1970 ve 1980’lerdeki teknolojik gelişimler sayesinde bu senelerde ortaya konulan çoğu gelecek projeksiyonunda gelecek nesillerin kolay bir yaşama sahip olması, dünya ekonomisinin gelişmesi, zenginliğin artması gibi olumlu sayılabilecek öngörülerin çokluğu dikkat çeker.
Elimizdeki datalar teknoloji gelişiminin 70’ler ve 80’ler öngörülen şekilde uygarlığımızda bir çığır açmadığını ya da o senelerde öngörülenden daha az insan hayatını olumlu yönden etkileyen sıradışı gelişim olduğunu gösteriyor. Bunun üzerine kaymak olarak bir de bilimsel olarak kanıtlanmış küresel ısınmayı da eklediğimizde olumlu öngörülere yer kalmadığını görüyoruz. Yani artık havada uçan arabalar bizim geleceğe ilişkin açlığımızı doyurmamakta.
Bunun yerine kurtuluşu uzaya gitmekte, uzaya ilişkin sınırları zorlamakta, buraları terkedip daha güzel yarınlara, ikinci şanslara doğru yol almakta arıyoruz. Artık yeni cool astrofizikçiler, teorik fizikçiler, yani genel olarak bilim insanları. Cosmos seyrediyoruz, CERN’ü ziyaret etmeyi düşlüyoruz, Big Bang Theory’i takip ediyoruz. Bu sebepten Christopher Nolan’ın son filmi Interstellar doğru bir zamanlamayla ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Dünya üzerindeki insanlık uygarlığının son demlerini yaşadığımıza dair olan inancımız bize çareyi uzaklarda bilinmezlikte aramaya itiyor.
Sinem Mermer
Bu yazının tamamını okumak isterseniz nedenolmaz.com'u ziyaret edebilirsiniz.