açıklandı.


Hava araçları için manevra kabiliyeti çok önemli. DARPA’nın geliştirmekte olduğu bu proje de “taktiksel silahlara yerleştirilmiş yüksek enerjili lazerlerin kıç taraftaki hedefler karşısındaki performansını artırmayı” amaçlıyor. Bu hedefler arasında akla gelecek ilk örnek füzeler.


Helikopterlerin havalanmak için bir pistte hızlanmaya ihtiyacı olmadığını herkes bilir. Ancak dikey kalkış konusunda en başarılı helikopterler bile (örneğin Usame bin Ladin operasyonunda kullanılan MH-60 Kara Şahin gibi) çevredeki engebelerden ötürü sorunlar yaşayabilir. Discrotor helikopteri denen hava araçları, aslında helikopterlerle uçakların bir araya gelmesiyle oluşuyor. Dikey olarak inip kalkabilen bu araçlar, dönen tekerleklerini içeri alıp sabit kanatları sayesinde havada yüksek hızlı bir uçak kadar hızlı hareket edebiliyor.


ABD Donanması şu an Ohio sınıfı nükleer enerjili denizaltıları yenilemek için çalışmalarını sürdürüyor. Yenilenmiş denizaltılar 2029’da eskilerin yerini alacak. Ohio denizaltılarının büyük bir kısmı denizaltıdan ateşlenen balistik füze (SLBM) taşıyor. Her denizaltıda 24 taneye kadar bulunabilen bu füzeler, ABD’nin cephaneliğinin deniz kanadını oluşturuyor. SSBN-X Gelecek Takip Denizaltısı adı verilen yeni denizaltıların tanesinin en az 4.9 milyar dolara mal olması bekleniyor. Maliyetler 9 milyar dolara kadar çıkıyor.


Orijinal adı Anti-Submarine Warfare Continuous Trail Unmanned Vessel olan bu araç, denizin derinlerindeki dalga hareketlerinden en sessiz denizaltıları bile tespit etme potansiyeline sahip. Şu an kullanılmakta olan insansız yüzey deniz araçlarından farkı, başka bir gemi tarafından çekilmek yerine açık denizlerde bağımsız olarak hareket edebilmesi.


Adını Extreme Accuracy Tasked Ordnance’ın kısaltmasından alan EXACTO dünyanın ilk hedefi belirlenebilen kurşunu. Yani silahtan çıktıktan sonra gittiği yön değiştirilebiliyor. 2009 yılında Time dergisinde yayımlanan bir makalede, EXACTO projesi “Belli bir hedefe ateşlendiğinde şekil değiştirerek uçabilen kurşunlar” olarak nitelendirildi


Araçlara yerleştirilen görsel ve kızılötesi kameralarla donatılmış CROSSHAIRS tespit birimleri “ateş edenleri tespit etmek, yerini belirlemek, kurşun, RPG, tanksavar füzesi ve doğrudan ateşlenen havan topu gibi tehditlerle başa çıkmak” için tasarlandı. Silahın amacı tehditleri araçtaki otomatik sistemlerin ya da askerlerin yanıt vermesine yetecek kadar kısa sürede tespit ve analiz etmek


MAHEM kısaltmasıyla da bilinen Magneto Hydrodynamic Explosive Munition isimli bu kurşunların adını X-Men serisinin kahramanlarından Magneto ile paylaşıyor olması bile bir bilimkurgu dehasının elinden çıktıkları izlenimini yaratıyor. Kurşunlarda “sıkıştırılmış manyetik akı jeneratörü destekli manyetolu hidrodinamik olarak şekillendirilmiş metal jetler” kullanılıyor. Bu ifadenin ne anlama geldiği konusunda DARPA net bir açıklama yapmaktan kaçınıyor ancak göründüğü kadarıyla erimiş metali hedefe göndermek için bir manyetik alandan faydalanılıyor.


BAE Systems’ın geliştirdiği bu pikselli zırh, kızılötesi gözlükleri işe yaramaz hale getiriyor zira bu zırh sayesinde araçların yüzeyi, sıcaklığı aniden değişebilen altıgen piksellerle kaplanıyor. Araçtaki termal kameralar çevredeki sıcaklığı ölçerek aracın ısı imzasını da kızılötesi gözlüklerin göremeyeceği şekilde ayarlıyor. Hatta başka araçların ısı imzasını taklit ederek hedef şaşırtmak da mümkün.


Lockheed Martin ile Northrop Grumman’ın geliştirdiği Space-Based Infrared System ya da kısaca SBIRS projesinde bugüne kadar defalarca gecikmeler ve maliyet aşımları yaşandı. Ancak proje tamamlandığında buna değeceği düşünülüyor. Bir dizi uydudan ve veri işleme merkezinden oluşan bu sistem dünyanın herhangi bir yerindeki fırlatılan füzeleri ve nükleer patlamaları tespit edebilecek. SBIRS’in ilk uydusu 2011’de fırlatıldı.

En Çok Aranan Haberler